Ahmet Minguzzi için adalet

A -
A +

24 Ocak’ta Kadıköy pazarında 14 yaşında bir çocuğa yine 18 yaşından küçük iki cani tarafından bıçaklı bir saldırı gerçekleşti.

 

 

 

Videoda ayan beyan milyonların izlediği bu cinayet insanın kanını donduracak cinsten. Çünkü katillerin biri 15 biri 16 yaşında olmasına rağmen sanki savaşta düşmana saldırır gibi, sanki komando eğitimi almış gibi, sanki onlarca cinayet işlemiş gibi soğukkanlı, profesyonel ve acımasızca sallıyorlardı bıçağı 14 yaşındaki çocuğun kalbine. 

 

 

 

Şimdilerde aile fertleri ara sıra Ahmet’in videolarını paylaşıyor. İtalyan bir şef olan babasıyla birlikte mutfakta yemek yapan küçük şef Ahmet’i tanımayı çok isterdim. Her videosunda, her fotoğrafında ayrı bir neşe kaynağı, annesinin ülkesi olan Türkiye’yi çok seven bir çocuk. 

 

 

 

Maalesef ki katillerine 18 yaşından küçük oldukları için “reşit değil” yani çocuk muamelesi yapılacak. 

 

 

 

Elbette ki o yaşlarda çocuklar kazara bir suça karışabilir. Elbette ki küçük olmalarından dolayı 40 yaşında birine göre daha toleranslı davranılabilir. 

 

 

 

Ama kimse kusura bakmasın 15-16 yaşında suç makinesi çocuk olamaz! 10 tane suç dosyası olan çocuk olmaz! 

 

 

 

Bu durum sadece şimdi değil, eskiden töre cinayetlerinde ya da kan davalarında da kullanılırmış. Aileden yaşı küçük olan seçilir, silah eline tutuşturulurmuş. 

 

 

 

50 yıl geçti ama adalet sistemimiz bu suistimalin önüne geçmemiş görünüyor. 

 

 

 

15-16 yaşındaki canilere (özellikle çocuk ya da genç demiyorum, çünkü adlı adınca söylemek gerekir) 24 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Elbette ki iyi hâlden, şundan bundan bir ton indirim olacak ve muhtemeldir ki birkaç yıl içinde bu caniler sokaklarda dolaşmaya başlayacak.

 

 

 

Peki Ahmet’in anne-babasının yerine kendimizi koyalım. Şu anki hukuk sistemi ne diyor bu kadar masum bir çocukken durduk yere canice katledilen bir çocuğun anne-babasına. 

 

 

 

“Bizim cezamız sınırlı. Daha sizin acınız biraz olsun hafiflemeden sistemin açıklarından yararlanarak sokakta dolaşmaya başlayacaklar. Ya acınız katlanarak artarak ve ömür boyu bu acıyla yaşayacaksınız. Ya da kendi adaletinizi kendiniz sağlayacaksınız.” 

 

 

 

Elbette ikincisini hiç tasvip etmiyoruz. Ama anne-baba olarak düşünelim. Ahmet’in anne-babasıyla empati kurmaya çalışalım. Affedebilir miydik? Ben kendi adıma söyleyeyim. Affederdim diyemiyorum. 

 

 

 

Peki bu aynı tip tornadan çıkmış gibi sokaklarda terör estiren, kaybedeceği hiçbir şey yokmuş gibi yaşayan, hapishaneye girmeyi bir ceza değil bir nam, bir şan sayan on binlerce genç ne olacak? Bunları kimler yetiştiriyor? Hangi okullarda, hangi öğretmenler eğitiyor. Bu gençlere cinayet işleyecek noktaya gelene kadar neden dur denilmiyor? Neden bir ailenin ocağını söndürene kadar fırsat tanınıyor? Nedenler bitmiyor.

 

 

 

Bu arada, 9 Mart Pazar saat 15.30'da Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda bir siyasi parti basın açıklaması yapacakmış. Ahmet’in bir aile ferdi bu daveti bana iletince parti ayırt etmeksizin, partiye bakmaksızın tamam dedim. Ben de orada olacağım. 

 

 

 

Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç. Elbette bu konuda size gelene kadar birçok bakanlığın da aksiyon alması gerekiyor. Aile Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı da bu konunun muhatabı ama en azından canice ve sebepsizce işlenen suçlarda 18 yaşının altında bile olsa caydırıcı cezalar getirilsin. Cezalar caydırıcı olmayınca teşvik edici oluyor maalesef. Bu konuyu çözün, gözü yaşlı ailelerin gözyaşını dindirip tarihe geçin. 

 

 

Dünya Kadınlar Günü 

 

 

Çok gülüyorum eşine, kadın çalışanlarına nasıl davrandığını çok iyi bildiğim insanların 8 Mart’ta takım elbiseyi çekip yaptığı konuşmalara. 

 

 

 

Çok gülüyorum İslamiyetin kadına bakışı, koyduğu nadide yeri bilmeyip de modernitenin kadına değer verdiğini savunanlara. 

 

 

 

Çok gülüyorum 8 Mart’ta kadınlarla ilgili paylaşımlar yapıp diğer günlerde alenen kadın istismarı yapan, kadın bedenini öne çıkaran, yarı çıplak konuklu, dansözlü televizyon programlarının yayınlandığı yılları özlediğini söylemekten çekinmeyenlere. 

 

 

 

Çok gülüyorum kadını aileden ayırmaya, soyutlamaya çalışanlara, “çalışan kadın, ayakları yere basan kadındır, güçlü kadındır” algısıyla evinde çocuklarına bakan kadınları küçümseyerek bakanlara. 

 

 

 

Çok gülüyorum Kadınlar Günü'nde en ön sırayı kimseye bırakmayıp belediye meclisinde karşı partinin tek üyesi olan bir kadının konuşmasını kesen “şunu dışarıya atalım” diyen, kendini çağdaş zanneden çağ dışı zihniyete. 

 

 

 

Çok gülüyorum açıklığın, teşhirciliğin “cesurluk”, örtünmenin “çağ dışılık” diye kodlandığı, kendini modern zanneden zavallıların 8 Mart’ı kutlamalarına. 

 

 

 

Çok gülüyorum Dünya Kadınlar Günü’nün bir alışveriş, zoraki bir hediyeleşme gününe çeviren uyanık markaların, kapitalist düzenin acıklı reklam filmlerine.

 

 

 

Bunların kutladığı 8 Mart’ı da ben kutlamıyorum. Hadi bakalım. 

 

 

 

Ömer Ekinci'nin önceki yazıları... 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Mehmet G. 9 Mart 2025 17:02

Kadınlar Günü saçmalığı konusundaki hassasiyetiniz için teşekkürler Ömer Abi

Ada 9 Mart 2025 12:32

Ne dicemi bilemiyorum ama en ağır cezayı almaları gerek yani ortada bişi yokken böyle yapmaları zaten olsa bile böyle bişi yapamazmar indirim diyolar ama insallah indirim falan almazlar cezalarını alırlar

Yalınız Efe 9 Mart 2025 09:01

Sokak çocuklarını sokaklardan toplamalı, devlet himayesine almalı, okutmalı, iş vermeli ve evlendirmelidir. Daha çok trafik ışıklarında su ya da kağıt mendil sattırıyorlar. Çocukların sömürülmesi engellenmelidir. Böylece çocuk cinayetlerinin önüne geçilmiş olur. Gerçek suçlu, suça teşvik edenlerdir.