"Ben, bir değil tam üç şeye şükrediyorum Sultan'ım..."

A -
A +

"Sultan’ım! Buyurduğunuz gibi öyle tatsız bir hadise yaşandı ama mühim değil. Bu gibi şeyler musibet gözükse de, nimettir aslında."

 

 

 

Harun Reşid:

 

- Mahcup olunacak bir şey yok Behlül! Uğradığınız musibeti duydum, bir geçmiş olsun demeye geldim.

 

- Evet, Sultan’ım! Buyurduğunuz gibi öyle tatsız bir hadise yaşandı ama mühim değil. Bu gibi şeyler musibet gözükse de, nimettir aslında.

 

- Nimet mi dediniz?

 

- Evet Sultan’ım, hem de büyük nimet! Şükredilecek nimet!

 

- Evin tarumar olmuş, sen şükredilecek şey diyorsun Behlül!

 

- Bir değil tam üç şeye şükrediyorum Sultan'ım.

 

- Allah Allah! Tuhaf adamsın vesselâm! Evin soyulmuş, ben kalkıp geçmiş olsun demeye geliyorum sen “oh olmuş” der gibisin! Neymiş onlar? Öğrenebilir miyim?

 

- Tabii ki Efendim. Birincisi, başkası benim evimi soydu, malımı aldı. Çok şükür ben başkasının malını almadım diye şükrediyorum. Kuluz, şeytana uyup da ya ben yapmış olsaydım aynı şeyi? Hâlim nice olurdu? Allah muhafaza!

 

- Tövbe tövbe! Allah muhafaza! İkincisi…

 

- Sadece, az da olsa malım gitti. Ama hamd olsun canıma bir şey olmadı. Sapasağlam ayaktayım, abdestimi alıyor, namazlarımı kılabiliyor, işlerimi görebiliyorum, elhamdülillah!

 

- Elhamdülillah! Elbette...

 

- Efendim, üçüncüsü ise: Az bir şey olan basit dünyalığımı götürdüler ancak. Şükürler olsun ki dinim, îmânım bende kaldı. Ona gücü yetmedi, bir şey yapamadılar… Ben şükretmeyeyim de kim şükretsin Efendim?

 

- Haklısın! Bunları boşuna söylemedin Behlül! Yine beni gaflet uykumdan silkeleyerek uyandırdın!

 

- Estağfirullah Efendim! Kimin haddine sizleri uyandırmak? Olup bitenleri, o da suâl ettiğiniz için arz etmekle şereflendim.

 

- Yok yok! Ben alacağımı aldım.

 

- !!!

 

- Bak sana ne anlatacağım Behlül?

 

- Buyur Sultan’ım.

 

- Kimin kurtuluşu kimin elinden onu biz bilemeyiz.

 

- Öyledir Sultan’ım.

 

- İbret alabilsek mesele yok.

 

- Bir insan bir şeyi Allahü teâlânın rızası için yapabiliyorsa yapsın Sultan'ım. Netice mutlaka hayırdır. Rıza-i ilâhi çok mühim. O yoksa, iş ne kadar güzelmiş, iyiymiş gibi görünse de bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Güzellik, güzel niyettedir. Güzellik, yaptığın işlerin neticesinin seni CENNET-İ ÂLÂYA götürmesidir.

 

- Bir güzellik de ben sana anlatayım Behlül.

 

- Başımın üstüne!

 

- Başın var olsun. Allahü teâlânın evliya kullarından ABDULLAH BİN MÜBAREK şöyle bir hadise naklediyor: Kâbe'ye yaptığım ziyaretlerden birinde hazret-i İsmail'in makamına girmiş, tefekkür ediyorken uyuyakalmıştım. Sevgili Peygamberimiz, sallallahü aleyhi ve sellem efendimizi rüyamda gördüm. Buyurdular ki:

 

“Ey Abdullah! Hac’dan sonra Bağdat'a döndüğünde falan mahalledeki ateşperest rahibe git benden selâm söyle. Allahü teâlânın kendisinden razı olduğunu müjdele...” buyurdular.

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.