- Sayın bakanım, hazır sezonun bitmesine çok az kala geç tatilcileri Türkiye’ye çekebilmek için harika bir fikrimiz var.
- Öyle mi, neymiş?
- Efendim bir sporcu var, bugünlerde tüm dünyanın gündeminde. Elon Musk 193 milyon kişinin takip ettiği hesabında defalarca paylaştı bu sporcuyu. Olimpiyatların en çok akıllara kazınan ikonik fotoğrafı, bu sporcunun.
- Düzgün de bir profil. Hemen anlaşırsak Türkiye’nin tanıtımında kullanabiliriz. Şu anda dünyanın en ünlü talkshow’larına teklif etsek hemen konuk etmek isterler, CNN’dir, BBC’dir hepsi sıraya girer. Dünyanın en büyük YouTube kanalları video çekmek için sırada. Elon Musk ile bile bir araya gelmesi gündemde.
- Yahu bu adam çok para ister, 5-10 milyon dolar gider herhâlde. Ama olsun, buna değer. Bir Türkiye tişörtü giydirsek bile güzel reklam olur.
- Gerek yok efendim, zaten Türkiye tişörtünü üstünden hiç çıkartmıyor. Milyarlarca insanın gördüğü o ikonik fotoğrafta da üstünde Türkiye tişörtü var.
- Nasıl yani? Milyarlarca insana reklamımızı bedavaya mı yaptı?
- Evet efendim. Üstüne bir de ülkemize gümüş madalya kazandırdı.
- Yahu ben de yabancı sandım. Boş ver şimdi buna para versek diğerleri de ister. Zaten konu Gençlik ve Spor Bakanlığının alanına girer eğer öyleyse. Neyse boş işleri bırakalım, işimize bakalım biz. Adı neymiş bu arkadaşın?
- Yusuf, efendim.
- Joseph olaydı iyiydi…
20 Temmuz 2022’de şöyle yazmışım “Sokak röportajları çok ama çok tehlikeli bir hâl aldı. Provoke edici sorular, halkın arasına karışıp kışkırtıcı cevaplar veren yayıncılar. Az öfke, nefret varmış gibi bir de vatandaş düşman gibi birbirinin gözünü oyuyor. Vatandaşın horoz dövüşü gibi sokakta dövüştürülmesi artık bitmeli.”
Ağustos 2024 tarihli bir haber: “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, yeni medya platformlarında "sokak röportajları" veya "vatandaşın görüşü" gibi adlarla yapılan yayınlara ilişkin "Bu tür yayıncılık faaliyetleri ve paylaşımlar, görsel yayıncılık alanında faaliyet gösteren anayasal bir kurum olan RTÜK'ün takibindedir" dedi.”
Ebubekir Şahin ve ekibi işini iyi yapan bir yönetim. Altyapısını, arka planını hazırlayıp, olgunlaştırıp şimdi uygulamaya geçtiklerini düşünüyorum.
Sokakta vatandaşımızı, genci yaşlıya, yaşlıyı gence, tesettürlüyü açığa kırdıran ve kavga oldukça daha fazla reklam geliri elde eden kaostan beslenen mikrofon simsarlarına geçit yok!
Olimpiyatlarda 3 gümüş 3 bronz madalya ve sıfır altın madalyayla 61. sırada yer aldık. Hayal kırıklığına uğrattı mı? Beni uğratmadı.
Yıllar önce bir federasyonda görev yapmıştım. O tarihlerde Süreyya Ayhan Türkiye’nin atletizm tarihinin ilk altın madalyasını aldı. Bulunduğumuz federasyonda bunu konuşurken o zamanki başkanımız şöyle demişti: “Arkadaşlar, Süreyya Ayhan gibi başarılar Türk sporunun iş kazasıdır. Bu başarılar kazara olur.”
Dediği oldu, Galatasaray bir kez UEFA şampiyonu oldu, devamında başarı grafiği düştü. Anadolu Efes 1996’da Koraç Kupası’nı kazandı. Devamı gelmedi.
Neden kazara oluyor bu başarılar? Çünkü Türkiye’de sistematik olarak sporcu yetiştirmiyoruz. Bu sadece devlet politikasıyla da olmuyor. Mesela ailelerin evlatlarından beklediği olimpiyat madalyası ve sporda derece değil üniversite sınavında derece. Bu aileler çocuklarındaki spor aşkına her gün bir kova su döküyor. Mesela Amerika’da spor bursuyla sporda başarılı olan çocuklar en iyi üniversitelere girebiliyorken Türkiye’de genç yaşlarda sporculuk aylaklıkla eş değer.
Üzülerek söylüyorum, bu 3 gümüş 3 bronz madalya da iyi günlerimiz. Zira artık Türkiye’de çocuklar, gençler iyi beslenmiyor. Et yemiyor. Ekmekle, hamurla şişirdiğiniz çocuklardan sporda başarı gelmez.
Biz belli bir başarıyı yakalayan gençlere yatırım yapmaya başlıyoruz. Yani kendini ispatlayanlara. İspatlayana kadar çocuk kendi başına. Oysa listenin üst sırasındaki ülkelerde çok küçük yaşta yüz binlerce gence olimpiyatlara katılacakmış gibi yatırım yapılıyor.
Şöyle bir önerim var. Belli bir büyüklükte olan her şirkete çok erken aşamada spora yatkın bir çocuğa sponsor olma şartı koyalım. O sponsorluğa harcadığı parayı da vergiden düşebilsin. Hem sporcu o şirkete olan vefa borcu için sebat eder, devam eder, hem de başarıya ulaştığında o şirketin dünya çapında reklamı olur.
Özetle; her şirketin bir olimpiyat sporcusu olsun! Ben kendi şirketim adına buna varım. Ne dersiniz?