Sokak röportajının değil çalışmanın zamanı 

Sesli Dinle
A -
A +

Sokak röportajlarında 18 yaşından küçük bir genç gördüğümde hem geriliyorum, hem de mutlaka sonuna kadar izliyorum.

 

10, 12, 14 yaşında kardeşlerimiz, yanlarında 45-50 yaşında amcalar ve teyzeler. Bunları yan yana getirenler boşuna yapmıyor bunu, baştan söyleyeyim.

 

18 yaşından küçük çocukları siyasi tartışmaların içine çekmenin bir sebebi var. Önümüzdeki iki seçimde çok ciddi belirleyici olacak olan gençler şu anda ortaokul ve lisedeler. Hani o evde kulaklığı takıp oyun oynayan ya da oynadığını zannettiğiniz gençler büyük bir güçle siyasi tartışmaların göbeğine çekiliyor. Çünkü algısını en kolay değiştirebileceğiniz hedef kitle onlar.

 

Peki nedir bu işin matematiği? Neler dönüyor bu röportajlarda?

 

Öncelikle gençlere, 10 yaşından 18 yaşına kadar yani henüz reşit olamamış gençlere fikirlerinin önemli olduğu, onların yeni ve seçilmiş, özel bir kuşak oldukları hissi veriliyor. “Siz internet kuşağısınız o yüzden her şeyi biliyorsunuz, eskilerden, yaşlılardan çok daha bilgilisiniz” deniyor. Bu genç yaşta da hâliyle onlar da bu hoşa giden söylemlere karşı koyamıyor. “Evet ya, ben çok önemliyim, ben her şeyi biliyorum” diyorlar.

 

İkincisi kendilerinden 15-20 yaş büyüklerle karşı karşıya getiriliyorlar sokak röportajında, bu kez ringdeki köşelerden birindeki boksör gibi hissettiriliyorlar. “Bu benim rakibim, bu benim düşmanım, karşıtım” diye kodlanıyor karşı taraftakiler.

 

Oyun oynayan gençler bilir “ignore list” diye bir kavram vardır, yasaklananlar listesi. Gençlerin bu listesi doldu bile. “Biz eskiden” derseniz o cümlenin devamını getirmenize müsaade etmezler. “Eskiden” diye başlayamazsınız.” Kısacası onlarla konuşurken çok daha dikkatli seçmelisiniz.

 

Gelecekte utanacakları, sıkılacakları, mahcup olacakları sözleri söyletip hem izlenme sayısını arttıran, hem takipçileri coşturan sokak röportajcıları bu kavgaları çok seviyor. Maksatları da hiçbir şekilde toplumun fikirlerini söylemesi değil, horoz dövüşçülüğünün son temsilcisi onlar, tek fark, dövüştürdükleri horoz değil.

 

Her şeyden önce dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir münazara kültüründe 15 yaşındaki bir gençle 55 yaşında bir amca/teyze karşı karşıya getirilmez. Bu gence, de karşısındakine de haksızlıktır.

 

Sokak röportajlarında birilerinin bıçaklanması, hatta öldürülmesi de an meselesidir. Bunu defaatle yazdım, öneride de bulundum, meydanlara camekânlı röportaj odaları koyun, göreceksiniz hiçbir sokak röportajcısı kullanmayacak dedim. Çünkü onların derdi toplumun nabzını tutmak değil, yükseltmek!

 

Her neyse, bunların altını çizdikten sonra esas konumuza gelelim.

 

Genç kardeşim, 10, 12, 15, 18, 19 yaşında genç kardeşlerim, sözüm size.

 

Gençliğinizin baharı önce pandemiye, sonra da küresel bir ekonomik krize denk geldi. Haklısınız.

 

Evde aileleriniz, anne-babalarınız sıkıntıda, kimle konuşsanız dertli. Haklısınız.

 

Ama bu bir dönem, bu da geçecek. Pandemi yüzyılda bir, ekonomik kriz ise her on, on beş yılda bir yaşadığımız bir şey. İlk kez yaşıyor olabilirsiniz ama son olmayacak, bundan emin olabilirsiniz.

 

Harçlıklarınız, burslarınız yetmiyor. Her şey çok pahalılaştı, bunda da hemfikiriz. Ama bir yerde dengeye oturacak.

 

Stresiniz, paniğiniz çok anlaşılabilir, ilk kez yaşadığınız için çok normal. Sizi anlıyoruz. Ama isyan etmeden, sokak röportajcılarının kışkırtmalarına gelmeden önce biraz düşünün.

 

Maçlarda yedek kulübesindeki futbolcular vardır. Kenarda düz koşu yapar, ısınırlar. İşte sizin durumunuz o futbolculara benziyor. Sahadasınız ama henüz oyunda değilsiniz. Oyuna çok yakınsınız, oyunda olmaya sadece bir saha çizgisi var, ama sahanın içinde değilsiniz.

 

Şu anda size top gelmesini, gözlerin sizde olmasını, alkışların size gelmesini bekleyemezsiniz. Çünkü bu hayata ısınmaktasınız.

 

Yedek futbolcu olduğunuz için büyük primler, kazançlar da bekleyemezsiniz. Sahada oynayıp gol atan futbolcular gibi evleriniz, otomobilleriniz de olmayacak. Benim evim Galatasaray’ın Metin Oktay Tesislerine komşu. Size yıldız futbolcuların lüks arabalarını gösteren televizyonlar PAF takımının ya da yedek futbolcuların antrenmana yürüyerek ya da minibüsle geldiklerini göstermezler. Ama ben her gün, her sabah işe giderken görüyorum o gençleri. Üstlerinde binlerce liralık Galatasaray montları, ellerinde kramponlar. Ama yürüyorlar. Ter dökmeye, çaba göstermeye.

 

Şu anda sizler o gençlerle aynı durumdasınız. Sizin için önemli olan mümkün olduğunca hızlıca ısınmak, kendinizi hocaya kabul ettirip bir an önce maçlara dâhil olmaya çalışmak. Goller atmak. Paslar vermek. Yani bu hayatta kendi yerinizi yapmak, izinizi bırakmak.

 

“Param yok, cebimde 10 lira harçlık var, arabamla gezip tozmak yerine Marmaray’la Metrobüs’le geziyorum” diye şikâyet etmeyin. Siz şu anda bu hayatı yaşamıyorsunuz, yaşamaya hazırlanıyorsunuz. Hazırlanma sürecinizi şikâyet etmeye harcarsanız yaşıtlarınız hayatını yaşarken size yine isyan etmek düşecek.

 

Unutmayın, bu hayatın yarısı sürünmektir. Ya 30’a kadar sürünür, kendinizi geliştirir, çok çalışır, çok yorulursunuz, 30’dan sonra rahat edersiniz. Ya da 30’a kadar sokak röportajlarına ekonomik krizi şikâyet eder, boş işlerle uğraşır, gereksiz zaman kaybeder, 30’dan sonra sürünürsünüz.

 

Bu krizi kendi fırsatınıza çevirin, motivasyon unsuru olarak görüp bu motivasyonun sizi kırbaçlamasını sağlayın. Bunu yapacaksanız bu yazıyı da lütfen kesip saklayın. 10, 15 sene sonra ölmemiş olursam beni bulun ve ülkenin en güzel restoranında bana bir yemek ısmarlamak istediğinizi söyleyin. Çünkü o zaman bana o yemeği ısmarlamaya fazlasıyla yetecek kadar paranız olacak.

 

Haydi şimdi konuşma değil, çalışma zamanı. Hepimiz işimizin başına.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.