Yorulmuştum nefsimle, kötü çevreyle mücadele etmekten yine de pes etmiyordum!..
Mesleğim, kabiliyetlerim, çevrem beni alıp hep uçurumların kenarına kadar getiriyordu.
Yorulmuştum nefsimle, kötü çevreyle mücadele etmekten yine de pes etmiyordum, etmeyecektim de inşaallah. Azimli ve kararlı olmak, ahir ve akıbetimi düşünmek mecburiyetindeydim. Niyetimi ve hedefimi düzeltince Rabbim öyle bir kuvvet veriyordu ki anlatamam, ben bile şaşıyordum.
Bedenlerinden çok ruhları çökmüş ve zihinleri karmakarışık ömür sürmüş yaşlıları her yerde görmek mümkündü. Mümkündü de ibret alıp ders çıkaranları bulmak zordu.
Tecrübelerimle şunu anlamıştım; çoğu ihtiyar ömürlerini boşuna geçirdiklerini söyleyip hayıflanırlar, devamlı sızlanıp herkesten şikâyet ederler de “Niçin yaptın, ettin?” denilince de suçu hep başkalarına atarlar. Ben onlardan olmak istemiyordum. Her şeye dikkat ediyordum. Hayat, bir avuç yerde habire dönüp durmak, sonra da yaşlanıp ölüp gitmek değildi. Çok yüksek, oldukça ulvî bir mânâsı vardı da biz kavrayamıyorduk. Bu dünyada Allahü teâlânın razı olduğu şekilde daha başka hayat sürmek mümkündü. Peki, niçin onu tercih edemiyorduk? Varın, bu suâlin basit cevabını siz verin!
Tecrübeli insanların hâli başka. Onlar gençlere:
"Hayat çok kısa ve maksatsız değil! Bu dünyaya boşu boşuna gelmedik."
"Ömür dediğin ne ki? Göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. Onu bilip ona göre de ehemmi mühimme tercih etmek lazım."
“Sizin gibi rahat büyümedik. Bizim zamanımızda böyle miydi? Bu zamane çocukları yoldan çıkmış, asla adam olamazlar!” demiyor, tutup elinden doğru yola, salih insanların arasına götürüyorlardı. Buna rağmen bu devir insanlarını memnun etmek mümkün değildi.
"Bu gençlerden bir halt olmaz!” gibi laflar yerine “Hayat mükemmel bir şey ama neyi ne zaman, nerede, nasıl yapacağını yani doğru yaşamasını bilene" deyip kendime iyi rol modeller bulma telaşında oluyordum.
Yine kendi kendime; "Bu yaşta dünyaya düşkün olanlarla oturup hayatımı, sadece çalışmaktan, yemek içmek, oyun ve eğlenceden ibaret sanacağıma, gidip ebedî saadetime yatırım yapayım. Gezip dolaşıp, okuyup araştırıp ahiretime, ahiret hayatıma birikim yapayım, ömrümü mânâlandırarak zamanımı kıymetlendireyim" diye düşünüyor, bu minval üzere arayışlara giriyordum.
Rahmetli nineciğim sık sık "Seni görünce eski zamanlarım yani gençliğim aklıma geliyor ziyan edip kaybettiklerime üzülüyorum, hayırlı iş olarak yaptığıma da seviniyorum. Sen de pişman olacağın işler yapma oğul! Ömrünü zayi etme! Ahiretiyle dünyayı birlikte götürenlere baktıkça gıpta ediyor, onlara hevesleniyorum. Ne olursunuz kendinizi harcamayın, harcatmayın da…" der bize istikamet verir, ikaz ederdi bıkmadan usanmadan.
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...