Yapay zekâ başınıza iş açmadan bu yazıyı okuyun

A -
A +

Yapay zekânın görüntüyü, sesi kopyaladığı, bir kişinin sadece yüzünü değil jest ve mimiklerini bile kopyalayıp âdeta o kişiymiş gibi davranabildiği günlere geldik.

 

 

 

Bu yazı, yapay zekâdan yararlanacak olan kişiler için değil.

 

 

 

Tam tersi yapay zekânın bu ses ve görüntüyü istediği gibi kopyalayabildiği ve kontrol edebilmesinin mağduru olabilecek insanlarımız için.

 

 

 

Oğlunuz arıyor, “Baba çok büyük sıkıntım var bana çok acil bir milyon lira lazım” diyor. “Oğlum ne bir milyonu hayırdır” diyorsunuz. “Baba hayati tehlikem var, sonra anlatırım” diyor.

 

 

 

Ne yaparsınız?

 

 

 

Senaryoyu biraz daha değiştirelim, sesli değil görüntülü aradı. Kendisi telaşlı, bıkkın, hatta daha da beteri bir sandalyeye bağlanmış, kan ter içinde.

 

 

 

Ne yaparsınız? Sorgular mısınız?

 

 

 

İşte teknoloji bunların hepsini yapabilecek hâlde ve üzgünüm ki bu uygulamalar iyi niyetli - kötü niyetli ayırt etmeden artık herkesin kullanımına açık.

 

 

 

Şimdi sizlerden bir ricam var. Yakın ailenizle, en yakınlarınızla bu yazı hakkında konuşun ve böyle bir şey başınıza gelirse aranızda doğrulamayı sağlayacak bir parola belirleyin.

 

 

 

Bir sözlü, bir de işaret parolası. Parolayı bilmeyenlere anlamsız gelecek şekilde bir kelime ve karşıdakinin de bu kelimeye cevaben söyleyeceği bir kelime. Ya da karşılıklı iki el işareti.

 

 

 

Bunu kimle belirlemelisiniz? Öncelikle birinci derece yakınlarınızla. Sonra da sizi kiminle tehdit edebilirlerse, o kişilerle. Çok yakın bir arkadaşınız da olabilir bu.

 

 

 

Bu verdiğim tavsiye sizin yapay zekânın “DeepFake” yani derin sahtelik teknolojisine, yüz ve görüntü kopyalayıp dolandırılmanıza karşı emniyet sübabınız olacak. İhmal etmeyin lütfen.

 

 

 

*      *      *

 

 

 

Yakın zamanda Bolu’da büyük bir felaket yaşadık. Hâlâ etkisinden çıkamadığımız bu felaketin etkisiyle önüme düşen bir videoya dikkat kesildim.

 

 

 

9-10 yaşlarında bir çocuk kundaktaki bebeğe (muhtemelen kardeşi) bakıyor. O arada odanın köşesindeki portmantoda bir yangın çıkıyor.

 

 

 

Çocuk önce kardeşini düzeltiyor. Sonra kalkıp içeri gidiyor. Elinde bir yangın tüpüyle geri geliyor. Toplamda 20 saniye gibi bir sürede yangını tamamen söndürmüş oluyor. Çocukta ne bir panik, ne de bir koşuşturma. Videoda ses yok ama muhtemelen bağırıp çağırmıyor bile, beden dilinden böyle anlaşılıyor. (Videoyu benim sosyal medya hesaplarımda bulup izleyebilirsiniz)

 

 

 

Bu çocuğumuzun bunu yapabilmesi ne sadece iyi bir öğretmenle, ne sadece anne ya da babanın çabasıyla, ne de sadece kendi ferasetiyle açıklanabilir.

 

 

 

Sevdiğim bir söz der ki iyi bir insan yetiştirmek için size bir köy gerekir. Yani anne-babayla olmaz, komşu da, muhtar da, bakkal da düzgün olmalı, bütün köy düzgün olmalı ki o çocuk düzgün yetişsin.

 

 

 

Malezya’daki çocuğun hikâyesi tam olarak bir “çocuğu yetiştirmek için gereken köy” hikâyesi.

 

 

 

Ben de çocuğu bu durumu bir felakete dönüştürmeden müdahale etmesinin nedenlerini madde madde açıklamaya çalıştım.

 

 

 

1- Eğitim. Çok belli ki çocuğa bu eğitim verilmiş. Konu ciddiye alınmış ve o yaştaki çocuğa yangın tüpü kullanımı öğretilmiş.

 

 

 

2- Sorumluluk. Çocuğa hem bir bebeğe bakmanın, hem de acil bir duruma vaziyet etmenin sorumluluğu verilmiş.

 

 

 

3- Hazırlık. Yangın tüpü 9 yaşında bir çocuğun bile anında bulup erişebileceği bir yerde. Bozuk değil, içi geçmiş değil, anında kullanıma hazır. İşte bu da tedarikli olmaktır. Her an her şeye hazır olmaktır.

 

 

 

4- Tatbikat. Eğitimli, hazırlıklı ve sorumlu bir çocuğun aniden başlayan bir duruma müdahale için soğukkanlı olabilmesi için bunun tatbikatını birkaç defa yapmış olması gerekir.

 

 

 

Allah-ü zülcelâl hazretleri İsra suresi 13. ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.”

 

 

 

Yüce Allah sadece ateşi yarattı. Faciaları ise insanlar. Eğer Malezya'daki bu aile çocuklarını eğitmeseydi, evlerini hazır hâle getirmeseydi bu video bir facianın videosu olacaktı.

 

 

 

Eğitimini vermediğimiz, ihmal ettiğimiz her şey dönüp dolaşıp ya bireysel ya da toplumsal felaket olarak geri dönüyor.

 

 

 

Ve bir birimlik maliyeti karşılamaktan imtina ettiysek biz bunu yüz birimle, üstüne bir de canla, hayatla öderiz.

 

 

 

Ömer Ekinci'nin önceki yazıları... 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.