Kıymetini bilirsem önüm de istikbalim de parlaktı...

A -
A +

Tecrübesizlik, insanın aklına neler getirmiyordu ki? Zamanla pişecektim. Bu düşündüklerimden dolayı da utanacaktım.

 

 

 

Büyük sözü dinle, kalbi selim ol,

 

Bil ki, kalbden kalbe yol var demişler.

 

Öfkelenme hemen, biraz salim ol.

 

Sert sirke küpüne zarar demişler.

 

 

 

Büyüklerin sözü sözlerin en güzeli. "İnsan, ne garip bir varlıktır ki; bırakıp gideceği muhakkak olan yere bu kadar ehemmiyet veriyor, gidip kalacağı muhakkak olan yeri ise hesaba katmıyor."

 

İbrahim bin Edhem hazretleri evliyanın büyüklerindendir. Oniki asır önce vefat etmiş olmasına rağmen, hâlâ unutulmadı. Hikmetli ve güzel sözleri, örnek hâlleri insanların takdirini ve hayranlığını kazandı... Bir gün bu mübarek zatı ziyarete gelip, kendilerinden nasihat istediler. O da onlara şu altın nasîhatleri yaptı: “İnsanlar, dünya işleri ile meşgul olurlarken, siz ahiret işleri ile meşgul olunuz! Gayeniz dünya olmasın! Gayesi dünya olanların ibadetleri çok olsa da sevabı azdır. Veya hiç yoktur.”

 

     ***

 

Müslüman, Müslümanı, birbirine bağlar,

 

Küskünü barıştırır, hem dostluklar sağlar.

 

Mahkemeden kaçılmaz, yanlış yapan ağlar.

 

Başa gaile açar, bilmezsen yol yordam.

 

Sen çok yaşa doğum günü olmayan adam.

 

 

 

İçimdeki o toy çocuk kıpır kıpırdı. “Kocaman adam, hem de Hoca Efendi! Olacak şey mi çocuklarını nüfusa kaydettirmemiş! Bu kadarı da fazla…” deyip babacığımın acizliğine veriyordum bu akşam yaşadıklarımızı. “Ne olacak? Köylü olma hâlini henüz üzerinden atamamış! Ensesine vur ekmeğini elinden al…” Nereden duymuşsam garip ifadelerle ailemi suçluyor, mantıki bir yol da aklıma gelmiyordu.

 

Tecrübesizlik, insanın aklına neler getirmiyordu ki? Zamanla pişecektim. Bu düşündüklerimden dolayı da utanacaktım. Aslında böyle mümtaz bir ailenin evladı olmakla çok şanslıydım. Kıymetini bilirsem önüm de istikbalim de parlaktı lakin onu görecek göz, yeteri kadar tecrübe, üstün kabiliyet lazımdı ve tabii yeteri kadar da zaman istiyordu. Eğer çok çalışıp, uğraşıp kendimi yetiştiremezsem bu gidişte kendi hâlinde, tatsız tuzsuz bir adam olacaktım. Etliye sütlüye karışmayan, hak hukuk tanımayan, helâl haram aramayan, zavallı, oldukça ezik bir köylü olup silinip gidecektim bu fâni dünyadan.

 

 

 

Çatılır kara kaşlar,

 

Yerinden oynar taşlar,

 

Çocuk, gitme gurbete!

 

Dertler bitmeden başlar.

 

     ***

 

Tereyağı kokusu ile uyandım o sabah. Her daim pencerenin önünde duran çalar saate baktım, yediye yaklaşıyordu. Koşar adım attım kendimi sokağa. Mektep yerinde olduğu gibi duruyor, lakin etrafta kimseler yok. Soğukta beklenecek gibi değildi hızla eve döndüm.

 

Günün en berrak ışıkları küçük penceremizden içeri sızıyordu. Annemin amca oğullarından müvezzi İbrahim Efendi bekleniyordu. O kazada nüfus müdürüyle ahbapmış, bir yolunu bulup kayıtlarımızı yaptıracakmış. Gözüm kulağım dışarıdan gelebilecek bir tıkırtıda… ama kimse açmıyordu kapıyı.

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki sayıları...

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.