2024'ü zaten kaybettik, maalesef 2025 de aynı yolda...

A -
A +

Bazı ülkeler için 2024 toparlanma, bazı ülkeler için rehabilitasyon bazı ülkeler için de “kayıp yıl” kıvamında devam ediyor. Enflasyonu yüksek faizle yenme deneyiminin genelde başarısız olduğu, ancak yüksek faiz sebebiyle büyüme oranlarının riske girdiği 2024, kendisinden sonra gelecek olan yıl için bazı riskler üretti. Üzerine sıcak çatışmalardan dijital pandemi riskine, enerji ve gıda darboğazlarından 5 Ağustos'ta yaşadığımız ani piyasa çöküşleri gibi riskler de eklendi.

 

Özetle, 2025 yılına doğru ilerlerken, küresel ekonomik dinamiklerin giderek daha karmaşık bir hâl aldığını görüyoruz. 2024, birçok belirsizliği ve geçiş dönemini getirirken, 2025 bu dinamiklerin olgunlaşacağı ve ekonomik aktörlerin yeni stratejiler geliştireceği bir yıl olarak karşımıza çıkmakta. Bu sebeple, 2025 yılına dair bazı temel beklentiler ve değerlendirmeleri sizler için toparladım:

 

 

-Ekonomik Büyüme: Denge Arayışı

 

 

2025, küresel ekonominin, pandeminin ardından sağlam bir büyüme yolu bulmak için çabaladığı bir yıl olacak. Gelişmiş ekonomilerdeki yavaşlama belirtilerine rağmen, gelişen piyasalarda büyümenin yeniden hız kazanması bekleniyor. Özellikle Asya-Pasifik bölgesi, tedarik zincirlerinin yeniden

 

yapılandırılmasıyla birlikte önemli bir büyüme potansiyeli sunuyor. Ancak, büyümenin sürdürülebilirliğinin sağlanması için iç piyasa dinamiklerinin güçlendirilmesi ve dış ticaret ilişkilerinin iyileştirilmesi gerekiyor. Bu kolay değil. Örnek vermek gerekirse BRICS + ülkelerinin küresel ticaretten aldığı pay %25 civarında. Ancak kendi aralarındaki ticaretin büyüklüğü küresel ticaretin sadece %3,7’si. Sadece bu örnek bile gelişen ülkelerin büyüme hızlarının aynı zamanda gelişmiş ülkelerdeki talebe bağlı olduğunu göstermekte. Bloklaşmakta olan ülke gruplarının kendi içindeki ticaretleri henüz büyümenin garanti altına alınmasını sağlamıyor.

 

 

-Enflasyon ve Faiz Oranları: Dönüşüm Süreci

 

 

Enflasyon, 2023 yılında merkez bankalarını sıkılaştırma politikalarına yönlendirmiş olsa da, 2025 yılı itibarıyla farklı bir tablo ortaya çıkacak. Merkez Bankaları, enflasyonu kontrol altına almak için daha sezgisel ve esnek politikalar benimseyebilir. Yalnız "sezgisel" ile "el yordamı" birbirine karışmasın. Sezgi tecrübeyle, el yordamı ise ciddiyetsizlikle oluşur...

 

Konuya geri dönersek, yükselen enerji fiyatları ve gıda krizleri gibi etkenler, enflasyon üzerinde baskı oluşturmaya devam edecek. Bu süreçte, faiz oranlarının nasıl şekilleneceği; yatırımcıları ve tüketici kararlarını doğrudan etkileyecek diyebilirim. Ancak şu ana kadar enflasyondaki yavaşlama tüketimin yavaşlaması veya yüksek faizden değil, enerji fiyatları ve beklentilerdeki olumlu değişimden kaynaklanıyor. Özetle faizler yüksek tutulursa büyüme riske girecek, hızla inerse bu sefer de efektif talep enflasyonu tekrar yükseltecek. Sıkıntılı bir durum.

 

 

-Dijital Ekonomi ve Yenilikçilik: Yeni Normlar

 

 

Dijitalleşme, hayatımızın her alanına nüfuz ederken, 2025 yılına gelindiğinde bunun ekonomik etkileri daha da belirginleşecek. Şirketler, veri analitiği ve yapay zekâ yöntemleriyle verimliliği arttırmayı faaliyetlerinin merkezine alacaklar. Bu alandaki yenilikler, yeni iş modellerinin ortaya çıkmasına ve özellikle KOBİ'lerin dijital dönüşüme ayak uydurmasına fırsatlar oluşturacak. Tabii yapay zekânın ilerlemesi, bunun için gerekli olan enerjinin tedariki ve CPU üretimi konusunda ülkeler ile şirketler arasındaki rekabeti hızlandıracak. Elbette bu durumda siber güvenlik konusunun önemi daha da artacak ve bu alandaki yatırımlar öncelik kazanacak. Bu konuda Ulster Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kevin Curran’ın çalışmalarını takip ediyorum. Ayrıca dünyanın birkaç noktasında kendisiyle beraber konferanslarda yer alma keyfine de kavuşmuştum.  

 

 

-Sürdürülebilirlik ve Yeşil Ekonomi: Gelecek Paradigması

 

 

2025, sürdürülebilir gelişmenin önemli bir odak noktası olmaya devam edecek. İklim değişikliği ile mücadele, yalnızca bir trend değil, ekonomik stratejilerin merkezinde yer alacak. Ülkeler, karbon salınımını azaltmaya yönelik politikalarını hayata geçirirken, yeşil yatırım fonları ve sürdürülebilir finansman araçları daha fazla ilgi görecektir. Şirketlerin sosyal sorumluluk anlayışları, yatırımcılar için kritik bir değerlendirme kriteri hâline gelecek. Zaten AB 1 Ocak 2026 yılında “sınırda karbon vergisi” uygulamasına geçeceğini söylüyor. Özellikle AB’ye mal satan ülkelerin 2025 yılını bu konudaki hazırlıkları tamamlamakla geçireceğini söyleyebilirim.

 

 

-Jeopolitik Gerilimler: Bir Risk Faktörü

 

 

2025 yılı, uluslararası ilişkilerin karmaşık yapısının ekonomik etkilerini daha fazla hissedeceğimiz bir dönem olacak. ABD-Çin gerilimi, Rusya-Ukrayna savaşı ve Orta Doğu’daki belirsizlikler, küresel ticaret üzerinde baskı oluşturmaya devam edecek. Bu jeopolitik riskler, tedarik zincirlerini yeniden şekillendirecek gibi gözüküyor. Bu durumda ülkelerin uzun vade ekonomik model ve stratejilerini gözden geçirmesine neden olabilir. Tabii bahsettiğim 3 yıllık planlar değil. Daha uzun planlardan bahsediyorum.

 

 

Sonuç: Geleceği Şekillendiren Dinamikler

 

 

2025 yılı, küresel ekonomi için zorlukların yanı sıra fırsatlar da barındırıyor. Ekonomik aktörlerin, belirsizliklerle başa çıkma becerileri ve yenilikçilik kapasitesi, bu süreçte belirleyici olacaktır. Bu ne anlama geliyor peki? Hemen netleştireyim:

 

Özgün stratejiler geliştirmek, esneklik ve adaptasyon yeteneklerini artırmak sayesinde küresel ekonomik dinamiklerin bir parçası ve fayda sağlayanı hâline gelmekten bahsediyorum.

 

Dolayısıyla, 2025’i sadece makro ekonomik hedefler için değil, küresel ekonominin yeniden şekilleneceği bir dönüm noktası olarak görmekte fayda var. Son olarak: 2025 yılından itibaren başlatılacak “geleceği şekillendirme” stratejisi siyasetin tek başına yapabileceği bir iş değil. Küresel ölçekte siyasetin kalitesinin düşmesi, güncel meseleler ile toplumu oyalaması sebebiyle firmaların kendi başlarına pozisyon aldıkları ve rekabeti insanlığın aleyhine şekillendirdiği bir başka gerçek. Firmalar sahip oldukları gücü doğruluk için kullanmayınca ve hükûmetler de görev bilinci yerine itaat bekledikçe sanırım insanlık gelecek trenini kaçıracak, teknoloji ile medeniyet birbirine karışacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Resul İzmirli 6 Eylül 2024 18:24

hocam teşekkürler ciddi ve tutarlı yorumlara şimdi daha çok muhtacız