"Ben söyleyeceğimi söyledim! Başka şansımız yok! Bu sene olmasa gelecek sene en kısa zamanda helâl süt emmiş birisini bulalım."
Canım nineciğim ise;
“Hocasın, Allahü teâlânın emrini bilen birisisin. Durup dururken kendini üzme, boşu boşuna kederlenme! Malumunuz babanın, ananın duâsı reddolmaz. Gelin hep beraber duâ edelim ve de tedbir alalım!" diyerek hesapta olmayan bir fikir ortaya atmış.
"Duâ tamam da tedbir ne anacığım?"
"Tedbir; Ragıp'ımı baş göz etmek!"
“Nasıl, o daha çocuk?”
“Hemen şimdi, bu anda, bu vakitte olsun mu diyorum evladım?"
“!!!”
Burçak resimli, sade, gösterişsiz entari giyen ihtiyar ninemin gülen fincan gibi kocaman gözlerinden iri iri sevinç damlaları dökülürken, anacığım sessiz dinliyormuş. Nereden, nasıl geldiği belli olmayan bir rüzgâr, beyaz tülbendini tir tir titretirken dalgınlığından uyanıyor;
”Hiç aklımıza gelmeyecek bir şey söylüyorsun ana!"
Kırış kırış olmuş, balmumuna çalan yüzünü süsleyen gözlerini açıp açıp kapatırken nenem;
"Ne düşünürseniz düşünün! Ben söyleyeceğimi söyledim! Başka şansımız yok! Bu sene olmasa gelecek sene en kısa zamanda helâl süt emmiş birisini bulalım. Aslını-neslini bildiğimiz o kadar kız var çevremizde, evlendirelim gitsin. Yoksa oralardan huyunu suyunu bilmediğimiz birisini alır getirirse işte o zaman yandık. Ne kadar ağlarsan da boşuna olur. Atı binen bizim Top Yolunu aşmadan biz aşalım” diyerek annemi, babamı erken evlendirme mevzuunda acele etmelerine ikna etmiş.
İbretle düşün olanı kardaş,
Bir deli bir kuyuya atsa bir taş,
Binlerce akıl çıkaramaz onu,
Durma orada, sen sıvış yavaş yavaş.
***
Benim, Narman dışına tek başıma çıktığım ilk ve en uzun seferimdi Gümüşhane yolculuğum. Önümü net göremediğimden mi ne korku ve merakım had safhadaydı. Bu yüzden olsa gerek saatlerce bir otobüsün koltuğunda kıpırdamadan oturarak yaptığım bu yolculuğu hiç ama hiç unutmayacaktım.
Güneş ufuktan henüz kaybolmuştu ki “Erzurum’dan gelip Trabzon istikametine gitmekte olan Dadaş Turizm işletmesinin sayın yolcuları, otobüsümüz yarım saat çay ve ihtiyaç molası vermiştir. Çaylar şirkettendir, afiyet olsun…” Bundan sonra sıkça duyacağım “çay, yemek ve ihtiyaç molası…” ifadelerini ilk defa duyduğumda çok şaşırmıştım. “Bu iş nasıl olacak?” derken, otobüsümüz kısa sağ yaparak yolumuzun üzerindeki en yakın petrol istasyonuna giriverdi.
Dedim ya meraktan çatlayacak gibiydim. Birçok şeyin ilkini yaşıyordum.
İlk defa uzak bir yere tek başıma gidiyordum.
İlk defa büyük bir otobüse biniyordum.
İlk defa İd’in ve Erzurum’un dışına çıkıyordum.
İlk defa lokantada yemek yiyordum.
İlk defa otobüs tuttu, kustum.
İlk defa parasız kimsenin bir şey vermediğine şahid oluyordum.
İlk defa kendime ait yatağım oldu ve ranzada yattım.
İlk defa kaloriferli bir binada kaldım.
İlk defa sabah, öğlen, akşam üç vakitte masada yemek yedim.
İlk defa ders çalışmanın ne demek olduğunu öğrendim. DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...