E-Ticaret’e ilk adımı atmak için açık davet

A -
A +

Dünyanın e-Ticaret’e, hatta artık Türkiye gibi dövizi yüksek ülkeler için e-İhracat’a akın ettiği dönemde hâlâ dükkânlarımızı açıp, kapıdan geçen müşterinin içeri girmesini bekliyoruz.

Hep aklımızda bir köşede var, bir rakibimiz girmiş, çok da başarılı olmuş, duyuyoruz ama günlük koşturmacalar, kirayı, maaşları, çekleri ödemek galebe çalıyor. Oysa büyük fırsatlar var orada ve gidip almıyoruz.

“Bizim sektöre uymaz Ömer Bey” demeyin, her sektöre, herkese uyacak bir online iş, bir e-Ticaret fikri mutlaka var.

İyi de nereden başlayacaksınız? Ortalık kurtlar sofrası, kenardaki üç beş kuruşu bilmediğin bir alana yatırıp sonra evde aylarca laf işitmek de var.

Ben size bir öneride bulunayım.

Ömer Nart diye bir adam var. Çılgının teki. Bizim tanışmamızın on beş senesi var. Tanıdığımdan beri hep kurar, organize eder, olmayan bir şeyi ya da kimsenin aklına gelmeyen bir şeyi bulup işe dönüştürür. Ben hayatımda düştüğünde, bir zorluk yaşadığında Ömer kadar kolay ayağa kalkabilen birini tanımadım. Her yaptığı işten büyük dersler çıkarıp hemen ertesi gün yeniden, ilk defa bir işe başlıyormuş heyecanıyla başlayabilen âdeta biyonik bir adam.

Daha önce kurup büyütüp çıktığı işler de e-Ticaret üzerine olunca Ömer Nart son işinde tabiri caizse büyük oynadı. E-Ticaret’in Davos’u sloganıyla World Ecommerce Forum’u kurdu. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında inanılmaz katılımlı e-Ticaret zirveleri düzenliyor. Sadece etkinlik düzenlemekle kalmıyor, bir de o etkinliği düzenlerken manyak manyak işler yapıyor. Mesela bu sene İstanbul’daki etkinlik için gidip New York’un göbeğinde bir binayı giydirip tanıtım yaptı. Mesela etkinliklerine dünyanın en ünlü eski başbakanlarını, devlet başkanlarını getiriyor.

Size önce Ömer Nart’ı anlattım. Çünkü on milyon lira koyup Worldef’in bir benzerini kurabilirsiniz. Ama bir hikâyeniz yoksa, düşüp kalkmamışsanız, parayla bu farkı kapatamaz, bir hikâye satın alamazsınız.

İşte bu Worldef böyle bir hikâyenin yeni sayfası. Bu yıl 28-29-30 Eylül’de İstanbul Ataköy WOW Hotel’de gerçekleşecek. 10.000’den fazla e-Ticaret profesyonelini bir araya getirecek. Bence bir fırsatını bulup mutlaka yolunuzu düşürün. Ben de üç gün boyunca orada olacağım. Gelirseniz tanışırız.

Ama Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durumun en kolay, en hızlı çözümü olan e-Ticaret ve e-İhracat’ın mutlaka bir yerinde olun. Worldef 2022’de görüşmek üzere.

 

SAFA, MERVE, ÇABA

 

Çocukluğumuzdan beri hep dinlediğimiz bu hikâyeyi hepimiz ezbere biliriz.

Hazreti İbrahim’in eşi Hacer validemiz daha bebek olan oğlu İsmail ile Mekke vadisinde yalnız kalır.

 

Çölde çok susayan yavrusunun o hâline dayanamaz, ona su bulabilmek için koşturmaya başlar annesi. Bir yudum su bulabilmek için Mekke vadisinde Safa ile Merve Tepeleri arasında çırpınıp durur.

Bu iki tepe arasında o kadar çok gitmiş gelmiştir ki, yüzyıllar sonra hacca giden Müslümanlar Kâbe’yi ziyaret ettikten sonra İsmail’e su arayan annesini anmak ve anlamak için bu iki tepe arasında gidip gelirler. (Sa’y ederler)

Bu hikâyede beni en çok çarpan nedir söyleyeyim mi? Allah, suyu annenin çırpınışlarından, yakarışlarından ötürü verir ama anneye vermez.

Kime verir? Çadırın önünde kendi hâlinde oynayan ve oynarken ayaklarını yere vuran İsmail’in vurduğu bir topuk darbesi sonrası İsmail’e verir.

Bunda çok derin bir mesaj var bence. Bize düşen koşmak, yorulmaktır. Bir o yana bir bu yana koşturmak, hem dille, hem de bedenen istemektir. Ama verip vermemek, hangi zamanda, ne şekilde vereceği de Allahü tealada saklıdır. Hani biz seferden sorumluyuz, zaferden değil sözü vardır ya, işte tam da o.

Bazen çabalarımızın, emeklerimizin karşılığını hemen istiyoruz. Sanki Allah’la haşa pazarlık etmiş, anlaşmış, tahsilata gelir gibi.

Hemen istiyoruz, derhâl istiyoruz, oracıkta istiyoruz, tam da istediğimiz şekilde istiyoruz. Başka türlüsünü hatta, kabul etmiyoruz neredeyse. “Vardır bir hayır” demek yerine, hayırlısını istemek yerine istediğimizin hayırlı olduğunu diretiyor gibiyiz.

Bu yüzden bereketsiz, bu yüzden tatsız, bu yüzden huzursuzuz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.