Yalancı pehlivan!

A -
A +
Gelişmekte olan ülkelerin gözü ABD verilerinde, yürekleri küt küt atıyor.. Göstergeler iyi çıkarsa, saadet zinciri kırılacak. Sıcak para akışını sağlayan musluk kapanacak. O zaman yandı gülüm keten helva. Türkiye'de cari açığın yarısının kısa vadeli sermaye girişleriyle karşılandığı dikkate alınırsa ne kadar büyük bir darboğazda yaşadığımız kolayca anlaşılır.. Yurtdışından gelen dolarlar hisse senedi veya tahvil oluyor. Döviz TL'ye çevriliyor, paramız değer kazanıyor, enflasyon düşüyor.  Dolar ucuzlayınca ithal mallar cazibe kazanıyor, iç talep büyüyor, dış ticaret açığı artıyor. Sonuçta ithalatla ihracat arasındaki fark büyüyor. Kasaya 1 TL giriyor, borcumuz 2 TL artıyor.  Geçen yıl 38,1 milyar dolar sıcak para geldi. Bunun 31,8 milyar doları tahvil alımlarına, 6,3 milyar doları borsaya yöneldi. Bu iki kalemde toplamda 60,8 milyar dolar girişle rekor düzeyde açık verdik. Sonuç olarak son 15 ayda 45,4 milyar dolar sıcak para, 38,4 milyar dolar borç olmak üzere toplam 83,8 milyar dolar geldi. Merkez Bankası faizleri üst üste iki ay 100 baz puan aşağı çektiği bir sırada gezi parkı olayları başladı. Aynı zamanda ABD merkez bankası FED'in tahvil alımlarını eylül ayından itibaren azaltacağı beklentisi oluşunca 8 milyar dolar sıcak para yurtdışına çıktı. Uluslar arası yatırım kuruluşları peşpeşe üyelerine Türk tahvil ve hisse senetlerini sat tavsiyesinde bulundu. Döviz - faiz fırladı, borsa çöktü akaryakıta üst üste zamlar geldi. Dengeler bozulunca merkez bankası faizleri arttırmak zorunda kaldı, şimdilik ortalık sakin.
Dış ticaret açığı, cari açığı (yani döviz açığını) artırıyor. Başka bir ifadeyle Türkiye'ye ihracat ve turizm yoluyla gelen döviz ile mal ithal ederek ödediğimiz döviz arasındaki fark artıyor. Döviz açığını ya doğrudan yabancı yatırımla, ya dış borçlanmayla ya da sıcak (yani emanet) parayla kapatıyoruz. Ancak bunun için Türkiye'yi sıcak para açısından cazip halde (yani sıfır vergi, düşük kur, yüksek faizle) tutmak zorundayız. Türkiye bu kısır döngü içinde sürekli başa sarıyor.. Sıcak para sahipleri sadece parmaklarını oynatarak servetlerine servet katıyor. Türk bankaları da tabii olarak bu yarışa katılıyor, devlete yüksek faizle borç verip pastadan önemli pay alıyor. Peki biz bu beladan nasıl kurtulacağız? Öncelikle cari açığı patlatan ve geçen yıl 60 milyar dolar ödediğimiz enerji faturamızı azaltmamız lazım. Bunun içinde petrol ve doğalgazla çalışan termik santrallerin yerine barajlar üzerinde kurulan hidroelektrik santrallerinin sayısını arttırmalıyız. Nükleer santral adımı çok geç atıldı, 7 yıl sonra ancak meyvesini yiyeceğiz. Toplu ulaşım vasıtalarını arttırarak, petrol tüketimini azaltmalıyız. Ülkeyi demiryolu ağı ile örmeliyiz. Bu önlemleri hayata geçirdikten sonra ancak faizlerle oynayıp, sıcak paraya kapıyı gösterebiliriz. Yoksa bugün olduğu gibi yalancı pehlivan gibi her meydana çıkışta ilk hamlede tuş oluruz. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.