Ölüm, her canlı varlık için kaçınılmaz bir gerçektir. “Yalnız azamet ve ikrâm sâhibi Rabbi’nin zâtı bâkî kalacak” [Rahmân, 27] meâlindeki âyet-i kerîmede de ifâde buyurulduğu gibi, Allahü teâlâ’nın zâtı dışında bütün varlıklar fânîdir.
Tâbiînin büyüklerinden, adâleti, insâfı, ihsânı ve güzel ahlâkı ile meşhûr Halîfe Ömer bin Abdilazîz (rahmetullahi aleyh) hazretleri, akrabâsından birisine gönderdiği bir mektupta şunları yazmıştır: “Eğer gece ve gündüzünde ölümü hâtırlamayı şiâr edinmek istersen, fânî ve geçici olana rağbet etmeyip bâkî ve devâmlı olana yönel. Ve’s-selâm.”
Tâbiînin zâhid, âbid ve müttekîlerinden ve velîlerden Sâbit bin Eslem el-Benânî (rahmetullahi aleyh) de buyurdu ki:
"Bir sâat [bir ân, bir miktâr] ölümü hâtırlayan kimseye ne mutlu."
Kezâ Tâbiîn devrinde Medîne-i Münevvere'de yetişen büyük âlimlerden Atâ bin Yesâr (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: "Şa’bân ayının on beşinci gecesinde, ya’nî Berât gecesinde, o yıl içinde ölecek olanların listesi, Azrâîl aleyhisselâma verilir. Bu arada ev yapan, çeşme yaptıran, ağaç diken ve yeni evlenen nice kimseler vardır ki isimleri bu listededir. Fakat onlar bunu bilmezler."
Tâbiînin meşhûr hadîs hâfızlarından ve velîlerden Mekhûl eş-Şâmî (rahmetullahi aleyh) bir cenâze görünce; “Siz sabâhleyin gidiyorsanız, biz de akşamleyin geleceğiz. Şu cenâze açık bir öğüt ve ibret alınacak bir şeydir. Fakat gaflet çok. Öncekiler geçip gidiyorlar, fakat arkadakiler hiç aldırış etmiyorlar” buyurmuştur.
Yine Tâbiînin büyüklerinden ve Evliyânın meşhûrlarından Ebû Müslim Havlânî (rahmetullahi aleyh) harâbe yerleri görünce, başında durup; "Ey harâbe! Senin sâhiblerin, senin üzerinde yaşayanlar nerede? Onlar ölüp gittiler; sâdece amelleri, yaptıkları işler kaldı. Her türlü istekler, arzû ve hevesler bitti; hatâlar, günâhlar kaldı. Ey insanoğlu! Hatâyı, günâhı terk etmek, tövbe etmekten ve af dilemekten daha kolaydır" derdi.
Kezâ derdi ki: "Benim en güzel şekilde yetişip büyüyen çok tatlı bir evlâdım olsa ve en tatlı zamânında vefât etse, benden alınsa, bu, Allahü teâlânın takdîri ile olduğu için, buna râzı olmak, bana dünyâdan ve dünyâdaki şeylerden daha hayırlıdır."
Tâbiînin tanınmışlarından ve evliyânın büyüklerinden Ka'bü’l-Ahbâr (rahmetullahi aleyh) de buyurdu ki: "Ölümü gerçekten tanımış bir kimseye, dünyâ belâ ve musîbetleri, dert ve sıkıntıları çok hafîf gelir."
Tâbiîn devrinin büyük kırâat, hadîs, fıkıh imâmlarından ve velîlerden A'meş (rahmetullahi aleyh) ise buyurdu ki: "Bir cenâze olduğunda, bizim hepimizi öyle bir hüzün kaplardı ki, kime ta’ziyede bulunacağımızı tanıyamaz hâle gelirdik.”