Kadın, çaresizlik içinde hüngür hüngür ağlasa da bu sevincinden dolayıydı...
Çaresiz anne:
"Şaşkınlık ve çaresizlik içindeyim. Bakın ocağa koyduğum kaynıyor! Biraz daha sabır!” deyip oda ile ocak arasında dönüp durdu. Gördüklerime, duyduklarıma içim cız etti, kalbim tutuştu âdeta yandım.
O hissiyat içinde koşarak evime geldim. Sofrada ne varsa topladım, aldım, getirdim kapıyı tıklattım. Hep birlikte dışarı çıktılar. Elimdeki yiyecekleri kapışırcasına alıp içeri koştular. Yine seslerini duyabileceğim pencerenin dibine saklandım. "Bakayım çocuklar bu sefer ne yapacaklar?” diye... İnsan bu, elimde değil merak ediyordum söyleyeceklerini. Kadın da bir nebze olsun rahatlamıştı. Çaresizlik içinde hüngür hüngür ağlasa da bu sevincinden dolayıydı. Yemek yerken bir nebze de olsa sesleri solukları azaldı, sonra da hepten kesildi.
Karınlarını doyuran “Elhamdülillah…” diyordu. Çocuklardan biri: “Anacığım! Komşumuza ikram edeceğimiz bir şeyimiz yok ama duâ etme imkânımız var. Siz duâ edin biz de âmin diyelim. Belki Cehennemlik olmaktan kurtulur, ebedî saadete kavuşur, Cennetlik olur… Bundan daha kıymetli ne olabilir?” Anneleri de “Haklısın evladım! Çok iyi olur! İyiliğe karşı iyilik etmelidir evlatlarım!” dedi, ellerini açtı: “Ya Rabbi! O nasıl bize ikram ettiyse, sen de ona sınırsız hazinelerinden ikram eyle! Onu ateşlerde yakma! Îmânla şereflendir! Îmân nuruyla nurlandır...” diyor, ardından da saf ve temiz ağızlardan; “Âmiiiin! (dualarımızı kabul et)” diyen sesleri yükseliyordu.
Benim için yapılan bu kalpten duâları duyar duymaz içim bir hoş oldu. Gece gibi karanlık dünyam nurla doldu, kalbim ferahladı, İslamiyet’in bütün güzelliklerini hissetmeye başladım, zulmetten nura döndüm. Hemen oracıkta “Şahadet” getirip Müslüman olmakla, îmânla şereflendim elhamdülillah.
Çaresiz kadının ve ellerinden bir şey gelmeyen yetimlerinin hâli bana çok tesir etmişti. Hemen eve gidip yiyecekleri alıp gelmem, çocukların karınlarını doyurması bir an meselesi gibi kısa zamanda olmuştu...
Az önce ne yapacaklarını bilemeden kıvranan, yağmur gibi ağlaşarak yaş döken evin her şeyi değişmişti. Feryatlar dinmiş yerine neşeli bir hava esmeye başlamıştı. O anda dara düşmüş komşunun sıkıntısına geçici olarak da olsa çare bulmanın huzurunu yaşıyordum bütün bedenimde. Anlatılmaz derecede mesut ve bahtiyar olmuştum..."
Sözünün burasında yeni Müslüman olmakla şereflenmiş eski ateşperest rahibe “Yeter! Bu söylediklerin bana kâfidir!” diyerek, fazla konuşturmadım. İki cihan güneşi Peygamberimiz, sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin; bizim gözümüzde ebedî Cehennemlik bir kâfirden mâadâ bir şey olmayan ateşperest rahibine niçin selâm gönderdiğini iyice anlamıştım. DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...