Veli Göçer, başkası gelir!

Sesli Dinle
A -
A +

Yazıyı yazmak için saatler önce boş sayfayı açtım, sayfa mı daha boş, ben mi kararsızım. Her an aynı kararsızlığı yaşıyorum, köşedeki X’e basıp gazetedeki arkadaşlarıma da mesaj gönderip “Ben bu hafta yazamıyorum” demekle, bu kadar önemli bir günde okuyucumla bu önemli buluşmama geç kalmamak arasında gidip gidip geliyorum. Ama yazacağım. Çünkü birbirimize ihtiyacımız var, hem de hiç olmadığı kadar.

 

Geçen hafta bu köşeyi okuyan yüzlerce insan şimdi toprak altında. Geçen hafta bu gazetenin satıldığı yüzlerce bayi şu anda moloz yığını. Geçen hafta bugün tartıştığımız konuların neredeyse tamamı anlamsızlaştı, geçen hafta bugün küs olanlar birlikte arabalara doluşup beraber dua ederek yollara düştü.

 

Çok büyük bir coğrafyamızı, çok büyük bir nüfusumuzu etkileyen dünyada hiçbir ülkenin tek başına başa çıkamayacağı büyüklükte bir afeti yaşadık. Türkiye’nin demografik yapısını çok ciddi derecede etkileyecek, ekonomik olarak da önümüzdeki on yılda ancak onarabileceğimiz bir olay.

 

Hem öfkeliyiz, hem temkinliyiz. Hem kaybettiklerimize çok üzülüyoruz, hem -12 derecede 104. saatin sonundaki inanılmaz kurtuluşa ve onun gibilere coşkuyla seviniyoruz. Hem depremin büyüklüğünü, etki gücünü ve binlerce yıllık yapıları bile yıktığını biliyoruz, hem de 'yaparken, denetlerken daha hassas olunabilirdi’lerin hesabı içindeyiz.

 

İlk beş gün geride kaldı. Ama 6 Şubat en azından bizler yaşadığımız müddetçe 17 Ağustos gibi rezerve edildi. Sıradan bir takvim yaprağı iken artık her duyduğumuzda birer fatiha okuyacağımız, gözlerimizin nemleneceği bir tarih olarak takvimden kenara ayrıldı.

 

“Deprem vurdu, deprem kırdı, deprem öldürdü” diyorlar. Ben de size soruyorum. Adamın birisi kendine gecekondu yapmak için bir uygun yer bakıyormuş. Mevsim sonbahar. Bakmış kocaman bir çukur alan, sormuş burası nedir diye, demişler burası bir olimpik havuz. Ama sadece yazları su doldurulur buraya. Adam da düşünür, “yaza daha çok var” der ve evini yapıverir. Günler, aylar birbirini kovalar. Gün gelir, bahar da geçer ve bir gün adam evinde dinlenirken içeri su dolmaya başlar. Adam feryat eder, “evimi su bastı” diye. Sizce bu adamın evini su mu basmıştır?

 

On beş milyon insanımızı evinden, barkından eden şey deprem değil, deprem Allah’ın bir doğa olayından ibaret. Bizi yıkan inşaat ruhsatlarımızı yeterince kontrol etmeyen yöneticiler, bizi yıkan sadece kazancını hesaplayan, yaptığının insan canına yuva değil sadece inşaat olduğunu zanneden müteahhitler, şehirleri doğru yönlere, depremsel zeminlerin tersine doğru büyütmeyen yöneticiler.

 

Bir tweet attım, herkes yıkıcı konuşuyor, ben yapıcı konuşayım dedim.

 

“Türkiye'de yılda ortalama 684 bin genç askerlik yapıyor. Askerlik süresi 6 ay. 684 bin askerin sadece %10'unu 6 ay askerlik süresi boyunca Arama-Kurtarma uzmanı olarak yetiştirebilsek 10 yılda 684 bin Arama-Kurtarma uzmanımız olur. Hem de Türkiye'nin 81 iline dağılmış şekilde.

 

20'sinde askerlik yapan Türk genci, 30 yıl boyunca her afette bir afet arama kurtarma uzmanı olarak hazır bulunur. Onlara özel bir mobil uygulamayla her afette en yakın 2 saat mesafede on binlerce uzmana görev emri gider. Türkiye için Arama Kurtarma Gönüllülük değil Zorunluluk!”

 

Türkiye’de afet koordinasyonu deyince akla gelen ilk isim deprem bölgesinden yazdı: “Ömer çözüm bu değil, çözüm binaların yıkılmaması...”

 

Ne diyeyim, “haksızsın abi” diyemedim. Haklıydı çünkü.

 

Ama nasıl düzelecek? Biz akıllı olursak, doğru sorular sorarsak düzelecek.

 

“Bizim adamlar gelsin” demeyi bırakırsak düzelecek.

 

“Uzayan kol(!) bizden olsun" demeyi bırakırsak düzelecek.

 

“İnançlı olmak ile bilimin ışığında olmayı birbirinin karşıtı değil, tam tersi dinimizin bilimle hiçbir zaman çelişmeyen, en aydınlık din olduğunun" farkına varırsak düzelecek.

 

Kur'ân-ı kerimi, gözümüzün nurunu üstüne nakış örtülerle duvara asıp onu uzaktan sevmeyi bırakıp alır okursak düzelecek.

 

Yoksa Veli Göçer, başkası gelir, yıkılan yine biz oluruz...

 

Başımız sağ olsun, kaybettiğimiz canlarımızın ruhu şad olsun.

 

Bugün yardımda yarışıp bir ay sonra unutmayın, unutmayalım oraları.

 

Allah sizleri, ailelerinize, sevdiklerinize, onları da sizlere bağışlasın. Dua edelim birbirimize...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.