Hayatın kısa yolu yok

A -
A +

Size yıllardır anlatmak istediğim ama bir türlü cesaret bulamadığım bir hikâyeyi anlatacağım. Çekinme sebebim kişinin ailesinin okuması ve üzülmesi ihtimali. Ama anlatmam da lazım. Gençliğimde aldığım en büyük dersi sizden saklayamam.

 

2007 yılı. Babamla Perpa’dayız. Çok küçük bir ekibimiz var, kendi yağımızla kavruluyoruz. Bir adam geldi, İstanbul’a çok yakın bir şehirde yaşayan bir kişi. Genç bir bilgisayar mühendisliği öğrencisine bir yazılım yaptırmış, bir sektörün tüm esnaflarına şehir şehir gezerek hem yazılım hem de bizim el terminallerinden satıyor.

 

Ama adam 2001 yılında batmış, ne şirketi kendisinin adına, ne banka hesabı. İnanılmaz yüksek enerjisi olan, benden 4-5 yaş büyük bir kişi. Bizi sadece 100 dolarlık bir ürün almak için buldu. Bizden önce birçok rakibimize gitmiş ama adamın da yanında parası yokmuş “ödemesini iki gün sonra yapacağım” deyince hiçbiri vermemiş.

 

Bize geldiğinde biz “100 dolara bir adam tanımış oluruz” dedik, geri getirmese de sağlık olsun düşüncesiyle ürünü verdik. Gerçekten de iki gün sonra tekrar gelip ödemesini yaptı. Bu arada da babamla bana, beraber çalışan bu baba oğula bir muhabbeti oluştu. Elbette kimsenin güvenmediği zamanda ona güvenmemizin de etkisi olmuştu.

 

Gel zaman git zaman bu arkadaş bizim dükkânımızdan çıkmaz olmuştu. Çok şen şakrak, ağzı çok iyi laf yapan, çok sempatik bir insandı. Biraz mal alıp sattıktan sonra bir gün baktım sarı siteden kendisine araba bakıyor ve babama gösteriyor. Araba lüks bir marka, “Gürbüz abi bana bu arabayı al ben sana taksit taksit öderim” diyor. Kendisi batık olduğu için kendi adına alamıyor, babam alıp ona verecek. Düşünün daha birkaç ay önce 100 dolar için kimseyi ikna edemeyip bize gelen adam öyle öz güvenliydi ki babama “bana 35 bin dolarlık araba al” diyebiliyordu. Ben öz oğlu olarak öyle bir şey isteyemezdim.

 

Gün geldi babama “Gürbüz abi artık senin beş oğlun var, büyük oğlun benim, Ömer de benim kardeşim” deyiverdi. Babam da ben de adamın enerjisine karşı koyamıyorduk, tam olarak güvenmesek de öz güveni bize de öz güven katmıştı.

 

Mesela el terminalini bu arkadaştan önce hiç stoka almazdık. Bana “Al Ömer ben satarım, biz satarız, rahat ol” diyerek beni motive ederdi. O gün stok almaya başladık. Kendimize güvenimiz gelmişti.

 

Ama ödeme konusunda problemliydi. Bizden 100 bin liralık mal alıp götürüp satardı, bize 50 bin liralık çek getirirdi, “Gerisiyle eşime araba almam gerekti abi kusura bakmayın” derdi. Biz de satışlarını kesmemek, motivasyonunu kırmamak için ses etmezdik.

 

Baktık o küçük küçük borçları azalmak yerine gitgide artıyor. 10 liralık mal veriyorsak 5 lira ödüyordu, ama bu 5 lira ne geçmişten gelen borcu karşılıyordu, ne de yeni aldığını.

 

Bir gün geldi. Babama “Gürbüz abi benim hanım bizim şehirde bir villa almak istiyor, bana kredi çıkmıyor, sen krediyi kullan ben evi alayım, sana öderim” dediğinde biz uyandık. Yaşım 25’ti ama aldım karşıma: “Biz seninle ortak mıyız ki babam sana villa alıyor, eğer ortaksak hani benim villam, eğer ortak değilsek benim babam sana niye villa alıyor?” diye sordum. “Haklısın ama ben bu villayı almak zorundayım” dedi. Eşi zorluyordu. 800 bin lira ciro yaptığımız yıl gidip 300 bin liralık villa aldı. Bunu almak için hem bizim alacaklarımızı öteledi, hem de piyasada birçok kişiye borçlandı. Bu villa bizim ilişkilerimizi dondurdu. O günün parasıyla 500 bin liralık bir borçla çıkıp gitti.

 

Bu cümlenin altını çizerek yazıyorum: “Bize yaşlı bir Tofaş Kartal ile gelen adam, birkaç yıl içinde bizden Mercedes bir makam arabasıyla gitti.”

 

Annem sık sık sorardı o zamanlar. “Oğlum bu adam size Kartal ile geldi, siz babanla eski bir araba kullanıyordunuz, birkaç yılda sizin üzerinizden villa aldı, Mercedes aldı, siz hâlâ aynı eski arabayı iki kişi kullanıyorsunuz, sizde mi bir sorun var acaba, siz mi beceremiyorsunuz bu işi?”

 

Haklı bir soruydu. Alacağımızı uzun zaman alamadık. Alacağını isteyen hep kötü olur ya, biz kötü olduk. Avukata verdik ama hiçbir şey elde edemeyeceğimizi biliyorduk. Bu arada işlerini döndürebilmek için daha büyük işler yapması gerekiyordu. Gitti iki çiftçinin çiftliğine binbir vaatle ortak oldu, sonra çeklerini ödeyebilmek için çiftlikteki hayvanları birer ikişer ucuza satıp bitirince devlet, 7 yıl vadeli tarım kredisini geri çağırınca bizim arkadaş bir anda kilitlendi.

 

Düzgün çalışan, sadece ayağını yorganına göre uzatmayan, aşırı öz güvenli bir insan zamanla işini döndürebilmek için başkalarını zarara sokmayı normalleştirmeye başladı. Normal bir adamın adı dolandırıcıya çıktı. Birkaç sefer içeri girip çıktığını duyduk. Bu sırada bizim dava hâlâ sürüncemede bekliyordu. Bize çok teklifler geldi bu süreçte, “Şu abiyi ara, paranızı alır” dedikleri hiç kimseye itibar etmedik. O abiler döner, dolaşır, bize gelirdi çünkü. Bize yakışmazdı. Bazıları “aile fertlerine haciz yollattır, o zaman öder” gibi hukukun açıklarını kulağımıza üfledi. Bu da bize yakışmazdı. Kimsenin evinin huzurunu kaçıramazdık. Biz Allah’a havale ettik.

 

Bu arkadaşımız inançlı bir insandı, yolunu şaşırmıştı. Toparlayamadı. Eminim ki ileride çok kazanıp dönüp para pula dönmüş olsa da ardında bıraktıklarıyla helalleşecekti. Ama planladığı gibi gitmedi. Tam 40 yaşında kalp krizinden vefat etti.

 

O uğruna işini gücünü bozduğu villa bir alacağına karşı mafyatik tiplere geçiverdi bir günde. O, eşine baskı yaparak villa aldıran kadın genç yaşında dul kaldı. O becerikli adam inançlı, namaz kılarak başladığı iş hayatını hapse girmiş, yoldan çıkmış, adı dolandırıcıya çıkmış bir adam olarak kırk yaşında hayata veda etti. Çok güzel bir hayat yaşatmak istediği çocuklarını hem çok küçük yaşta babasız hem de beş parasız bırakıp gitti.

 

Vefat ettiğini duyan hiçbir ortak tanıdığımız öldüğüne inanmadı. “Kesin borçlardan kaçmak için böyle bir haber çıkarmıştır” diye düşündü insanlar.

 

Ben de babam da duyduğumuzda çok üzüldük. Eşine, çocuklarına, hatta kendisine. Beraber güzel zamanlar geçirmiştik. Para yerine konuyor, o günlerde bindiğimiz arabadan daha güzel arabalara biniyoruz.

 

Şimdi bana sorsalar, şimdinin parası yaklaşık on milyon liramızı ödemeyen bu adamla ilk tanıştığımız güne dönsek o 100 dolarlık ürünü verir miydim? Verirdim. Bu kişiyle bütün bu yaşadıklarımı seçme şansım olsa yaşar mıydım? Yaşardım. Kararım çok net. Çok şükür ki çok genç yaşta bu tecrübeyi yaşadım.

 

Hikâye böyle. Buz gibi gerçek bir hikâye. Sert mi sert, acı mı acı. Ama çok derslerle dolu. Her şeyi gerektiği kadar, gerektiği sürede yaşamak gerekiyor. Hayatın kısa yolu yok.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Ferdinaz Koyuncu 14 Ağustos 2024 20:27

Soyadınızın EKİNCİ olma sebebi bu olsa gerek İyilik ekip gidiyorsunuz bu vicdan ve akıl güven bunalımının yaşandığı zamanda tarlada yabani otlar arasında EKİLmiş bir lale,gelincik gibi duruyorsunuz Tebrik ediyorum Gürbüz abiye selam söyleyin ellerinden öpüyorum

Burhanettin Boyalı30 Temmuz 2024 00:39

Şaşkınlığımdan yazdıklarınızdan hangisini hazmetme gayretine içine gireyim doğrusu bilemedim... Ben cahil dilerim ki, yüce Allah (c.c.) İnşaallah "iyilerle karşılaştırsın" duamı nezdi ilâhide kabul buyursun. Artık her halde ders alacak yaşın da gerilerde kaldığını düşünmemek lâzım. Teşekkürler.

Nedim 28 Temmuz 2024 14:40

Resulullah sav in,"insanların en akıllısı ahirete yatırım yapandır"ve "dininiz ile dünyalık arasında seçim de kalırsanız dininizi secin.caniniz ile dininiz arasında kalırsanız yine dininizi seçin"buyruğu ile kimde şu üç şey varsa imanın tadını tatmistir (onda sahih iman vardır.yusuf 106 bkn)Allah ve Resulü nu herşeyden daha çok seviyorsa.Allah için seviyor ( dost dindaş) ve Allah için bugzediyorsa (kâfir, düşman) ve son olarak ta küfre şirke düşmekten se (ahiretini yapmaktansa)diri diri ateşe girmeyi yeğlerse.. buyrukları çok önemlidir.Kuranda iki yerde nisa 48 ile 116. Ayetlerde şahsen benim gibi dinini ilmen öğrendiğim yıllarda İslami öğrenmemi sağlayan Allah cc şirk (küfür) müstesna diğer günahları dilediğine affedebilecegi "buyruğu da yolumu aydınlattı.Peygamberler ve ashablari havarileri dindaslari CENNETE girebilmek ve ebedî cehenneme düşmekten kurtulmak için herseylerini feda ettiler de veya İbrahim as İsmail ini kurban etmeye koyulup kulluğunu ispat edince de Allah cc ona rahmet te bulundu.nisa 116 da hidayetten (cennetlik hayattan) peygamber e sünnetine rehberligine yuzcevirenler muhalefet edenler ve bu şekilde de sahabenin müslümanların yolundan itikadından ayrılanların kaybettiğini ve cehenneme gireceği bildirilir.

Mücahit Mekeç28 Temmuz 2024 13:47

Geçmiş olsun benzer olayı bende yaşadım 2014 2018 kadar Ankara'lı işadamı hayır umresi adı altında birçok kişiyi bir kuruş almadan umreye götürdü 2018 yılında 667 kşiyi çek vererek götürdü daha sonra çeki ödemeyerek senetle değiştirdi senetteki imzalar kendisine ait değildi Velhasıl kelam 545 947 dolarla battık Tek duam faize düşmeden borcu ödeyebilmekti ve yıl 2023 bir kuruş banka faizine girmeden ödemek nasip oldu Nasıl düştüğün önemli değil nasıl kalktığındır Allah'a emanet olun