"Oh ne âlâ cevap! 'Delilik' de işin içinden sıyrıl!.."

A -
A +

"Bazılarına göre muziplik yapan, insanları güldüren, güldürürken de derin derin düşündüren adamın adıdır Behlül Dânâ."

 

 

 

Harun Reşid:

 

- Yine malumunuz Dânâ, ''çok bilen’’ yani medrese lisanıyla ''âlim'' demektir. Senin de o taşıdığın sıfata, kisvene münasip bir hayat sürmeni istiyorum Behlül. Çoluk çocuğun içinde işin ne? Sultanlar senin peşinde sen de çocukların!

 

- Delilik!!!

 

- Oh ne âlâ cevap! "Delilik" de işin içinden sıyrıl, yağdan kıl çeker gibi de kolay çıkıver!

 

Pek iyi bildiğinden eminim; Hoca-i Dânâ; hocaların hocası demek. Dânâ-dil de gönlü uyanık, ârif mânâsına geliyor. Bizim burada Behlül Dânâ; denilince âlim, irfan sâhibi, kalbi uyanık, meczup ya da çok akıllı ama kendini deliliğe vermiş bir Allah adamı hatırlanıyor. Lütfen, hüsn-ü zannımızı boşa çıkarma! Bizleri şaşırtma  Behlül!

 

- !!!

 

- Bazılarına göre muziplik yapan, insanları güldüren, güldürürken de derin derin düşündüren adamın adıdır Behlül Dânâ. Böyle meczup görüntüyle büyük hikmetler anlatan bir zat olduğundan kimsenin şüphesi yok! Ben de herkes gibi düşünüyorum. Aynı zamanda bütün tanıyanlar da sizi pek seviyor benim gibi. Bizi harcama!

 

- Bu hüsn-ü teveccühünüze ne diyeceğimi şaşırdım Sultan'ım!

 

- Hep sen mi bizi şaşırtacaksın biraz da biz seni şaşırtalım  Behlül!

 

- Haklısın Sultan’ım! Şunu ifade edeyim; bizler millet olarak uyuyoruz!

 

- Daha açık ifade et! Ne demek istiyorsun?

 

- Demek istiyorum ki mescidde, sokak ve caddelerde gördüğümüz insanların çoğu uykuda Sultan'ım.

 

- Ben de mi?

 

- Hemen üzerine alma Sultan’ım! Yani avâmın çoğu ayakta uyuyor! İnan ki vahşi hayvanlar bile o kadar uykuda değil!

 

- Çok ağır sözler bunlar!

 

- Müsaadenizle Sultan’ım izaha çalışayım. Kırda, bayırda veya ormanda hiç tavşan, tilki hatta yılan gördünüz mü?

 

- Mutlaka görmüşümdür.

 

- Hepsinin en mühim hususiyeti; çok dikkatli olmaları...

 

- Hayvan bu; dikkatli olsa ne olmasa ne? Netice de adı üstünde hayvan!

 

- Onlar hayvan olsalar da Sultan'ım, öylesine tetikteler, öylesine dikkatli oturur, uyur ve yürürler ki şaşıp kalıyorum. Ufak bir tehlike anında hemen toparlanıyorlar. Hiçbir kuşu ağaçta şaşkın şaşkın uyuklar göremezsiniz! Bir ayıyı, kurdu, hatta böceği bile uyuklarken gördünüz mü? Göremezsiniz! Etrafta olup bitenleri öylesine dikkatlice gözetlemeye devam ederler… Kuşa veya herhangi bir hayvana doğru hamle yapıp yürüseniz ne demek istediğimi rahat görürsünüz. Onların izin verdikleri belli bir yaklaşma sınırı vardır, o sınırı biraz zorladığında "pır" diye gözden kaybolurlar. O sınırların ötesine bir adım daha atamazsınız, hemen uzaklaşırlar. Hayvanların hayat alanlarıyla alâkalı belli bir farkındalığı vardır. Şayet birisi bu alana girecek olursa kendini tehlikede hisseder, tedbirini alır. En pratiği de kaçmaktır tabii, derhal onu yaparlar. Çok sıkışınca da karşı koyar, kolay kolay teslim olmazlar.

 

- Kafamı iyice karıştırdın! Ne demek istiyorsun Behlül?

 

DEVAMI YARIN

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.