Geçtiğimiz hafta perşembe günü yolumuz Edirne’ye düştü. Eşimi, oğlumu alıp sürdük atımızı Edirne’ye. Osmanlı İmparatorluğu döneminde “Paşa Sancağı” adıyla Rumeli Beylerbeyine bağlı bir vilayetti Edirne. Bu hafta da tam olarak bu eski adına uygun bir etkinliğe ev sahipliği yaptı.
Edirne Valiliği ev sahipliğinde, Ticaret Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı himayelerinde, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Türkiye İhracatçılar Meclisinin (TİM) destekleriyle düzenlenen Balkan İş ve Yatırım Forumu’na katıldık.
Hem Ticaret Bakanı Ömer Bolat, hem Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır hem de DEİK Başkanı Nail Bey akşam yemeğinin sonuna dek kaldılar programda. Böylesine bir ilgi çok çok önemliydi. Edirne Valisi Yunus Sezer ile ilk kez karşılaştık ve yeni tanıştık. Çok mütevazı biriydi Vali Bey. O kadar güzel ve önemli bir programa ev sahipliği yapmışlardı ki tebrik etmemek olmaz.
İşte buna yabancılar “soft power” diyor. Yani yumuşak güç. Balkan devletlerini 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda kaybetmiş olsak da, onlar Yugoslavya olarak birleşip sonra 1990’ların başında tekrar dağılmış olsa da tüm Balkanlı diplomatlar, devlet adamları ve iş insanları âdeta ana vatanda gibilerdi.
O anda şunu düşündüm. Türkiye’de ve dünyada ekonomik bir darboğazdan geçiyor olabiliriz. Gündemimizde bir yandan saçma sapan şeyler, bir yandan da uluslararası arenada çok sıkıntılı durumlar olabilir.
Ama büyük devlet demek bir yandan gereksiz işlerle uğraşırken diğer yandan da sessiz ve derinden bu denli önemli ve geleceğe dönük işlerle de meşgul olabilmek demek. Balkanları Türkiye’ye çekebilmek için iki bakan, bir DEİK başkanı ve onlarca önemli kişiyi o program için seferber edebilmek demek.
Bazen kızıyoruz, bazen eleştiriyoruz ama devlet denilen kavram bizim sıradan vatandaş gözüyle anlamakta dahi zorlandığı ölçekte bir kavram.
Emeği geçenler var olsun.
Çok ciddi bir sorunumuz var. Kimsenin üzerine konuşmadığı, sonuçlarına baktığı ama bu temel sebebine bakmadığı bir derdimiz var.
Boşanma sayıları birçok ilde, birçok ilçede evlenme sayılarının önüne geçmiş durumda.
Mesela konut ya da barınma krizinden bahsediyoruz ama kimse demiyor ki “Boşanmalar da barınma krizini tetikliyor, eskiden bir eve ihtiyacı olan yüz binlerce çiftin konut talebi iki katına çıktı çünkü boşandılar. Hatta ileri yaşta boşanan ailelerde iki katına değil üç, dört katına çıkıyor çünkü o boşanma sonrası evin genci de “boşanıyor” ailesinden ve o da kendi evine geçiyor.
Mesela ahlaki erozyondan bahsediyoruz ama kimse demiyor ki “Aileler boşandığında çocukları üzerindeki etkisi, otoritesi azalıyor. Bir tarafta yekpare bir ailenin her akşam yemeğinde çocuğunu bekleyen babası var, diğer tarafta hafta sonu kendisini alan bir baba figürü. Ne kadar tesiri olabilir?
Ara not: Elbette sadece boşananların çocuklarında erozyon olmuyor, elbette bu süreci çok doğru yönetenler var, onları tenzih ediyorum. Onları üzmek de istemiyorum şüphesiz kimse boşanmak için evlenmez. Tüm boşananların çocukları böyle olur ya da boşanmayan ailelerde bunlar olmaz diye bir şey kesinlikle yok.
Mesela boşanma sonrası ekonomik sorunlar. Birlikte olan bir ailenin mutfak masrafları, ikiye bölünmüş iki ayrı ailenin mutfak masraflarının toplamından çok daha az. Sofranın bereketi, birlikte olmanın gücü ve güzelliği birçok şeyi kolaylaştırıyor.
Nafaka konusu zaten tam bir garabet. Ya vereni perişan edecek, ya da alanın hiçbir işine yaramayacak bir nafaka belirleniyor.
Bir de erkek kardeşlerime bir serzenişim var. Boşandıktan sonra tekrar 18 yaşınıza dönmüş gibi davranmaktan vazgeçin. Koca koca çocukları olan adamlar boşandıktan sonra genç sevgiliyle fotoğraf koyuyor Instagram’ına. Bir anda spora, doğaya, konserlere filan koşmaya başlıyor. Topluma “Evlilik hayatımızı monotonlaştırıyor, bakın boşandım inanılmaz mutluyum.” mesajları. Oysa bu boşanma sonrası travmanın bir aşaması sadece. Eski eşinize mesaj vermek için kendinizi küçültmeyin, evlatlarınızı düşünün.
Boşanmalara kafa yormamız lazım. Sosyal, ekonomik, toplumsal ağır sonuçları var. Aile Bakanı’mız Sayın Mahinur Özdemir Avrupa’da yaşamış bir gurbetçi. Oralarda ailenin çözülmesini bizden çok önce görmüş ve bilen biri. Bu konuya ağırlık vermelerini öneririm Sayın Bakan’a.
Bir de son söz, etrafınızda boşanan bir çift olduğunda boş vermeyin, “kendi kararları” demeyin. Umursamaz davranmayın. Belki de bu boşanma haberi bir yardım çığlığıdır. Yapı yıkılmadan gidin, konuşun, gerek tekli gerek çift olarak alın karşınıza. Çok büyük bir kısmı çözülebilecek ama bıkmış oldukları problemler oluyor. Bir aileyi boşanmaktan kurtarmak, o ailenin çocuklarının geleceklerine, doğacak çocuklarına bile büyük bir hediyedir ve eminim Allah katında da çok büyük sevabı olacaktır.
yasama ve yargı gücü Allah cc elinde olduğu için onun hükmü ile hukmedildigi ve onun kelimesini ileikelimetullah i heryere ulaştırama gayesi taşıdığı için büyük devlet buydu. Başta Musluman halkın ve tebasinin hem dünya hem de ahiret saadeti için çalışan kural koyan devlet büyük bir devlettir