Haftanın son günü, cuma öğleden sonra ofiste bir misafirim vardı.
Tam 10 yıl önce iş hayatına bir meslek lisesi öğrencisiyken stajyer olarak bizim şirkette başlamış bir genç.
Stajdan sonra bizimle kalmıştı. Tam zamanlı çalışmaya başlamıştı. Teknik serviste üstünde iki kişi vardı. Önce biri ayrıldı, o ikinci adam oldu. Sonra diğeri ayrıldı. Genç yaşında bizim şirketin teknik servis müdürü oldu. Daha 25 yaşındaydı.
Öğrendi, araştırdı, kendini işine adadı, ona güvenip şirketi emanet ettiğimde aklım asla arkada kalmazdı. Gerekli gereksiz aramaz, her şeyi bana taşımaz, gereken şeyleri iletir, gerekmeyeni kendi hallediverirdi. Çok dürüsttü, gerçeği asla eğip bükmezdi.
Gün geldi, veda etme vakti geldi. Tam o üç yılın sonunda ayrıldı. Kendi şirketini kurdu. Benim ve şirketimin hukukunu hep gözetti. Bizim müşteriler onu ararsa “Sizinle ben Desnet’te tanıştım, orayı ararsanız daha iyi olur” dediğini müşterilerimden duydum.
Sık sık geldi ofise, iki-üç haftada bir mutlaka gelir, mutfağa gider iki çay alıp yanıma geliverirdi. Ayrılmıştı ve patron olmuştu ama ben onun ebedî patronuydum, ustasıydım, patron olunca havalara girmemişti.
Ayrıldıktan sonra arada sırada bazı taleplerim oldu, “şu firmadan şu ürüne fiyat alır mısın” gibi, “karşıya geçersen şu firmaya uğrar mısın?” gibi. Bir kere bile öf demedi.
Biz bu arkadaşımla hiç zam pazarlığı yapmadık. Maaş artış dönemi gelince kâğıdı önüne koyardım, hak ettiği maaşı yazardı ve ikimiz de işimize dönerdik.
Ayrılacağı zaman tazminat pazarlığı bile yapmadık.
İlk arabasını şirket olarak almış, maaşından taksit taksit 21 ayda düşmüştük. Hatta arabanın son pazarlığına bir pazar sabahı ben gitmiştim. Arabanın parasını maaşından ödediği hâlde arada ödeme sıkışıklığım olduğunda masaya anahtarını koyardı.
Bugün başını kaşıyacak vakti olmayan bir genç iş adamı. Para kazanmaktan yana ilk günden beri hiç derdi olmadı. Eski firmasının müşterilerine tenezzül edip gitmediği hâlde Rabb’im onun rızkına kefildi. Nasibi boldu. Herkesin kriz ortamı dediği şu zamanda yetişemiyor müşterilerine.
Ben çok şey öğrendim Recep’ten. İlk iş başvurusu yapmaya titreye titreye gelen, bir ara bu işi yapamayacağını düşünüp “Ben ayrılıp Isparta’ya yerleşeceğim, markette kasiyerlik yapacağım” dediğinde oturup ikna ettiğim, o ilk hâlinden teknik servis müdürlüğüne yükselişine şahit olduğum, yuvadan uçarken arkasından el salladığım genç adamın nasip, kısmet ve rızık üçgenini nasıl ağız tadıyla kurduğunu gözlerimle gördüğüm bu gençten çok şey öğrendim.
Zorlayınca olmuyor.
Kalp kırınca olmuyor.
Başkasının kazandığında gözün varsa, olmuyor.
Vefasızsan hele, hiç olmuyor.
Not: Diyebilirsiniz ki birbirinize denk gelmişsiniz, o yüzden de iyi niyetinden dolayı zarar görmemiş, hak veririm. Ancak siz iyi niyetliyseniz, kötü niyetliye de denk gelseniz Allah sizi korur. Orası da başka türlü bir okuldur, orada da nasıl yapmamanız gerektiğini öğretir size.
Ve sizi oradan kurtaracak olan da yine O’dur.