Geçen hafta müteahhitleri kızdıracağını düşündüğüm bir yazı yazdım. Eve, toprağa yatırımı eleştirdim ve böyle yapmasaydık, bu zihniyette olmasaydık her şey daha farklı olabilir miydi sorusuna cevap aradım.
Pazartesi günü bir telefon aldım. Yorgun bir sesti arayan, 40 yıl müteahhitlik yapmış, şu anda İzmir Karşıyaka’da oturan 70’lerinde bir abimiz.
“Ben kırk yıl müteahhitlik yaptım” dedi. “Ve sana kızmadım, çünkü çok pişmanlıklarım var.”
Zamanında bu abimiz bir arazi almış, aldıkları arazi bir bostan, içinde envaiçeşit sebzeler meyveler ekili. Bu arazinin imarı bulunduğu için ve burayı inşaat yapmaları gerektiği için bu tarlanın bozulup, tüm bitkilerin sökülmesi üzerine işe koyulmuşlar.
Abimiz şöyle anlatıyor. “Ömer Bey kardeşim, biz o sebzeleri, meyveleri sökerken lahanalar, salatalıklar, domatesler ellerini kaldırmış bize yalvarıyordu, ‘Yapmayın, bizi koparmayın, biz sizi yedirir, içirir, doyurur, besleriz, beton size bunları yapamaz. Bize kıymayın’ diyorlardı. Biz onları dinlemedik. Yıllarca bunun vicdan azabını çektim”.
Ben dinlediğim şeyi doğru anladığımdan şüpheliydim. Tekrar anlattırdım. Aynı şeyi tekrar duyunca şöyle dedim. “Abi sen o anda bu sesleri o bitkilerden duyduğunu mu iddia ediyorsun, doğru anlıyorum değil mi? Sonradan vicdan azabıyla kafanda kurmuş olmayasın?”
“Hayır kardeşim” dedi. “O anda duydum, o anda hissettim, sonradan değil.”
Çok enteresan bir duyguydu bir mesleği 40 yıl yapmış birinden, yaptığı meslekle ilgili böylesine acı bir itiraf duymak. Dahası bunu hiç tanımadığı birine arayıp anlatmak.
Abimizin ismini yazmadım. Çünkü sözleştik ara sıra konuşmaya, sohbet etmeye. Kendisi daha sonra İzmir’de yapılan inşaatlarda, verilen imarlarda gidip yetkililere yalvardığını, dinletemediğini de anlattı. O günün bakiyesi bugünün İzmir’i, bugünün İstanbul’u, bugünün Ankara’sı işte.
Pişman olacak işleri yapmaya değmiyor dostlar, hiçbir para birimi ve miktarı için değmiyor.
Çocuklarımızı parçalatmayalım!
Haberi okuduğumda dehşete düştüm.
“Konya'da başıboş sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan 8 yaşındaki Umut maalesef yoğun bakımda entübe edilmiş. Babası “Oğlum tanınmayacak hâlde. Isırılmadık, parçalanmadık yeri kalmamış. Doktorlar uyandırmak istemiyor; bu acıya dayanamaz diyor."
Ben de şöyle paylaştım bu haberi: “Fotoğraftaki çocuk bizim çocuğumuz olmadıkça bu konunun ciddiyetini gerçekten anlamamız mümkün değil. Kendi çocuğunun ateşi bir derece yükselse canından can gidenler konu başkasının çocuğu olunca bir anda hayvan hakları savunucusu kesiliyor. Başımıza gelmeden önce ses verelim.”
Herhangi bir çocuğun başına bir iş geldiğinde içgüdüsel olarak kendi evladımı düşünürüm. Bencilce bir durumdur ama insanidir. Geçtiğimiz haftalarda bir gece ateşi 41 dereceye çıktığı an dağın başındaydık ve arabayla ilaç almaya gidişimi hatırladım.
Peki ya Umut’un babası ne yaptı? Kolay mıydı evladının ısırılmadık, parçalanmadık yerinin kalmadığını söyleyebilmek. Uyandığında dayanamayacağı kadar büyük bir acıyı bedeninde barındırdığını bilebilmek? “Umut’un babasını anlıyorum” demeyelim boşuna. Anlamamız mümkün değil. Ama onun ve onun gibilerin mücadelesini verebilmek için ille de sokakta başıboş köpeklerin saldırısına mı uğramalıyız?
Maalesef Türkiye’de “lobisi güçlü olan kazanır” durumuna geldik. Hayvan hakları savunucularının lobi gücü, çocuklarını parçalatmak istemeyen anne-babalardan daha güçlü. Kamu ve belediyeler de üstlerine düşeni yapmıyorlar ki sonuç olarak bugün Türkiye’de her tenhayı esir almış başıboş köpek grupları var.
Romanya’da bir çocuk, evet sadece bir çocuk başıboş köpekler tarafından saldırıya uğrayıp hayatını kaybettiğinde bütün Romanya sokaklara dökülmüş ve hemen o gün meclis çok ciddi kararlar alıp hemen uygulamaya koymuştu.
Ben özellikle uzun zamandır bu mücadeleyi tek başına veren TÜRES Başkanı Ramazan Bingöl’ü tebrik ediyorum ve bir baba olarak kendisine teşekkür ediyorum.
“Köpeklerin canı mı, çocukların canı mı?” gibi saçma sapan bir tartışmayla köpekler ve çocuklar kıyaslanmaya çalışılıyor. Ben de buna şiddetle karşı çıkıyorum. Eğer bir gün bir ya da birkaç çocuk tarafından saldırılan ve parçalanarak öldürülen bir köpek haberi duyarsak o zaman da hep beraber o köpek için sesimizi çıkaralım. Elmayla armudu lütfen kıyaslamayın. Evlatlarımız canımız. Nokta!