“Bir senenizi zayi etmeyin!.. Analarınızın, babalarınızın emeklerini boşa çıkarmayın!”
Esnafın arasından başları önde geçip boykotçuların arasına, alkışlanarak gürültü ile girenleri: “İmtihanlara girilmeyecek! Tam özgürlük! Haklarımız için direniyoruz!” Sert emirleri takip ediyordu. Hava oldukça gergindi. Uzaktan çağırılanlar, bir küfür, bir slogan… edilen anonsların duyulmasına mâni oluyor, karışıklığı daha da artırıyordu. Yüksek sesle konuşan gençlerin bağrışmaları zaten gerilmiş havayı iyice geriyordu. Çifter çifter kalabalığın etrafında gezinen bir elinde kürek sapı gibi sopa, diğer elinde sigara, uzun bıyıkları ağzına dolmuş, iri vücutlu, kin ve nefret bakışlı, nereden geldiği belli olmayan gençler, kanlı gözlerini, boykotçu talebelerin üzerine dikmişti. Karşıdan yapılan:
“Arkadaşlar, imtihanlar tam zamanında başlayacak ve bitirilecek.”
“Sakın oyuna gelmeyin!”
“Boşu boşuna bir senenizi zayi etmeyin!”
“Analarınızın, babalarınızın emeklerini boşa çıkarmayın!”
“Fakir ailenize acımıyorsanız bari kendinize acıyın!”
“Yapmayın!”
“Etmeyin!”
Anonsları, sık sık tekrarlanan izahatları dinlemiyorlardı bile. Ne zaman geldikleri bilinmeyen bu acayip zorbalar, oradakilere nazaran daha yaşlı, şişman asker postallı ve parkalı kişilerdi. Talebelerden bir hareket olacak korkusuyla devamlı tetikte bekliyor arada sırada:
"Burası faşistlere mezar olacak!"
"Faşistlere ölüm, halka hürriyet!"
"Devrimci gençlik omuz omuza!"
"Boykot hakkımız, vura vura alırız!
Diye bağırıyor, ellerindekilerini birbirine vurarak, ortalığa korku pompalıyorlardı.
Bu kadar kalabalığın içinde duygularımda, fikriyatımda yalnız kalmış; "Aman Allah’ım ben şimdi ne yapacağım?" diyor, başka bir şey düşünemiyordum.
Kıpırdar dudakları,
Oynatır yaprakları,
Hoca, her anışında,
Çınlarmış kulakları.
"İşte ağaçların ulaşabildikleri dallarını kırıp değnek yapıyorlar."
"Elleri sopalılar sayılamayacak kadar çoğaldı."
Hiç kendimi bu kadar yalnız hissetmemiştim. Korku dolu gözlerle etrafıma bakındım, itimat edebileceğim kimseler de göremedim. Demek iş sandığımdan da tehlikeli, pabuç pahalıydı. Kulağım anonslarda, gözüm etraftaki sopalılardaydı. Kalp atışlarım hızlanıp heyecanım iyice artmıştı.
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...