İTO, İSO, ATO, TOBB Başkanlarına açık mektup

Sesli Dinle
A -
A +

Geçtiğimiz günlerde seçimler vardı. İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası ve Ankara Ticaret Odası üyeleri mevcut başkanlarını yeniden seçti.

 

Ben İTO delegesiyim. Şekib Avdagiç Bey’e seçimden önce de açık destek verdim. Ancak artık seçimler bitti, şimdi beklentilerimizi söyleme zamanı. Başta Şekib Bey’e, sonrasında İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, ATO Başkanı Gürsel Baran ve şu anda bir seçim olmasa da son birkaç dönemin TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu.

 

Baştan şunu soralım, sayın başkanlar, yeniden seçilmenizin nedeni çok iyi yönetim, çok büyük memnuniyet, müthiş liderliğiniz miydi?

 

Eğer evet öyleydi diyorsanız yazının devamını okumanıza gerek yok. Ama “Eleştiriye açığım, açığız” diyorsanız yazıya devam edelim. Ama hem yazıya devam edip hem de devamında eleştirilere alınmaca, gücenmece yok, baştan anlaşalım.

 

Türkiye’de hiçbir dönem olmamıştır ki siyaset ile iş dünyası birbirinden bağımsız hareket etsin. İş dünyası güçlüyse siyaseti, siyaset güçlüyse iş dünyasını dizayn etmiştir. Bu oyunu bu kurallara göre oynayanlara suç bulmuyorum zira sistem böyle kurulmuş. Ya da belki şöyle söylemek gerekir, doğası gereği siyasetle iş dünyası birbirini etkileme hâlinde. Daha başka türlüsü mümkün mü? Bilemiyoruz.

 

Allah’ın bildiğini, hatta kulların da çoğunun bildiğini saklamaya gerek yok, bu seçimler İTO’da değişim grubu ile İTO Platformu arasında değil Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında geçti. Çerçeveyi daraltırsak AK Parti ile CHP arasında.

 

Sonuç olarak seçimi Şekib Avdagiç kazandı. Bu durumda Şekib Başkan’a bir kardeşi, bir üyesi olarak önerilerde bulunmam gerekir. Kalemimin, yazdığım sayfanın hakkını vermek için bu boynumun borcudur.

 

Sayın Başkan, seçim öncesi, 3 Kasım’da bir video yayınladınız. Ben o videoyu merakla izledim. Bir dönem görev yapmış olan bir başkanın ikinci dönem için tekrar göreve talip olması için ortaya birtakım vaatler koyması gerekir. 3 Kasım’daki videonuzda şöyle bir cümle geçiyor sayın Avdagiç; “Sözümüz yine doğru olacak, işimizi yine doğru yapacağız, vaadimiz budur, yeni dönemde birliğimiz daha da güçlenecek, odamız daha da büyüyecek”.

 

Şu iki soruya cevap bulmak gerekir; 1- İlk dönem neleri iyi yaptınız ki tekrar oy verelim? 2- İkinci dönem ne yapacaksınız ki oy verelim? Bu iki sorunun cevabını videoda bulmayı beklerdim. Ben o videoyu dinlediğimde açık söyleyeyim hayal kırıklığına uğradım. Çok daha net, somut adımlar, aksiyon planları beklerdim. Hâlâ geç değil, ikinci döneminiz yeni başlıyor, lütfen bu dönem ilk dönemden çok daha etkin, çok daha yenilikçi projeler olsun.

 

En azından İTO seçimlerinin yapılma şeklini değiştirip bir gün boyunca 20 milyonluk bir kenti kilitlemeyecek, trafiği felç etmeyecek bir modele geçilebilir, İstanbul’da Avrupa ve Anadolu’da iki ayrı seçim merkezi kurulabilir.

 

Sayın başkanlar, yeni dönemde çok daha güler yüzlü, çok daha sıcak, çok daha iletişime açık, pozitif bir başkanlık bekliyoruz sizden.

 

Öyle bir dört yıl geçirin, öyle bir liderlik yapın ki kurumlarınıza, bir sonraki dönem (şayet aday olursanız) siyasi desteğe gerek olmadan sizi seçelim. Desteklediğimiz siyasi parti sizi destekliyor diye değil, sizin geçen başarılı dört yılınız için sizi seçelim. Desteklediğimiz siyasi parti sizi desteklemiyorsa bile sizin daha iyi yapacağınıza inandığımız için, siyasi partimize rağmen sizi destekleyelim.

 

 

 

BEN SEÇİLDİM, OYLARI BEN ALDIM YANILGISI

 

 

 

Seçilmişlerin neden seçildiğine iyi bakması gerekiyor. Doğru analiz edemezlerse bu onların kariyerleri adına çok büyük sorun demek. Bu sorunu en çok İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nda görüyorum mesela.

 

“16 milyon beni seçti, 16 milyonu temsil ediyorum” sözünü çok sık tekrarlıyor. Oysa Ekrem İmamoğlu 4 milyon 741 bin oy aldı.

 

Daha da ötesi seçmenin AK Parti’ye olan kırgınlığı ve bir ders verme isteği, Kadir Topbaş’ın dönemi bitmeden ve sebebi açıklanmadan görevden alınıp yerine Mevlüt Uysal’ın gelişi, geldikten sonra bir etki oluşturamaması, çok daha doğru, taze bir aday beklerken Binali Yıldırım’ın İstanbul’a konulması gibi birçok etkenden dolayı AK Parti adayının karşısındaki adaya oy verdi. Karşısındaki aday da Ekrem İmamoğlu’ydu. Bu kadar basit ve net.

 

Seçimler iptal edilince de haksızlığa uğradığı düşüncesiyle bu kez de tepki oylarıyla kazandı İmamoğlu. Dolayısıyla “ben aldım, ben kazandım” havalarının realitede karşılığı yok.

 

Olabilir, bir seçimi bir destekle, bir taraf olmak ya da karşıt olmakla da kazanabilirsiniz. Ama neden, nasıl kazandığınızı bilirseniz o zaman daha sağlıklı düşünür, sonraki seçimleriniz de öyle hazırlanırsınız. Yoksa bu yanılgı sizi kendi kariyerinizin sonuna götürür.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.