Osmanlı padişahları sadece bir hükümdar değildi!

A -
A +

* Osmanlılardan başka dünyada hiçbir hanedan yoktur ki, hükümdarlarının tamamına yakını devlet adamlığı, askerlik ve sportmenlik yanında, üst seviyede sanatkâr, şair, hattat ve âlim olsun…

 

 

* Osmanlı hükümdarları, çağdaşlarıyla, hele son yüzyılın devlet adamlarıyla mukayese edilemeyecek şekilde, şimdiki tabirle dört dörtlük komple insanlardır.

 

 

 

 

 

Osmanlı padişahlarının hemen hepsi usta bir askerdir. Bazıları dünya çapında deha sahibi bir kumandandır. Asker-hükümdar devri için belki bu tabii karşılanabilir. Ama askerlikleri, kuru cihangirlik değil, idealist bir misyonun üzerine kuruludur.

 

Hemen hepsi şiir, hat gibi sanatlarla meşgul olmuş, bazıları bu vadide isim yapmıştır. Osmanlılardan başka dünyada hiçbir hanedan yoktur ki, hükümdarlarının tamamına yakını devlet adamlığı, askerlik ve sportmenlik yanında, üst seviyede sanatkâr, şair, hattat ve âlim olsun…

 

Yılmaz Öztuna der ki: “Padişah, yalnız harb adamı değildir. İçlerinde sert olanları vardır. Ama çoğu şefkatli, merhametli, çok insan adamlardır. Osmanoğulları içinde muvaffak, hatta büyük şairler, bestekârlar, hattatlar, ressamlar vardır.”

 

Çağdaşlarıyla, hele son asrın devlet reisleriyle mukayese edilemeyecek şekilde, şimdiki tabirle dört dörtlük komple insanlardır.

Osmanlı padişahları sadece bir hükümdar değildi!
Marangozhane Yıldız Sarayı

 

Kitap kurdu

 

 

Hepsi zamanının âlimlerinden ve büyük hocalardan ders alarak en iyi şekilde yetiştirilmiştir. Hepsi ilme ve okumaya meraklıdır. Kitap yazmayı teşvik eder, âlimlere destek olurlardı.  Sultan I. Selim sefere giderken yanında çok kitap götürür, cephede fırsat buldukça gözlüğünü takıp okurdu. Sultan I. Mahmud bibliyofildi. Kitaplarını Ayasofya’ya vakfetmiştir.

 

Sultan II. Abdülhamid’in yağmadan kurtulan Yıldız Kütüphanesi, şimdi İstanbul Üniversitesi kütüphanesinin esasını teşkil eder. Sultan Fatih, Sultan II. Bayezid, Sultan III. Murad, Sultan III. Ahmed şimdi “kitap kurdu” denecek evsafta kitaba ve okumaya düşkündü.

 

Dini, en az bir hoca kadar bilirlerdi. İçlerinde âlim sayılabilecekler çoktur. Fen bilgilerinde de ileri seviyedeydiler. Sultan Fatih’in harita merakı ve toplarla alakalı keşifleri meşhurdur. Sultan III. Mustafa tıbba meraklı, belki bir tabip kadar bilgiliydi. Sultan II. Abdülhamid, silahların atış menziline dair bir risale yazmıştır.

 

XVII. asırdan itibaren dünyada asker-hükümdar tipinden diplomat-hükümdar tipine doğru bir geçiş görülür. Bizzat sefere katılmayan padişahlar bile askerlikte mahirdir. Orduya ve donanmaya düşkündür. Silahlara meraklıdır. İyi atıcıdır. Sultan II. Mahmud, basit bir albay gibi ordusu başında talime çıkmıştır.

 

Hemen hepsi sportmendir. Her spordan anlar. İstisnasız ata iyi biner, cirit oynar. Ava meraklıdır. Sultan II. Osman, Sultan IV. Murad, Sultan II. Abdülhamid gibi hükümdarlar iyi birer yüzücü idi. Haliç’te, hatta Boğaz’da fütursuzca yüzer, kürek çekerlerdi.

 

 

 

 

Yazının ustaları

 

 

Sultan II. Mehmed’den itibaren 20 padişahın hat eserleri bugün eldedir. Bunların abidevî eserlerde teşhir edilenlerden başkası Türk İslâm Eserleri Müzesi’ndedir.

 

Bazısı usta hattatların rahlesine diz çöküp, icazet almıştır. Sultan II. Bayezid Şeyh Hamdullah’tan icazet almış, hatta hürmetinden hocasının hokkasını tutmuştur. “Sizin gibisi yetişmez!” diye iltifat ettiğinde, “Sizin gibiler hokkasını tuttuğu müddetçe yetişir padişahım!” cevabını vermiştir.

 

Sultan II. Mustafa, Hafız Osman’dan meşk etmiştir. İmzasını “ketebehu’l-fakir” diye atardı. Besmele levhası Ayasofya Camii’ndedir. Kalemi de levhanın yanında iken, tamiratta kaybolmuştur.

 

Şükrü Efendi’den meşkeden Sultan III. Selim, yazdığı Mushafı, Mevlâna Türbesine hediye etmiştir.

 

Mektuplaşma yoluyla Râkım Efendi’den meşk edip icazet alan Sultan II. Mahmud çok eser bırakmıştır. Ayasofya Camii’ndeki dört levha ve Hidayet Camii’nin yazıları onundur. Fatih ve Üsküdar Yeni Valide Camii’nde de levhaları asılıdır.

 

Eldeki en fazla hat eseri, Tahir Efendi’nin şakirdi Sultan Abdülmecid’e aittir.  Yaptırdığı Hırka-i Şerif Camii’ndeki kelime-i tevhid ile isim levhaları ona aittir. Dolmabahçe Sarayı ve Kılıç Ali Paşa Camii’nde yazıları vardır.

 

Bazı padişahların imlasının bozuk olduğuna dair bazı yerlerde geçen güya tahkir ve tezyif edici ifadeler, o devrin hükmünü bilmemekten kaynaklanır. Zira yüksek mertebedekiler me’nus olmadığı, yani yazı yazmaya alışık olmayıp kâtipler istihdam ettiği için yazı yazmakta müşkilat çekerdi. Bu tabii bir şeydir.

 

 

Osmanlı padişahları sadece bir hükümdar değildi!
Sultan Abdülmecid’e ait hat ve hokka takımı Dolmabahçe Sarayı

Sultanî hobiler

 

 

Padişahlar, doğrudan doğruya güzel sanatlara girmeyen işlerle de uğraşırlardı. İçlerinde Sultan II. Abdülhamid gibi ince marangozlukta, Sultan I. Mahmud gibi mücevher işlemekte yüksek ustalık mertebesine erişenler vardı.

 

Bazıları bizzat sanatkâr değilse de bazı mevzularda mütehassıstı. Mesela Sultan Fatih ve Sultan Kanuni değerli taşların mütehassısı idiler.

 

Çelebi Sultan Mehmed ok ve yay ustasıydı. Bu sebeple "kirişçi" diye anılmıştır. Kiriş, yay demektir.

 

Sultan Fatih’in bahçe işlerine ve güllere meraklı olduğu söylenir. Ok için parmağa takılan yüzükleri, kemer tokaları ve kılıç kınları yapardı.

 

Sultan II. Beyazıt okçuluğa meraklıydı. Ok ve yay ustaları için İstanbul’da hususi çarşı yaptırmıştır.

 

Sultan Kanuni’nin mücevher işlemeciliği yanında kavaflığı da vardır. Deri ayakkabı, çanta imal ederdi. Babasının Trabzon’daki valiliği sırasında ustadan öğrenmiştir.

 

 

Osmanlı padişahları sadece bir hükümdar değildi!
Sultan Abdülhamid’in el isi dolabı

Elinin emeğiyle geçinen makbuldür

 

 

Sultan II. Selim âsâ yapıp hacılara hediye ederdi. Kitap okurken satırları takipte kullanılan ahşap hilaller imal eder ve kuyruğuna kıymetli taş yerleştirip hediye ederdi.

 

Sultan III. Mehmet kaşık ustasıydı. Sultan I. Ahmed de babası gibi kaşık ustasıydı. Okçular için fildişi yüzükler yapar, Çerkes kamçısı işlerdi.

 

Sultan II. Osman saraçlığa meraklıydı. Atlarının eyerini kendisi yapardı. Tahttan indirildikten sonra bindirildiği atın eyersiz olması çok ibretlidir.

 

Sultan İbrahim de âsâlara hilal yapardı. Bağa işlemekte, yani kaplumbağa kabuğundan kaşık, tespih gibi aletler imalinde ustaydı.

 

Sultan I. Mahmud, mücevher işler, oymacılıktan anlardı. Kantaşı üzerine mühür kazır, abanoz ve fildişinden hilaller yapar, bunları sattırıp hususî yiyeceğine sarf eder, gerisini sadaka verirdi. “İnsanın elinin emeğiyle geçinmesi makbuldür” derdi. Bahçe ve çiçeklere meraklıydı.

 

Sultan III. Selim tüfek ustasıydı. Gez ve arpacıklarını öyle ince hesaplı yapardı ki, mermi şaşmazdı.

 

Sultan II. Mahmud, sedef ve mücevher işlemekte mahirdi.

 

Sultan II. Abdülhamid’in at binme, yüzme, kürek çekme, atıcılık gibi merakları vardı. Silah kullanmakta pek mahirdi. Nişan alarak ismini yazar, madalyaları ortasından delerdi. İnce marangozdu. Yaptığı eserlerin bazısı bugüne intikal etmiştir. Amerika’daki dünya sergisinde eserleri birinci gelmiştir.

 

Sultan Abdülaziz’in oğlu Şehzâde Seyfeddin Efendi, şairliğinin yanında usta bir kaptan ve mahya ustasıydı. Camilere meccanen mahya çekerdi.

 

Monarşi âdetine uyarak padişah âlim ve sanatkârların hâmisidir. Eserlerine mükâfat olarak akıl almaz ihsanlarda bulunmuşlardır. Yazdıklarını okumuş, dalkavuklara ise asla yüz vermemişlerdir. İlim ve sanat onların sayesinde yükselmiş ve yaşamıştır. Osmanlı estetiği, padişahların eseridir.

 

 

 

 

Saray bandosu

 

 

Osmanlı padişahlarının çoğu ve bazı şehzadeleri usta birer kompozitördü. Sultan III. Murad’ın “Uyan ey gözlerim gafletten uyan” ilahisi bugün bile okunmaktadır. Sultan IV. Murad’ın Hücum Marşı mehter repertuarının güzide parçalarındandır. Sultan III. Selim, Sultan II. Mahmud, Sultan Abdülaziz, Sultan V. Murad ve Sultan Vahîdeddin’in besteleri mehter ve mızıka-i hümayun repertuarında çalınmıştır.

 

Harbde, merasimlerde, siyasî toplantılarda, mekteplerde, belli zamanlarda mızıka, (mehter, bando) çalmak ve sulh zamanlarında öğrenmek caizdir. Musiki, matematiğin bir koludur. Bilmek başkadır, uğraşmak başkadır. Hükümdarın vaziyeti, sıradan insanlar gibi değildir. Sarayda hiçbir hususta müptezelliğe yer yoktur...

 

Sultan Fatih devri ulemasından Tosyalı Hacı Baba İbrahim Efendi’nin Hâdü’d-Dâllîn kitabında yazdığı üzere, sultan her an devlet işleriyle meşgul bulunduğundan saray harb meydanı hükmündedir ve burada bando mızıka caizdir. (Bu kitap Hakikat Kitabevi tarafından bastırılmıştır. Merhum Hilmi Işık Efendi, kitabı sırf bu bilgi için bastırdık, demiştir.)

 

 

 

Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci'nin önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe 6 Ocak 2025 23:20

Uğrun açık olsun, ey padişâhım. Ömrü ikbâlin mezid. Hüdâ kılıncını keskin etsin, ömrünü gün gibi medid. Fahri alemi hoşnud ettin, Hak gaza i ekberin, etsin mübarek ve said...

Rasim Duman 6 Ocak 2025 07:52

Ellerinize sağlık muhterem hocam. "Osmanlı'da ilim, fen, san'at yoktu, padişahlar haremden çıkmazdı" diyenler, bu muhteşem makaleyi okusalar, bilmem ki bühtân ve iftirâlarından vazgeçerler mi ?!