Dünya ülkelerinin kredisini tayin eden 3 büyük rayting kuruluşu var. Moody's, Standard and Poor's ve Fitch.. Çoğu ülke bu kuruluşlara kredi notu belirlemesi için para vermiyor. Ama bazıları yılda 100 milyon dolarla 1 milyar dolar arasında ödeme yapıyor. Biz de kendilerine tek kuruş vermiyoruz. Kredi notunu belirleyen kriterler belli. Cari denge, borç geri ödeme kapasitesi, döviz rezervleri, politik riskler.. Bu rakamları alt alta yazıyorlar, 2B, BB eksi, BB artı, A, A artı, 2 A, AA artı veya 3 A (en yüksek seviye) not veriyorlar. Uluslar arası yatırımcılar bu notlara bakarak bu ülkelerde yatırım yapmayı kararlaştırıyor. Bu notlar arasında 3B eksi veya Baa3 seviyesinin üstü YATIRIM YAPILABİLİR ÜLKE kabul ediliyor. Türkiye'nin kredi notu şu anda bu seviyenin hemen altında. Oysa ülkenin CDS'leri yani ülke tahvil sigorta primleri yatırım yapılabilir ülkelerle eşit. Yani Türkiye yurtdışı piyasalarda tahvil satışı yaptığında, Almanya ve Fransa'nın ödediği gibi faiz oranıyla borçlanabiliyor. Türkiye'nin cari açığı, yani döviz geliri ile döviz gideri arasındaki fark büyük. Ama bunun üçte ikilik kısmı, petrol giderlerinden kaynaklanıyor. Bakın geçen sene Türkiye 48 milyar dolar cari açık verdi, bunun 37 milyar doları petrole ödediğimiz fatura.. Kredi kuruluşları cari açığınız çok fazla bu yüzden notunuzu arttırmayız diyor. Türkiye'nin CDS primi çok düşük olduğu halde risk notu da çok düşük. Ülke riskinin çok düşük olduğunu düşünen yatırımcılar Türkiye'ye son 1 yılda 72 milyar dolar tutarında sermaye getirmiş durumda. Ama bizim notumuz, bugün iflas ettiği resmen ilan edilen Yunanistan'a çok yakın. Şimdi bakın uluslararası kredi kuruluşları KASTEN Türkiye'nin kredi notunu düşük tutarak, DOĞRUDAN YATIRIM sermayesinin girişini engellemek istiyor. Yatırım seviyesine çıksak, ülkede cari açık diye bir problem kalmayacak. 2008 krizini şaibeli notlar vererek bunlar çıkarmadı mı? Amerika, batacak durumdaki mortgage kredilerini kamufle ettikten sonra çıkarılan tahvilleri dünyaya sattı. Ama sonra bu tahvillerin kağıt parçası hükmünde olduğu anlaşılınca, saadet zinciri koptu. Bu tahvilleri alanlar, milyarlarca dolar zarara uğradı. Türkiye'nin kredi notu artışını hak etmediğini, yanlış ekonomik verilerle savunarak, bizi yatırımlardan ve iş imkânlarından yoksun bırakan bu 3 kuruluşun buna hiç ama hiç hakkı yok. Verin notumuzu yoksa... (www.necmettinbatirel.com)