Bu hafta Ömer kardeşiniz kelimenin tam manasıyla leyleği havada gördü. Size bu yazıyı Van-İstanbul uçağından yazıyorum. Sizler için bol bol notlar aldım.
Önce Afyonkarahisar'a uzanalım. Bakalım Anadolu'nun yiğit kadın ve adamlarının memleketi Afyon'da neler gördük.
Yola çıkmak için değerli dostum yazılımcı Doğan Dağdelen'e iki gün öncesinden "Çarşamba benimle seyahate var mısın?" diye mesaj gönderdim. "Saat kaçta hazır olayım?" diye cevap verdi. İnsanın "nereye" bile demeden koşan dostları olmalı.
Afyon'a gitmek için İstanbul'dan sabah namazıyla birlikte yola çıktık. Tam 09.50'de Valiliğin önündeydik.
Akademisyenliğinden tanıdığım, çok da saygı duyduğum Doç. Dr. Kübra Yiğitbaşı Güran'ı ziyaretle başladık güne. Biz gittiğimizde özel kalemi "Vali Hanım önceki programlarını tamamladı, birazdan makamda olur" dediğinde şaşırdık. Birçok insanın mesaiye yeni başladığı saatte sanıyorum Vali Hanım'ın bizden önce sahada iki ya da üç programı varmış.
Vali Hanım birkaç gün önce Afyon'un çocuklarını toplamış, hepsine güzel, moral verici pankartlar hazırlatıp çarşıda tüm esnafı gezdirmiş. Pankartlarda "Hayırlı işler", İşleriniz bereketli olsun" gibi mesajlar. Hem esnafa müthiş bir motivasyon hem çocuklara müthiş bir öz güven. Çok ama çok hoşuma gitti doğrusu. Böyle düzinelerce projeleri var.
Valilik ziyaretimizi tamamladıktan sonra şehri gezdik. Gördük ki Afyon'da gezmedik ilçe, belde bırakmayan Kübra Hanım'a vatandaş "Devlet Ana" diye hitap ediyor.
Öğlen vakti rutinimiz olduğu üzere Salim Usta'ya geçtik. Yüz yıla yaklaşan bir dededen toruna esnaf lokantası. Hem çarşıda hem Salim Usta'da muazzam turist vardı. Çok güzel bir tabloydu.
Akabinde üniversiteye geçtik, Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde güzel bir konferans verdik. Gençlerle buluştuk. Çıkışta bir baktık bizim Devlet Ana bu kez de üniversiteye gelmiş, bahar şenliklerinde gençlerle buluşuyor. Polis koruması bir iki kişiydi görebildiğim, onlar da dibinde durmuyorlardı, birkaç metre ileride takip ediyor, böylece gençler de Vali Hanım'la aracısız görüşebiliyordu. Ne güzel bir güven, ne güzel bir öz güven.
Bir de üzüldüğüm bir görüntüye şahit oldum Afyon'da. Halk gününde Irak kökenli bir vatandaş belediyenin kendisinin işletmesine yönelik kasıtlı bir karşıtlık yaptığını, ırkçılığa varan ifadeler kullandığını söylüyor. Valilik de bu buluşmalarda gelen talep ve şikâyetleri her ilde olduğu üzere konunun muhatabına yazılı olarak bildirip yazılı cevap talep ediyor. Bu yazışmalar da devlet ciddiyeti içinde, devlet kurumları arasında mahrem yazışmalar. Buna rağmen Belediye Başkanı Burcu Köksal hemen bir video çekip sanki hakkında bir yakalama kararı çıkarılmış edasıyla, müthiş bir mağduriyet havası içinde bu olayı anlatıyor. Oysa aynı anda da yazılı bilgilendirmesini de Valiliğe yapıyor. Yani zaten kendiliğinden kapanacak olan konuyu, bir de üstelik kişinin Iraklı oluşunu da vurgulayarak köpürtüyor. Burcu Hanım'la tanışamadık ama kendisi kazandığında hem valisi hem belediye başkanı kadın olan ilk kent olduğu için Afyon'u kutladığım bir paylaşım yapmıştım. Bu duruma üzüldüm çünkü vali demek devlet demektir, o ilin en üst makamı demektir. Muhtemelen vali hanımın halkın bu kadar içinde olmasına, şehrin gündemini belirlemesine içerleyip böyle bir tertibat yaptılar. Çok üzücü. Afyon elbirliği ile hizmeti hak ediyor oysa.
Söz Belediye Başkanı Burcu Hanım'dan açılınca ilk göreve geldiklerinde "Belediyede böcek (dinleme cihazı) bulduk" şeklinde yaptıkları açıklamalar geldi aklıma. Afyonlu arkadaşlara "ne oldu o dinleme cihazlarına, kim koymuş" diye sordum. Gülerek cevap verdiler. CHP'li başkan suç duyurusunda bulunmamış bile. Buna rağmen emniyetten giden arkadaşlara da "Bulduğumuz dinleme cihazlarını imha ettik" demişler. Böyle bir iddiayla kamuoyunu meşgul edip belediyeyi töhmet altında bırakacaksınız, sonra da elinizde delil olacak onları imha edeceksiniz. Güler misin, ağlar mısın?
Afyon için hayırlı bir dönem olsun. İnşallah Burcu Hanım bu hatalardan döner, kimden bu akılları alıyorsa onu dinlemeyi bırakır ve mesleği olan hukuka uygun şekilde davranır da Afyon için kazançlı bir dönem olur.
Gelelim Van'a...
Her sene katıldığım Akdeniz Bilişim Zirvesi'ne katılan bir Vanlı öğrenci, Zana Borak, zirveyi düzenleyen Emrah Kozan'a gider "Bu zirveyi Van'da da yapamaz mıyız?" diye sorar. Emrah Kozan heyecanla tamam der. İşin içine Van Ticaret ve Sanayi Odası, Teknokent, Van Genç Girişimciler Kurulu da dâhil edilir. Van'da yapay zekâ konulu ilk zirve; ilk bilişim zirvesi düzenlenir...
İşte bu müthiş hikâyeye tanık ve katılımcı olduk bugün. Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necdet Takva beyle tanıştık ama sanki 30 yıl öncesinden tanıdığım bir ağabeyimi görmüş gibi oldum. Konferansın ortasında kendisinden rica ettim, "Van'a geldim geleli herkes elimi sıktı ama kimse şöyle güzel bir sarılmadı, gel sarıl ağabey" dedim, o da kalktı gerçek iki Anadolu çocuğu gibi kucaklaştık.
Kendisini tebrik edenlere gençleri gösterip "Gençleri tebrik edin, ben sadece onların arkasından yürüdüm" diyen, protokoldeki yerinden kalkıp klima gençlere çarpmasın diye ayarını değiştiren çok enteresan bir lider Necdet abi.
Van'a hem çok geç gittiğim, hem de günübirlik gittiğim için kendime çok kızdım. Bu aralar bir yurt dışı tatili planlayan varsa aramızda, bence hemen iptal edip Van'a bilet alsın. Çok şey kaçırıyorsunuz çünkü gitmediyseniz. Akşamüstü Adem Usta'da Van yemekleri yedik, İstanbul'da olsa sayılı restoranlar arasında olacak bir işletme, garsonundan komisine, içeride elleriyle tandır ekmeği açıp yapan teyzelerine kadar muhteşemdi.
Memleketimizin her yeri ayrı sürprizle dolu, ayrı muhteşem. Ah biz ah, şu güzelliklerin kıymetini bilmeyip üstünde tepinen biz. Ne diyelim, Allah ferasetimizi arttırsın.