Suriye’den ekonomik menfaat ummak ne kadar doğru? (Ahlak ve Mantık Çerçevesinde)

A -
A +

Her zaman tekrar ettiğim gibi “bilgisayar ne kadar büyük ve kapasiteli olursa olsun, yanlış veri yüklersen yanlış sonuç çıkar...” Gerçi ben demedim bunu, Stephen Hawking söylemiş. Bugün Suriye ile ilgili değerlendirmelerin uçuk kaçık olması da aynı sebebe dayanıyor. Doğru bildiğimiz yanlışlar var Suriye konusunda önce bunları anlatmak lazım.

 

Uzun süredir devam eden iç savaş nedeniyle büyük ölçüde değişkenlik gösteren ve güven duyulması zor olan veriye rağmen bazı makro ekonomik parametrelere göz atmak iyi bir başlangıç olabilir.

 

Millî Gelir (GSYİH):

 

Suriye’nin Gayrisafi Yurt İçi Hasılası (GSYİH), savaş öncesi dönemde yaklaşık 60-65 milyar ABD doları civarındaydı. Ancak iç savaşın etkisiyle bu rakamın önemli ölçüde düştüğü tahmin edilmektedir. 2021 verilerine göre, GSYİH'nın 18-20 milyar USD seviyelerine düştüğü öngörülmektedir. Hatta bazı uzmanlar bunun 11-12 milyar dolar civarında olduğunu söylüyor. Kıyaslamak için uğraşırsak Mercedes-Benz’in yıllık cirosunun onda biri bile değil. “Bardağın yarısı dolu ise diğer yarısını doldururuz” diyenler olacaktır. Burada yatırım yapmadan önce mutlaka bölgeyi bilen insanlarla ortaklık düşünmek en mantıklısı.

 

İhracat:

 

“Burada bir şirket açıp bölgeye ihracat yapayım” diyenler için hemen bilgi vereyim. Suriye'nin ihracatı, savaş öncesi dönemde yaklaşık 15-20 milyar USD civarındayken, savaşla birlikte büyük bir düşüş yaşadı. 2021 itibarıyla, yıllık ihracat rakamının 1-2 milyar USD civarında olduğu tahmin ediliyor. Temel ihraç ürünleri arasında tarım ürünleri var. Ancak komşusu Türkiye’ye bile en dostane zamanlarda 250 milyon doların üzerinde ihracat yapamamış. Şirket açıp ithal ürünleri getirip satmak ilk aşamada en mantıklısı.

 

İthalat:

 

Hadi diyelim ithalat yapacağız. Suriye'nin ithalatı, iç savaş öncesi dönemde 18-22 milyar USD civarında imiş. Son yıllarda bu rakamın 5-8 milyar USD seviyelerine düşmüş. Enerji, gıda, ilaç ve ham madde gibi temel ihtiyaç ürünleri, en fazla ithalat yapılan kalemler ama büyük ihtimalle rejime yakın kişiler tarafından yönetiliyordu. Şu an büyük bir ihtiyaç olacağını tahmin etmek zor değil. Ancak insani yardım çağrıları yapılmakta. Şu aşamada gizli kapaklı şekilde bir ticaretin hâlâ devam ettiğini tahmin ediyorum. Çünkü her gelir seviyesinde insan hâlâ Suriye’de ikamet ediyor. İnşaat malzemeleri, mobilya, iletişim ekipmanları, tekstil, gıda ve içecek, tıbbi sarf malzemeleri gibi elzem ihtiyaçların ciddi bir piyasası olacak gibi gözüküyor. Tabii, jeneratör ve diğer enerji ekipmanlarını unutmayalım.  

 

İşsizlik:

 

“Atıl iş gücü var, potansiyel fazla” diyenler için bilgi vereyim şimdi de. Suriye'de işsizlik oranları, savaş nedeniyle önemli ölçüde arttı. 2021 yılı itibarıyla işsizlik oranının %25 ila %40 arasında olduğu tahmin ediliyor. Bana göre %50’ye yaklaşmış olması lazım. Savaş, birçok insanın iş gücü piyasasından çekilmesine ve iş yerlerinin kapanmasına sebep oldu. Genellikle küçük ticaret erbabı dükkânlarını kapatmıştı. Büyük fabrikalar, yüksek teknoloji vs. bulunmadığı için, sağlık ve turizm gibi hizmet faaliyetlerinde emek arzını değerlendirmek daha mantıklı olabilir. Ticaretin artması ve hızlanması da limanları olan Suriye’nin kalkınmasında önemli bir ivme olacaktır.

 

Enflasyon:

 

Satın alma gücü paritesi vs. gibi aldatmacalara hiç bakmadan asgari ücretin 25 dolar civarında olduğu Suriye'deki enflasyon oranları en son 2021 itibarıyla %100'ün üzerindeydi. Temel gıda maddeleri ve diğer ihtiyaçların fiyatları sürekli yükseliyordu ki, yukarıda belirttiğim önermeleri destekliyor. Şu anki enflasyon ya da hayat pahalılığı seviyesi namuslu, dürüst iş yapanlardan çok “vur-kaç” kafasıyla iş yapanlara imkân sağlıyor diyebilirim. Haksız zenginleşme Şam Rejiminin yıkılmasıyla yerini daha adil bir sürece bırakır mı bilemiyoruz. Beklemek lazım.

 

Özetle Suriye’nin büyüme hızı önümüzdeki 5 yıl boyunca her yıl ortalama %7 ila 10 civarında olursa ki, sıfırdan başlayan bir ülkede bu mümkündür kendini önce Laos, sonra da Umman ya da Siri Lanka seviyesine getirebilir. Ancak bu “Suriye kalkındı” anlamına gelmez. Eğitim, adalet, hak ve özgürlükler alanında adımlar atmadan büyüme hızları sadece rakamları yükseltir.

 

“Ama Suriye’nin petrolü var” diyenleri duyar gibiyim. O zaman onu açıklayayım. Savaştan önce Suriye'nin ihraç ettiği petrolün %90'ından fazlası Avrupa Birliği ülkelerine gidiyormuş. 2010 yılında Suriye'nin ihraç ettiği petrolün %32'si Almanya, %31'i İtalya, %11'i Fransa, %9'u Hollanda, %7'si Avusturya ve %5'i İspanya tarafından satın alınmış. Ancak meblağ yıllık 500 milyon dolardan da düşük. Zaten Suriye rezerv büyüklüğü sıralamasında dünyada 34. sırada. İran ve Irak’ın rezerv büyüklüğü Suriye’nin 50-60 katından fazla. Demek ki AB Ülkeleri “biraz siyaset biraz da ticaret” demişler. Özetle “akmasa da damlar” diyorsak tamam ama Suriye’deki petrol kalkınma hamlesine yetecek kadar büyük değil. Bu arada Arap Doğalgaz Hattı Projesi de var ancak şu an Suriye’nin içinde bulunduğu şartlar içinde ileri bir tarihe ertelenecektir. Yine de uzak gelecek için bir potansiyel barındırıyor.

 

Sonuç olarak, önce akıl ve mantık ile bakıldığında Suriye’nin önümüzdeki 5 yıl, o da işler rayında giderse, kimseye büyük bir ekonomik çıkar sağlaması mümkün değil. Ancak konumu itibarıyla, önemli bir stratejik geçiş noktası olduğunu unutmayalım. Türkiye ve Suriye’nin güvenli ve stratejik öncelikleri daha baskın desek yanlış olmaz.

 

Diğer taraftan berbat bir rejim ile baskı ve sefalet görmüş Suriyelilerden menfaat devşirmek için harekete geçmenin en basit ifadeyle ahlaksızlık ve vicdansızlık olacağının da altı çizilmeli. Dolayısıyla 2025 yılını Suriye’nin rehabilitasyon yılı olarak görmek lazım. Yalnız bu süre uzamamalı. Aksi takdirde istikrarsızlık bölgeye yine hâkim olur. Zaten yeterince var.

 

 

 

Prof. Dr. Emre Alkin'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Burhanettin Boyalı15 Aralık 2024 00:59

Değerli Hocam, teşekkürlerimi sunarım.

Ali13 Aralık 2024 14:08

Akıl ve mantığı esas alan tahminlerinizin doğru olduğunu düşünüyorum, ahlak ve vicdanı esas alan son paragrafınıza ise yürekten katılıyorum.