Dijital kıyametin fragmanını yaşadık

A -
A +

Şirketler yazılım alırken, sunucu seçerken, altyapı yatırımı yaparken şuna bakarlar. “Çok kullanılan, çok tercih edilen bir ürün olsun, herkes ne kullanıyorsa biz de onu kullanalım”.

 

Geçtiğimiz hafta dijital kıyametin bir küçük fragmanını izledik. Bir yazılım şirketinin bir güvenlik uygulamasının sadece bir güncellemesinde oluşan hata dünyadaki uçakların yerden kalkmamasına, bankaların sistemlerinin çökmesine sebep oldu.

 

Birkaç saatlik bir kaos yaşadık ve her şey allak bullak oldu bu birkaç saatte. Peki bir hafta boyunca sürseydi ne olurdu?

 

Düşünün ki banka hesabınızda paranız var, çekemiyorsunuz.

 

Havale yapacaksınız, onay SMS’i bile gelmiyor ki giriş yapasınız.

 

Kredi kartınızda limit var ve ödeme sistemi çökmüş ve kredi kartları çalışmıyor.

 

Ne yapacaksınız?

 

Düşünün, yüz tane banka var, çok seçeneğiniz varmış gibi görünüyor ama hepsi aynı altyapıyı kullanıyor. Aynı demokrasi kavramı gibi, size çok fazla seçenek sunuyormuş gibi görünüyor ama aslında bir şeyleri dayatıyor. Siz de dayatılanı seçtiğinizde kendinizi özgür ve gelişmiş hissediyorsunuz.

 

Yüz ayrı kişi, yüz ayrı bankada hesap açıyor diyelim, sözde riski dağıttınız, bir bankada sorun olduğunda sadece o bankanın bir müşterisi sorun yaşar. Ama ya o bankaların altyapısını yapan şirkette sorun olursa? İşte CrowdStrike krizi de böyle bir durum oluşturdu.

 

Ve unutmayalım ki bu kriz sadece bir güncellemeden doğan doğal bir sorun. Peki ya bu siber saldırı olsaydı? Ya şirketin yazılımına erişimini günlerce etkileseydi? Buna bir engel var mı?

 

Dünyaya sürekli sağlık konusunda akıl veren, Afrika’daki çocukların aşılanmasından tutun insanlara çip takılmasına, dünyaya Covid-19’dan sonra gelecek olan yeni pandemilerden dünyanın bundan sonra eskisi gibi olmayacak olmasına dair her konuda konuşan, kendini dünyanın en önemli kanaat önderi sayan Bill Gates’e önerim öncelikle kendi şirketine, kendi yazılımlarına ve güvenlik açıklarına odaklanmasıdır.

 

Biz de MÜSİAD’da geçen yıl “En iyi boykot üretmektir” başlığıyla bir çalıştay yapmıştık. Yerli yazılıma şirketleri ve kamu kurumlarını davet etmiştik. Nihayetinde gördük ki yerli hava yolu şirketlerimiz, kamu bankalarımız ve devletin dijital sistemleri de bu sorunda etkilendi. Yeni dünyanın savaşları tetiğe değil, düğmeye basarak olacak diye sürekli anlatıyoruz ama demek ki bir musibet, bin nasihatten iyiymiş.

 

“Biz yabancıya güvenelim, onda sorun çıkmaz” düşüncesinin sonucunu gördük, sorunun büyüğü onlarda çıkıyor. Ben bir yazılım şirketi sahibi olarak Microsoft’tan binlerce kat daha küçük yazılımlar yapıyorum ama benim şirketimin yazılımlarında bir güncelleme yayınlanırken elli kez kontrol ediliyor. Ama koca Microsoft’da aynı ciddiyeti göremiyoruz.

 

 

MUM ve PİLLİ RADYO YETER Mİ?

 

 

2023 yılının Aralık ayında İngiltere Başbakan Yardımcısı Oliver Dowden, İngiltere halkını olası bir dijital felakete karşı mum ve pilli radyo stoklamaları konusunda uyarmıştı. Analog çağa geri dönülebileceği, buna hazırlıklı olunması gerektiği konusunda çarpıcı iki örnekti mum ve pilli radyo.

 

Bir yandan devletler nakitsiz topluma doğru giderken, büyük perakendeciler sadece kredi kartı ile çalışırız derken diğer yandan da mum ve pilli radyo alın demek ya gerçeklerden habersiz olmak ya da dünya toplumuyla dalga geçmektir.

 

Bizim birey olarak kendimizi her şeye hazır hâle getirmemiz gerekiyor. Pandemide gördük, tüm devletler Dünya Sağlık Örgütü ne dediyse sorgusuz sualsiz kendi toplumlarına onu dayattı. O gün aşıya güvenmeyenler toplum tarafından cahil, bağnaz, yobaz ilan edilmişti, bugün ise o kişilere “Haklıymışsınız” deniyor.

 

Dünyada gelişmeler o kadar hızlı ki ve dünyada devletlerin başları gündemleri savaşlarla, enflasyonla, tedarik zinciriyle, gıda güvenliğiyle o kadar dertte ki halklarına dönüp “Bakın bu teknolojilere güven olmaz, analog olarak kendinizi güvenli bölgeye alın” diyemiyorlar. Ya da infial oluşturmamak için demiyorlar.

 

Özetle mesele sadece mum ve pilli radyo değil, günlerce, haftalarca elektriksiz, internetsiz, bankasız, doğalgazsız kalsak bile hayatta kalabilecek altyapıyı sağlamakta.

 

Bu siber saldırıdan olur, Allah celle celalühü korusun bir savaş durumundan olur, gıda krizi olur, ama dünyanın günlük güneşlik günlere gitmediği aşikâr.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Nedim21 Temmuz 2024 14:06

İşte tam da burada,"la ilahe illallah"demenin anlamı ve şartlarının önemi ve euzubillah ve bismillah'in ne kadar önemli olduğu çıkmıştır.Şoyleki la ilahe illallah la Allah cc aziz güçlü galip mükemmel kadiri mutlak subhan tertemiz en ufak eksikliği noksanlığı olmayan koyduğu emir ve yasaklarda kurallarda çelişki olmayan hikmet olan tek ilah rabb hâkim malik o olduğu anlamında ve yalnızca ona ibadet ederek itaat ederek yalnızca onun doğrularına yanlış dediklerine itaat edilen anlamında..ve bunu yerine getirenler ancak ibadetleri de hayatlarında şirke küfre geçit vermeyenler sağlar.euzu ile şeytandan aldaticilardan önyargılardan Allah'a sığınmak ve bismillahla yola koyulmak... Türkler İslam öncesinde ki ülkuleri Kızılelma İslam birlikte ileikelimetullah a dönüştü ve küçücük beylikten (şirketten) büyük imparatorluğa(küresel holding) dönüştü.Allahin dinine yardımcısi aziz yenilmeyen Allah cc tir