24 Şubat 2025 02:00 | Güncelleme :24 Şubat 2025 01:05
A -
A +
*Yunanlıların İzmir’den Ayvalık’a yürümesi üzerine, Damad Ferid Paşa 27 Mayıs 1919’da Yunanlıların Ayvalık’a sokulmaması emrini verdi. 172. Piyade Alayı düşmanı püskürttü... Şu hâlde Yunanlılara karşı ilk mukavemet, bir başka tabirle “Millî Mücadele” burada ve Ferid Paşa’nın emriyle başlatılmış demektir.
İsmet İnönü 1969’da Türk Tarih Kurumu’nda verdiği bir konferansta şöyle diyordu: “Damad Ferid Paşa hain değildir! Başlangıcında millî mücadeleye katılan zaten çok azdı. O zamanlar başka kurtuluş fikri taşıyanlar, kurtuluş yolu arayanlar vardı. Yeniden bir mücadele hareketinin, elimizde olan toprakların da kaybına sebep olabileceği kaygısını taşıyanların arasında Damad Ferid Paşa da vardı. Farklı fikirde olması ile hain olması arasında farkı beyan etmek isterim. Başlangıçta onun gibi düşünen birçok gazeteci, birçok insan vardı.” (Tanıkların Anılarıyla İsmet İnönü)
Baltalimanı Sahilsarayı - Şimdi kemik hastanesi ve üniversite lokalidir.
Kaybedenler Kulübü
Buna rağmen Ferid Paşa, "kaybedenler kulübü"nün ileri gelenlerindendir. Kemalist literatürde en kötü figür iken, Anti-Kemalistler de Padişah’ı hakikatte Ankara’ya taraftar gösterebilmek için ona yüklenmişlerdir.
İbnülemin der ki: “Vazife icabı temas ettikçe muamelelerinde kibir ve azamet görmedim. Bilakis nazikâne hareketlerine şahit oldum. Ne fecidir ki bu zatın lehinde söyleyen yazan bir ferde tesadüf olunamaz.” (Son Sadrazamlar)
Bunların bir kısmı onunla rakip pozisyonundaki ya da onunla zıtlaşmış kimselerdir. Diğerlerinin cumhuriyet devrinde Ferid Paşa hakkında müspet konuşmaları ve yazmaları beklenmez. Ama hainlik, nereden bakıldığına göre değişir. Ankara hareketi mağlup olsaydı, bu defa şüphesiz Ferid Paşa kahraman, karşısındakiler hain sayılacaktı.
Saltanata, hilafete ve hanedana sadakatten asla ayrılmamış, bu sebeple kabahatleri büyütülmüştür. Belki yüksek meziyetlere sahip tecrübeli bir bürokrat değildir. Ama hakkında söylenenleri de hak etmemektedir.
Safdil vezir
Mehmed Ferid Paşa (1853-1923), Bahriye Müsteşarı Rumelili Hasan İzzet Efendi’nin oğludur. Babası ilim ve iyi ahlak sahibi idi. Ferid Paşa, Paris, Berlin, Petersburg ve Londra Sefaretinde kâtiplik yaptı.
Bombay’a gönderilecek iken vezir, Şûrâ-yı Devlet ve nihayet Heyet-i Âyân azası oldu. 1886’da Sultan Abdülhamid’in dul kız kardeşi Mediha Sultan ile evlenip Baltalimanı’ndaki yalısına çekilerek kendisini okumaya vermiştir.
Meşrutiyet devrinde İttihatçılara muhalif fırkanın lideri oldu. Mondros Mütarekesi’ne delege gönderilecekken, Sadrazam İzzet Paşa tarafından engellenerek yerine İttihatçı Rauf Bey gönderilmiş; olanlar olmuştur. Nedense kimse sonradan Ankara hareketinin lider kadrosunda yer alan Rauf Bey’e yüklenmemiştir.
En büyük emeli memleketi İttihatçı komitacılardan temizlemek ve tekrar iktidara gelme tehlikesini bertaraf etmekti. Ancak bunu elde edecek imkânlara sahip değildi. İngilizlerle iyi geçinme siyaseti takip ederdi. Sadrazamlığa başlıca getirilme sebebi de budur. Ne kadar safdilmiş ki, İngiltere’nin, monarşi olduğu için saltanata, sömürgeleri yüzünden de hilafete dokunmayacağını; koruyacağını zannederdi...
Ferid Paşa, 1919-1920 arası 5 defa sadrazamlığa getirilmiştir. Bununla beraber hükûmet müddetinin hepsi 1 yıl 1 ay 8 günden ibarettir. Padişah başka kimseyi bulamamış, bu ağır şartlarda bu ağır yükü kolay kolay kimseye kabul ettirememiştir.
Kendisi, itham edildiği üzere İngiliz mandası taraftarı olmak şöyle dursun, eski ihtişamlı günlerin ihyasına elverişli tam müstakil bir Osmanlı hilafetinden yanaydı.
Paralel hükûmet
İzmir’in işgalini işitince kederinden bayılmıştır. Neşrettiği sadaret beyannamesinde işgali şiddetle protesto etmekte, bu uğurda icap ederse bir nefer gibi vazifeye hazır olduğunu söylemektedir. Silahsız olarak her türlü nümayiş ve mitinge izin vermiştir.
Yunanlıların İzmir’den sonra Ayvalık’a yürümesi üzerine, Ferid Paşa 27 Mayıs 1919’da Yunanlıların Ayvalık’a sokulmaması emrini vermiş ve 172. Piyade Alayı düşmanı püskürtmüştür... Şu hâlde Yunanlılara karşı ilk mukavemet, bir başka tabirle “Millî Mücadele” burada ve Damad Ferid Paşa’nın emriyle başlatılmış demektir (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, I/280).
Paşa’nın sadaretinde, harb suçluları muhakeme olunup cezalandırıldı. Böylece Osmanlılar, maziyle yüzleşmiş oldu. Kemal Paşa’yı fevkalade salahiyetlerle Anadolu’ya gönderen Ferid Paşa olmuştur ki saflığının başka bir delilidir.
Çağrıldığı hâlde geri dönmeyen Kemal Paşa ile mücadele etti. Ama ne yaptıysa bir isyan olarak gördüğü hareketi bastıramadı. Buna mukabil Ankara Meclisi, Ferid Paşa’yı hain ilan edip vatandaşlıktan çıkardı. Bununla da kalmayıp Haziran 1920’de kendisine suikast tertipledi, ama kurtuldu.
Paris’te paraf edilen sulh anlaşmasını Meclis'in kapalı olduğu bahanesiyle tasdik etmeyerek müttefikleri oyaladı. Nihayet tavır değiştiren İngilizlerin, “Ankara ile anlaşın!” tavsiyesine uymadığı için istifa edip uzlete çekildi.
Bir kral naibi, bir de o...
Times’da “Pek namuslu ve vatanperver idi. Ancak siyasî değildi. Hayatı sade, tavırları büyüleyici ve azametli idi” diyor.
Sert icraattan nefret ederdi. Devlet malının kuruşuna elini sürmezdi. Muhaliflerinin amansız olduğu bir devirde hükûmeti tutan bir gündelik siyasi gazete çıkarması tavsiye edildiğinde, “Milletin ve hazinenin böyle bir sıkıntılı zamanında bir gazeteye bu kadar para sarf edilemez” diye bahsi kapattırmıştı.
Hariciye nazırı iken, herkesi; kimini İngilizce kimini Fransızca konuşarak pek medeni tavırlarla idare ettiğinden Refik Halid hayranlıkla bahseder. Diplomatik vazifeyle gittiği Avrupa’da fesini başından çıkarmayacak kadar millî şerefine düşkündü. Yanına giren en küçük memura bile beyefendi diye hitap eder, böylece gençlere adab ve erkân dersi vermiş olurdu.
Zevk-i selim sahibi ve güzel yaşamaya meraklı idi. Boğaziçi ilk gezinti yatını onda görmüş, şehre otomobil gelir gelmez bir tane edinmiştir. İngiliz sefiri, “Ben bu ihtişamı bir sizde bir de bizim Hindistan kral naibinde gördüm” demiştir.
Sultan Vahideddin ve Ferid Paşa
Adam seçmek hüneri
Uzun saçları, favorileri, manikürlü tırnakları bazılarınca alay mevzuu olmuştur. İtikadı kuvvetli ve dinî kültüre sahip idi. Gençliğinde çok dindarmış. 12-13 yaşlarında iken minareye çıkar, ezan okurmuş. Londra’da kâtipken güçlülere şirin görünmek için alafrangalaştığı rivayet edilir.
Ferid Paşa okumaya, bilhassa tarihe meraklıydı. 4 ciltlik bir Türk tarihi yazmış, basılmamıştır. Binlerce kitap bulunan geniş kütüphanesindeki kitapları tek tek okuyup notlar almıştır. Sürgüne çıktığında el konulan kütüphanesi haraç mezat satılmıştı. Saflığına bakınız ki, yalısının yıllardır daire müdürü olan Şerif Bey’in İttihatçı olduğu sonradan ortaya çıkmıştır.
Şair Rıza Tevfik anlatıyor: “Damad Ferid Paşa iyi dostumdu. Pek nazik bir adamdı. Fransızcayı okur, yazar ve söylerdi. Gayet ketum idi. Hocalara ehemmiyet verirdi. Hilafete ve Sultan Vahîdeddin'in şahsına pek bağlı idi. Mahdut bir saray muhiti içinde yıllarca yaşamış olduğu için dünyadan bihaberdi. Her şeyden ziyade teşrifata ehemmiyet verirdi. Eski Babıali kibarlığını bilirdi. Kim kendisine karşı önünü kavuşturup redingotunun göğsünü ilikleyip huzuruna çıkar ve adap ile lakırdı söylerse, onu mutlaka herkese tercih ederdi.”
Yanıma Müslümanlar gelsin!
Ankara hareketi kazanınca, ailesiyle beraber memleketi terke mecbur oldu. Fransa’ya Menton’a gitti. Burada İzmir’in işgalinden beri çektiği mide kanserinden öldü...
Her şey aslına rücu eder. Vefat ettiği gün doktorları işaret ederek, “Bunları çıkarın, yanıma Müslümanlar gelsin!” demişti. Mazhar Ağa’dan Yasin-i şerif okumasını istemiş, kendisi de Ağa’nın elini tutmuştur. Daha kıraat bitmeden gözlerini açmış, “Hayır, hayır, namazdan sonra!” sözünü müteakip vefat etmiştir.
Zevcesi Mediha Sultan da birkaç sene sonra vefat etti. Çocuğu olmamış, zevcesinin ilk zevci Necip Paşa’dan olan oğlu Sami Bey’i evlat edinmiştir. Sürgüne çıkarken süvari binbaşısı olan bu zatın soyu İngiltere’de yaşamaktadır.
Tarih bilimine duyguların karışmaması gerektiğini biliyorum.Bilgi ve belgeler,tarihi en iyi anlatır.Abbasilerden beri tarihin çarpıtıldığını,yönetimlere göre şekil aldığını biliyoruz.Milli mücadeleyi Mehmed Vahideddin Han da başlatmış olabilir, Demirci Mehmed Efe de...Okuduğumuz ise Sarı Paşa'dır...
Tarih bilimine duyguların karışmaması gerektiğini biliyorum.Bilgi ve belgeler,tarihi en iyi anlatır.Abbasilerden beri tarihin çarpıtıldığını,yönetimlere göre şekil aldığını biliyoruz.Milli mücadeleyi Mehmed Vahideddin Han da başlatmış olabilir, Demirci Mehmed Efe de...Okuduğumuz ise Sarı Paşa'dır...