Garip bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemde iş değiştirmeler artacak. Kapanan firmalar, yeni açılanlar göreceğiz. Çevrenizde görüyor musunuz bilmem, belki hiç olmadığı kadar ortaklık ayrılmaları ve yeni kurulan ortaklıklar görüyoruz, göreceğiz.
10 yıl başarıyla ortaklık yapan insanların bir günde ayrıldığını görüyoruz. Yıllarca aynı sektörde iş yapan birinin bir günde sektör değiştirdiğini görüyoruz.
Sebebi şu, para kazanmanın şekli değişti. Para kazanmak zorlaştı. Mesela döviz tutmanın önüne geçti devlet ve böylece parasını dövizde tutma dönemi kapandı, en azından zorlaştı.
Mesela yatırım için mülk alma, araba alma dönemi kapandı.
Böyle olunca kazandığını bu gibi yöntemlerle saklamaya alışmış olanlarda bir bocalama başladı.
Maliye Bakanlığı bazı şeyleri geç, bazı şeyleri erken yaptı ama geldiğimiz gün itibarıyla paranın ekonominin aleyhine çalışan, ranta, nemaya bağlı kazançların önünü biraz olsun kesti.
Diyebilirsiniz ki parasını faize koyan insanlar? Ama hem ana parasının, hem de getirisinin enflasyon karşısında eriyeceğini bilenler onu da yapmıyor, yapanlar da görecekler faiz getirisinin bir şeye yaramadığını.
Bir dönem borsa vardı, bilen bilmeyen herkes borsa “oynardı”. Borsa da kızgın bir boğaya benzediğini, nerede sırtından atacağının belli olmadığını herkese belli periyotlarla öğretiyor.Kripto paralar vardı, onlara hiç girmeyeyim, ne ocaklar batırdı, ne intiharlar getirdi.
Dolayısıyla herkes şaşırmış durumda, “paramızı nereye yatıralım”. Bir de kıtlık korkusu var yıllardır, pandemiden beri.
Sözün özü, zorlu bir operasyon oldu, çok kan kaybettik ama olmamız gereken noktaya geldik. Paradan para kazanma devrinin bittiğini acı tecrübelerle öğrendik.
Şimdi herkes “ne üretsem, nasıl satsam, sermayemi nasıl bir ticaretin içinde çoğaltsam” düşüncesinde. İşte tam da benim sevdiğim, istediğim nokta.
Bu yüzden ortaklıklar bozuluyor, kimi parasını çıkarmak, kimi bu yeni döneme ayak uyduramadığı için uzaklaşmak, kimi ise gayrimenkullerini işin içine akıtmak istiyor. Böyle olunca da sermaye yapıları bozuluyor.
Haydi bismillah. Şimdi çay koy Keçeli, yeniden başlıyoruz.
TFF’de Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu oldu. Hep ilginç bulduğum, gördüğümde okuduğum, izlediğim bir profildi. Başkan olmasına çok sevindim. “Neden” diyeceksiniz. Futboldan çok anladığımdan mı? Değil.
Farkında mısınız bilmem, her yanımız metinden okuyan, kendi fikrini değil kurumun, kurumsal iletişimin yazdıklarını söyleyen insanlarla doldu. Siyaset, bürokrasi, spor, STK’lar.
Şöyle kolları sıvayıp, mikrofonun başına geçip hem nalına, hem mıhına çaka çaka konuşan, doğru ya da yanlış, ama en azından aklından geçeni söyleyen kaç adam kaldı?
Medyayı da katalım işin içine, patronum ne der, bürokrasi ne der, siyaset ne der diye düşünmeden yazan, çizen kaç adam var?
Aziz Yıldırım’ın da futbola dönmesini isterim, o da öyle bir adam çünkü.
Mesela sanayici Nevzat Demir, Adnan Dalgakıran gibi adamlar var, sevdiğim, saydığım büyüklerim. Medyanın daha çok mikrofon uzatması lazım, bu adamlar deve dişi gibi adamlar, sert ama mert konuşurlar.
Mert konuşan adamdan zarar gelmez, başları derde girse bile doğruları söylemekten çekinmezler.
Hacıosmanoğlu döneminde hakemlerin hata yapabileceğini, ama yanlış yapmayacağını düşünüyorum. Kulüp başkanlarının sahaya inip hakem yumruklayamayacağını düşünüyorum. Çünkü her an bir telefon gelebilir, karşıdan buz gibi sesle “hayırdır?” diyebilir. Türk futbolunun buna ihtiyacı var.
Kız kardeşim yok, onu görünce içimdeki kız kardeş boşluğunda bir sızı hissettim. Pırlanta gibi, melek gibi bir kız. Henüz 17 yaşında. Paris Olimpiyatlarında okçuluk kategorisinde dünya 3.sü Japon rakibine karşı 4-0 geriden geldi, 6-4'le kazandı. Müthiş bir soğukkanlılıkla. Maşallah Elif Berra Gökkır kardeşime.
Böyle ne gençlerimiz var, ne pırlantalarımız var.
Ne zaman umudu kessem bir şeylerden, ne zaman gücüm azalsa, pilim bitecek gibi olsa parıl parıl parlayan yüzlere bakıyorum. Bir anda şarjım doluveriyor. Ne diyordu Üstat Sezai Karakoç “Ey sevgili” şiirinde? “Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır”
Birbirimizden ümitvar olalım.
Hacıosmanoğlu ile bir vesile ile tanıştım, tek çekindiği adam sayın cumhurbaşkanımız o da saygısından