Türkiye'ye her ay bir atom bombası büyüklüğünde tahribat!

A -
A +

Sokak röportajında gençlere mikrofon uzatılıyor. “Mutluluğun sırrı nedir?” diye soruyorlar.

 

 

 

Birisi şöyle diyor. “Mutluluğun sırrı Esra abla ve Leyla abladır”.

 

 

 

Yanındaki de ekleme yapıyor. “Metin abi de var onu da unutma.”

 

 

 

Bunları gülerek, keyifle, gururla söylüyorlar.

 

 

 

Sizce bu Esra abla, Leyla Abla, Metin abi kimdir?

 

 

 

Yok, ilk aklınıza gelen cevap doğru değil. Hatta bunların kim olduğunu bilmeniz mümkün değil.

 

 

 

Gençlerin “mutluluğun sırrı” sorusuna verdiği cevaplara maalesef hayatlarını karartan, onları gencecik yaşlarında elden, ayaktan düşüren, ailelerini perişan eden uyuşturucu maddelerden başkası değil.

 

 

 

Esra abla esrarın kod adı. Leyla abla ise psikiyatrik bir ilaç olan Lyrica’nın kod adı.

 

 

 

Metin abi dedikleri ise kimyasal bir uyuşturucu olan metamfetaminin kod adı.

 


Erol amca diye şifreledikleri eroin.

 

 

 

Taşkın abi diye hitap ettikleri taş adı verilen kokainin bir başka versiyonu olan uyuşturucu. 

 

 

 

Kamil abi diye şifreledikleri kokain.

Kübra diye isimlendirdikleri ise kubar denilen bir uyuşturucu.

 

 

 

*        *        *

 

 

 

Gençler kendi aralarında konuşurken, bu maddeleri kendilerine temin eden “torbacı” diye nitelendirilen kişilerle konuşurken, hatta gördüğünüz gibi milyonların izlediği kameraların karşısında iken bile rahatlıkla bu isimleri telaffuz ediyorlar.

 

 

 

“Nasılsa kimse anlamaz” diye mi? Sanmam. Çünkü bu anlamsız isimleri insanlar araştıracak, merak edecek ve birilerine sorup öğrenecek.

 

 

 

Yıllardır gençlerle ilgilenen biri olarak şunu öğrendim. Eğer bir sınıfta, bir ortamda sürekli her şeyi şakaya vuran, sürekli birileriyle alay eden, hatta zorbalık yapan gençler en kırılgan olanlar oluyor her zaman. Onların kahkahaları birer yardım çığlığı aslında.

 

 

 

Bu videodaki gençlerin durumu da böyle. Ağızları değilse bile yardım çığlığı atıyorlar. Kendilerine sorsanız “hayır biz yardım istemiyoruz” diyeceklerdir ama bedenleri, uzuvları, organları çığlık atıyor, “bizi kurtarın” diyorlar.

 

 

 

Normalde bir üretim tesisinde ortaya çıkan kimyasal gazın zararlarından dolayı koruyucu maskeler takılırken, daha da zararlı maddeleri içlerine çeken gençlerin ciğerleri sizce hâlinden memnun mudur?

 

 

 

Evde mobilyalarda yapıştırıcı olarak kullanılan ağır kimyasal maddeyi ciğerine çeken çocuğun solunum yolları razı mıdır durumuna?

 

 

 

*       *      *

 

 

 

Ülkemizde 10 milyona yakın madde bağımlısı var! Yani nüfusun %12’si.

Rakam abartılı gelirse eğer bir de şu açıdan bakalım. 2022’de dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu o tarih itibarıyla şöyle demiş. “Türkiye’de uyuşturucu kullanımı %3,1”. Bu oran 2.700.000 insanımıza tekabul ediyor. Ekonomik kriz, işsizlik gibi durumları eklersek ve üzerine de 3 yıl geçtiğini düşünürsek bu sayının 5 ila 10 milyon arasında bir yerlerde olduğunu tahmin edebiliriz.

 

 

 

Emniyet raporlarına göre Türkiye’de uyuşturucu ile ilgili günde 860 kişi yakalanıyor! Yılda 313.900 kişi yapar. Bu sadece yakalanan.

 

 

 

Birleşmiş Milletler raporunda “Türkiye için metamfetamin bir halk sağlığı sorunu hâline gelmiştir” diye açık beyan var.

 

 

 

ABD'nin attığı atom bombasıyla 6 Ağustos 1945'de Japonya'nın Hiroşima kentinde 140 bin kişi hayatını kaybetmişti. Nagazaki’ye atılan ikinci bombada ise 50 bin Japon hayatını kaybetti. Dünya ve özellikle de 80 yıldır Hiroşima ve Nagazaki travmasını atlatamadı.

 

 

 

Size soruyorum, Allah korusun bir düşman ülke Türkiye’ye kimyasal bir bomba atsa ve 5 ila 10 milyon kişi bu bombadan etkilense ne olur?

 

 

 

1- Üçüncü Dünya Savaşı başlar.

 

2- Türkiye bu ülkeyle amansız bir savaşa girer.

 

3- Yıllar boyu bu bombadan başka hiçbir şey konuşulmaz.

 

 

 

Peki Türkiye’de gündemde en son ne zaman gördünüz? Millî Eğitim Bakanlığının, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Gençlik ve Spor Bakanlığının sosyal medya hesaplarına ve web sitelerine baktığımızda bu soruna dair bir şey göremiyorsunuz. Neden?

 

 

 

Bu bakanlıklar bu sorunların farkında değiller mi? Ömer kardeşinizin gördüğünü göremiyorlar mı? Katbekat fazlasını görüyorlar. Peki neden bu konuda bir şeyler yapılmıyor?

 

 

 

Sorunları sadece İçişleri Bakanlığının alanına girdiğinde, yani suç oluştuğunda kamuoyunun gündemine getirirsek biz bataklığı kurutmak yerine sinek avlayıp dururuz.

 

 

 

Sebepleri değil sonuçları konuşuyoruz.

 


Tam da bu yazıyı yazarken Yeşilay’ın sitesinden şöyle bir başlık düşüyor önüme, boğazıma bir yumruk gibi çökerek. “Uyuşturucudan ölüm yaşı 13'e düştü” diyor başlıkta. Hem de 10 yıl öncesinden, 2015’den kalma bir sayfa.

 

 

 

Son sorumu da bir bomba gibi fitilini ateşleyip sayfanın tam da burasına bırakmak istiyorum.

 

 

 

“Uyuşturucuyla mücadele sadece Yeşilay’a bırakılacak bir iş midir?”

 

 

 

Ömer Ekinci'nin önceki yazıları... 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yörük Hoca18 Şubat 2025 15:41

Gerçek ve sahte içkiye de el atmalı...

Yalınız Efe16 Şubat 2025 10:50

Haberlerde izliyoruz, operasyonlarda hergün bunlardan tonlarca ele geçiyor. Belli bir mücadele var ama yeterli değil...