Birkaç parça beyaz beze sarıldı işte vücudunuz... Öyle ya, kefen denirdi de buna, soğuk gelirdi sağlığınızda sarılmak ona... İşte tabutunuz...
Yıkayıcı ve birkaç mahzun seveniniz bırakıyorlar sizi içine...
Kuşaklarınız bağlanıyor ve tabutunuz musalla taşında.
Onları görüyorsunuz, ağlamaya bile imkanınız yok...
İşte erkek sevenleriniz, tanıdıklarınız saf tutmuş... Kalpleri bin parça. Cenaze namazınızda selam verirken, bir başka vuruyor acınız içlerini...
Sonra tabutunuz omuzlara alınıyor...
Arkanızdan zor yürüyor sevenleriniz...
Onlar her kimse...
Evinize son defa getiriliyorsunuz, cenaze namazı sonrası veya öncesinde...
Bu evde ne hatıralarınız vardı değil mi... Şu odasında neşeyle sohbet ederdiniz sevdiklerinizle...
Şu odasında şakalaşırdınız anneniz, babanız, çocuğunuz veya kardeşinizle... Şu odada uyurdunuz, bu anı düşünmeden gecelerce...
Şu koltuklar, şu perdeler, bu bina orada yine ama siz gidiyorsunuz artık sessizce...
Sevdikleriniz, komşularınız tabutunuz götürülürken içli içli inliyorlar son bir kez...
- Bizi bırakıp nereye gidiyorsun, diye...
Ardınızdan son adımlarını atan yakınlarınızı, dostları tutuyor düşmesin diye...
- Ah benim hayat arkadaşım... Ah benim anneciğim... Ah benim babacığım... Ah benim nazlı yavrum... Ah benim kardeşim, ablam, abim fırtınaları kopuyor kalplerde...
***
Tabutunuz kabrinizin yanında... Çıkarılan toprakların üstüne konuveriyor...
Üst kapak açıldı işte... İçinde bembeyaz elbiseye bürülü siz...
Gideceğiniz yeri şimdiden görmektesiniz...
Hoca efendi okumaya başlıyor sureleri...
Baş ucunuzdan, ayak ucunuzdan tutuyor iki kişi...
Kabrinize inmiş olan iki kişiye veriyorlar sizi...
Boylu boyunca yatırıldınız...
Kıbleye çeviriyorlar...
Sırtınızın altına toprak koyuyorlar...
Kıbleye dönük uyuyun diye...
Değer miydi kırmaya diyorsunuz...
Hem siz...
Hem de size yukardan bakan kişi...
Tahtalarınız konuyor, yanlamasına...
Hocanın Kur'an-ı kerîm tilaveti arasında, atılan toprakların tahtalara vuran sesi, ayrılık manasına geliyor dostlarınızdan...
***
Sonrasında sevenlerinizin kabrinizden ayrılırkenki ayak seslerini işitiyorsunuz... Kalan hayatlarını sürmeye gidiyorlar, mecburlar. Siz de nice kere tanıdıklarınızın kabrinden böyle dönmemiş miydiniz...
- Beni bırakıp burada bir başıma, nereye gidiyorsunuz, diye sesleniyorsunuz telaş ve korkuyla ama ne çare...
(devam edecek)