Dayım aradı, Sefa Serdar Sonat. Kendisi Erzincan’da bir özel okul yöneticisi ve ortağı. Sesi çok duygulu. Çok emeği geçmiştir bana. Erzincan’da binlerce gencin kariyerinde izi vardır.
“Ömer beni çok duygulandıran bir şey oldu” dedi. Kendisinin de üç oğlu var boyunca. “Nedir dayı” dedim.
Okulumuzda Allah’ın özel kulları kontenjanından (adı başka bir şey ama ben o kelimeyi sevmiyorum, zaten siz de anladınız beni) bir çalışanımız var. Geçenlerde boş kalmış, dedim ki “Hadi bak ağaçlar yapraklarını döktü, bahçeye çık da onları süpür istersen.”
“Hemen Sefa hocam” demiş ve koşmuş. Saatler sonra gelmiş yanına “Sefa hocam bana bu görevi verdiğiniz için çok teşekkür ederim” demiş.
Dayım şaşırmış. “Hayırdır Doğukan?”
“Sefa hocam benim çocukluğumdan beri en büyük hayalim çöpçü olmaktı. Çöpçü olamadım ama bugün bir nebze de olsa o hayalimi yaşadım.”
Dayım şöyle tamamladı hikâyeyi: “Ömer ben 51 yaşındayım, 30 yıllık eğitimciyim, daha bugün, Doğukan’dan öğrendim insanın hayal ettiği işi yapmasının tüm kariyer planlamalarından daha önemli olduğunu.”
Dayıma benzerim birçok konuda, o yüzden ayrı şehirlerde de olsak sık sık konuşuruz, dertleşiriz, birbirimize danışırız. Erzincan’da Gönüllü Gençler Derneği olarak muazzam işler yapıyorlar 2012 yılından beri. Dayım Sefa Serdar Sonat, bir diğer değerli eğitimci, kıymetli ağabeyim Oğuz Kürşat Onay, Erzincan’ın kanı deli akan, yerinde duramayan yardımseveri Faruk Kocatürk ve diğer birçok değerli gönüllüyle muazzam işler yapıyorlar. Ramazan ayında kimsesiz, yalnız yaşayan yaşlıların kapısına her gün iftar ve sahur yemeği götürmek, kışın yüzlerce çocuğa bot-mont giydirmek, bayramlarda bayramlık alamayan çocuklara, öksüz ve yetimlere bayramlık almak gibi muazzam güzel işler yapıyorlar. Hazır dayımdan konu açılmışken yazmadan edemedim bunları. Allah hepsinden razı olsun.
Evet, dayım Doğukan’ın efsanevi cevabını paylaşınca hem duygulandı hem de düşüncelere daldı. Ben de öyle. Bazen çocuklarımıza hep en yüksek makamları, rütbeleri, görevleri layık görüyoruz. Düşünsenize, çocuğunuz gelip size “ben çöpçü olmak istiyorum” dese ne derdiniz?
Birçok aile çocuğuna her dönemde, her aşamada şunu söylüyor. “Oğlum/kızım sana şu kadar yatırım yaptık.”
Cümlede bir tuhaflık yok mu? Elbette onların iyiliğini istiyoruz, elbette isteyeceğiz. Ama onların hayallerini kırıp dökmeden yapamaz mıyız bunu?
Evlat sahibi olma sürecinde bile kız mı erkek mi deyince “Aman sağlıklı olsun da” deyiveriyoruz. Sanki Allah ile haşa pazarlık hâlindeyiz. Gayet sağlıklı iken kendisini doğurup büyüten annesini türlü işkencelerle öldüren gencin annesi de “Aman sağlıklı olsun da…” demiş miydi acaba hamileyken?
Diplomayı hayatımızın merkezine koyuyoruz. Üniversite her şeyden önemliymiş gibi geliyor. Lakin okul bittikten, ilk işe girdikten sonra kimse kimsenin hangi okuldan mezun olduğunu sormuyor.
Dünyanın teknoloji devlerinden Google birkaç yıl önce üniversitedeki akademik başarının ve sınavlarda alınan sonuçların gencin iş hayatındaki potansiyeli konusunda bir işaret olmadığını kabul etmişti. Sadece yeni mezunlarda okuldaki yüksek başarı iş hayatına etki ediyor ancak bu durumda bile ilişki çok zayıf. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çalışanlarının yüzde 15’i üniversite mezunu olmayan bir başka dünya devi IBM’in CEO’su Ginni Rometty, çoğu teknoloji şirketindeki pozisyonlarda, mesleki kurslarının ve iş yerinde edinilen deneyimin dört yıllık üniversite eğitiminden daha değerli olduğunu söylüyor.
Bu da aslında Millî Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’in altını önemle çizdiği Mesleki Eğitim Merkezlerinin önemini bir kez daha hatırlatıyor bize. İşi işbaşında öğrenen ve üniversite mezunu olmak gibi bir zorunluluğu olmayan gençler. İşinde gücünde, iyi bir geliri olan başarılı genç ustalar.
Üniversite diplomaları elbette ki değersiz değil. Birçok insan, işverenlerin önem verdiği özelliklerin önemli bir kısmını üniversitede ediniyor. Ama bu, bu bilgilerin sadece üniversiteden edinilebileceği anlamını taşımıyor. Kısacası almasını bilene her yerde bilgi var. Üniversite sadece bir seçenek.
Hangi öz geçmiş sizin gözünüze daha çekici geliyor, siz karar verin: Bilgisayar Mühendisliği eğitimi almış bir yeni mezun mu yoksa kendi kendine kod yazmayı ve okuldaki bilgileri öğrenmiş, tüm bunları yaparken de tam zamanlı işte çalışmış biri mi? Karar sizin, takdir sizin. Çocuklarımızı da bu karara, takdire göre yönlendirelim. Hem başarılı, hem de mutlu olsunlar.