Yedik içtik, şimdi hesabı ödüyoruz, niye kızıyorsunuz!

Sesli Dinle
A -
A +
Çok eskilere gitmeyin. On sene öncesi.
 
Sudan ucuz otomobiller. Her kapıda iki ya da üç tane otomobil. Hanıma, çocuğa, bir tane de hafta sonları için…
 
Sudan ucuz evler. Kenarda köşedeki bozukluklarla 100 bin liraya Beylikdüzü’nde, Esenyurt’ta 1+1 evler, üçer beşer. Konut projelerine topraktan girip kira öder gibi alınan evler.
 
Sudan ucuz dolar, kur o yıl en düşük 1,7, en yüksek 1,8… Ne ithal etsen bedavaya.
 
Sudan ucuz teknoloji. En ufak bir teknoloji ürünü bile alibaba’dan, her türlü eğlence teknolojisi komik rakamlara, kargo bedava Çin’den buraya. Telefonunun şarj kablosu mu bozuldu? Bir dolara, yani 1,7 TL ye, kargo da Çin devletinin hediyesi. Yani bedavaya.
 
Sudan ucuz benzin. Akaryakıt da bedavaya yakın o tarihlerde. Benzinin litre fiyatı 4,5 lira, mazot iste 4,1 lira. Nereye istersen git. Araba ucuz, yol ucuz, mazot ucuz.
 
Sudan ucuz doğalgaz, şu anda 4,8 TL olan metreküp fiyatı o zamanlar bir liranın altında, kuruşlarla. Esas “Açın kombileri, açın pencereleri” dediğimiz zamanlar.
 
Dağımızdan taşımızdan petrol fışkırmış gibi bir zenginlik.
 
Dünyanın tümüne teknoloji satar gibi bir zenginlik.
 
iPhone’u biz bulmuşuz gibi, doları biz basıyormuşuz gibi bir zenginlik.
 
Aman Allah’ım bu ne bolluk, bu ne güzel bir hayat.
 
Mykonos’da Yunanlılardan çok Türk’ün tatil yaptığı yıllar.
 
“Sen ye torunun ödesin” lokantasını hatırlarsınız, değil mi? İşte bu lokanta da o lokantanın bir benzeri.
 
“10 yıl önce ye, 10 yıl sonra ödersin lokantası.”
 
Yerken, içerken, gezerken kimsenin şikâyeti yoktu, şimdi niye bunca isyan?
 
Dolar şimdi olması gerekenden yüksek mi? Evet. Ama o yıllarda da olması gerekenin çok altındaydı.
 
Evler çok mu pahalı? Evet. Ama o yıllarda değerinin çok altındaydı.
 
Elektrik, su, doğalgaz, otomobiller, yazlıklar.
 
Hepsinde fiyatlar çok arttı, ama geçmişte de gereğinden fazla ucuzdu. Sormadık bu değirmenin suyu nereden geliyor diye. Sormadık biz kazanmıyorken, üretmiyorken, çalışmıyorken bu kadar nasıl zenginleştik diye.
 
Hatırlayın, o yıllarda ekonominin sorunlarını, üretimin daraldığını, dışa bağımlı hâle geldiğimizi, ihracat değil ithalat cenneti olduğumuzu söyleyenlere “Madem ekonomide sorunlar var, yollarda nasıl son model arabalar var?” diye sorulurdu.
 
Şimdi ödüyoruz o arabaların gerçek değerlerini. Meğer o zaman ödediğimiz tutar o arabaların, evlerin anaparası değil sadece ilk taksitiymiş! Şimdi yaptığımız tüm fahiş tutarlar, yüksek faturalar da diğer taksitleri…
 
Bana sorarsanız daha güzel günlerdeyiz o günlere göre. Hiç değilse farkındayız. Hiç değilse gerçek değerini biliyoruz her şeyin. Nasıl mı? Anlatayım.
 
Bir iş adamı düşünün, işleri bozuk, sıkıntılı, vadeli malları almış, peşin satıyor, cebindeki para kendisinin değil, dükkânı mal dolu ama malları kendisinin değil. Ödeme vadesine daha var diye o parayla evi değiştiriyor, kendisine, hanıma, çocuğa arabalar. Zenginleşiyorlar ailece. Yedikleri, içtikleri, giydikleri değişiyor. Masraflar artıyor. Adam tadını da alıyor bunun, bozamıyor da rahatını. Ama bir bakıyor ki ödeme vadeleri yaklaşıyor, dükkânda mal kalmamış, cepte para kalmamış ama evdekiler hâlâ kendilerini zengin, varlıklı sanıyor.
 
Günün birinde baba geliyor eve, “bizim aslında hiçbir şeyimiz yok, her şeyimiz ipotekli, bankaların” diyor. Evdekiler sarsılıyor hâliyle. Arabalar gidiyor, hanım evde, çocuk Akbil’e talim. Baba arabayı küçültüyor. Masraflar azalıyor. Kolay mı? Değil elbet ama zor, oyunu bozuyor. Akşam yemekleri evde yenmeye başlıyor, steakhouse’lara, kebapçılara zorunlu olarak veda ediliyor…
 
Şimdi soruyorum: Hangisi daha iyi? Hangisi daha gerçek?
 
Ben söyleyeyim, şu an yaşadıklarımız bin kat daha gerçek. En azından bizim gerçek durumumuza uygun. O yıllarda ithalat yerine, taşa toprağa yatırım yerine yüzlerce fabrika kursaydık, yüksek teknolojiye yatırım yapsaydık bugün başka türlü olabilirdi. Ama gerçeğimiz bu.
 
Biz devletiyle, milletiyle, esnafıyla, tüccarıyla, medyasıyla, bürokrasisiyle bu yaşadığımız krizi sonuna kadar hak ettik. Hak ettiğimizi yaşıyoruz şu anda. Boşuna kızmayın, isyan etmeyin.
 
Oyunbozanlık, mızıkçılık yok, biz bugünlere bile, isteye, kendi ayaklarımızla tıpış tıpış geldik.
 
Şimdi bütün bu gerçeklerin, yaşanılanların farkına varıp, yalandan değil gerçekten zenginleşmek için, akıllıca büyümek için olması gerekenleri yapmaya başlarsak hemen yarın değilse bile 3-5 seneye toparlanırız.
 
İlk yazımda da vermiştim, numaramı tekrar hatırlatayım, 0532 257 95 92 şahsi cep telefonum. Bana kızabilirsiniz, arayıp sövebilirsiniz. Gerçekler değişmeyecek. Ama şimdi akıllı davranırsak belki gelecek değişecek.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Hasan 27 Kasım 2022 10:29

Yazınızı ilgiyle okudum. Genel olarak katılıyorum, yıllarca ayağımızı yorganımıza göre uzatmadık