“Kusura bakmayın ama biz seni günahkâr bir putperest bilir ve Cehennemlik olacağını düşünür, üzülürdük..."
Abdullah Mübarek hazretleri, şöyle devan ediyor:
-Kan ter içinde uyandım. "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm (Kuvvet ve kudret ancak yüce ve ulu Allah'ındır)” diye düşünerek; “Bu rüya şeytanın vesvesesi olsa gerek..." dedim. Abdest aldım, rüyamda Sevgili Peygamberimizi görme şerefine iki rekât şükür namazı kıldım, sonra da Kâbe'yi tavaf ettim. İnsanlık hâli, olacak ya tekrar uyku bastırdı. Elimde olmadan bir köşede uyuyakalmışım. Yine rüyamda aynı emri duydum! Bu hadise üç defa tekrarlandı. Hepsinde de Sevgili Peygamberimiz, sallallahü aleyhi ve sellem teşrif buyurdular. Bu defa şeksiz, şüphesiz, rüyanın rahmani olduğuna kanaat getirmiştim.
Hac vazifemi yapıp Bağdat'a dönünce ilk işim Peygamberimiz, sallallahü aleyhi ve sellem, Efendimizin emanetini yerine getirmek üzere ateşperest rahibi bulmak oldu. Yaşlı biriydi. Önce şunu sordum: "Siz ateşperest rahibisiniz değil mi?” Yüzüme baktı; “Evet” dedi. İstediğim cevabı alınca devam ettim: “Kusura bakmayın ama biz seni günahkâr bir putperest bilir ve Cehennemlik olacağını düşünür, üzülürdük. Allahü teâlânın razı olacağı ne amel işledin de Efendimiz, sallallahü aleyhi ve sellem beni sana gönderdi? Onun hoşnutluğunu kazanacak bir amelin olmalı!”
Ateşperest, biraz düşündükten sonra: “Evet var!” deyince büsbütün şaşırmıştım. Hayretimi yüzümden okuyan tecrübeli adam, başladı yaptıklarını sıralamaya: Ömrünü putperestliği, Mecûsilik sapık inancını, süsleyerek anlatmakla geçirdiğini, insanların başka dinlere, bilhassa İslâmiyet’e kaymaması için ikna edici yollar geliştirdiğini tek tek anlattı.
Bu putperest Mecûsi de en meşhur din adamıymış. Anlatırken sapıklıklarını, dinlemeye tahammül edemiyor, renkten renge giriyordum. İlkin dört kızıyla dört oğlunu birbirleriyle evlendirmiş. Bunların düğün cemiyetlerini yaparken Mecûsilere görülmemiş ziyafet çekmiş. En güzel kızıyla da kendisine denk birini bulamadığı için bizzat evlenmeye karar vermiş sapık! Anlatırken onun da yüzünün kızardığını, meyus olduğunu görüyordum. Belli ki her şeyi dosdoğru anlamamı, nereden nereye geldiğini yakinen görmemi istiyordu.
- Efendim siz anlatırken ben burada fenalaşıyorum. Tüylerim diken diken oluyor.
- İmtihan dünyası Behlül, istemiyorsan anlatmayayım!
- İstemez olur muyum? Üzülüyorum sapıklıklara ama merak da ediyorum neticeyi Efendim!
- O zaman seni fazla merakta bırakmamayım. Üstelik bütün bunları hayır için yapıyormuş. Abdullah bin Mübarek anlatmaya şöyle devam etti: "Ateşperest rahibin her söylediği sözü içimi acıtıyor, aklımı başımdan alıyordu. Anlattıkları, dinlenilecek gibi değildi. Yalnız Sevgili Peygamberimiz, sallallahü aleyhi ve sellem, hazretlerinin emri üzerine sûret-i haktan görünüp hislerimi gizliyor, renk vermeden buraya gönderilişimin sebeb-i hikmetini çözmeye çalışıyordum. Onun her bir hareketi, yaptığı fiiller; dinimizin en şiddetli şekilde yasak ve haram kıldığı şeylerdi ve o, o pislikleri hayır için, üstelik iyi bir şey yapmış gibi de iftihar ediyormuş o zamanlar, anlattığına göre.
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...