1. FELAKET, 2. FELAKET, 3. FELAKET!

A -
A +

Birinci Felâket, "Harb-i Umumî" de denilen I. Dünya Savaşıdır. Bu savaşta Osmanlı, Almanya, Çarlık Rusya’sı, Avusturya-Macaristan imparatorlukları çöktü. 10 milyon insan öldü. Bir bu kadar insan, yaralı ve sakat, yüz binlerce çocuk babasız, aynı sayıda kadın dul kaldı. Haritalar, hudutlar bozuldu, milyonlar muhacir oldu. Açlık, yoksulluk sefalet alıp başını gitti.

 

I. Dünya Harbi, 1914-1918 arasında 4 yıl içinde yaşandı.

 

II. Dünya Savaşı ise 1939-1945 arasında 6 yıl devam etti. Tarihte ilk defa olarak I. Dünya Harbinde tayyare, II. Dünya Harbinde atom bombası kullanıldı. Ondan sonra uçaklar savaşın ana muharebe unsuru olduğu gibi atom da varlığıyla caydırıcı tehdit sebebi olageldi. II. Cihan Harbi’nde de 80 milyon insan hayatından oldu.

 

Birinci Dünya Harbi, İtilaf Devletleriyle Almanya arasında 29 Haziran 1919’da imzalanan Versay Sulh Akdi’yle nihâyete ermişti. Şu ân bir asrı aşkın bir zaman sonra aynı gün bu barış andlaşmasını konuşmaktayız.

 

II. Dünya Harbiyse 14 Ağustos 1945’te Japonya’nın kayıtsız-şartsız teslim olmasıyla durdu. Buna ateşkes de denmektedir. Harb-i Umumi, imparatorlukları ortadan kaldırmışken, II. Cihan Harbi, Soğuk Savaş Dönemi’ni başlattı. Dünya Kapitalist ve Komünist diye iki kutba ayrıldı. 26 Ağustos 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla Soğuk Savaş ve İki Kutuplu Dünya devri bitti.

 

İlk Körfez Harekâtıyla Irak’ın ABD ve müttefiki Haçlı devletler tarafından işgal edilmesi, 2 Ağustos 1990-28 Ağustos 1991 tarihleri arasındadır. Bu süre, Sovyetler Birliğinin dağılma süreciyle eş zamanlıdır. Bunun neticesi olarak Orta Doğu, bugün de devam eden ağır bir istikrarsızlığa sürüklenmiş oldu.

 

Soğuk Savaş’tayken Moskova’nın güdümünde olan terör örgütlerini, bu defa Washington, buyruğuna aldı. İlk Irak İşgalini İkinci Irak İşgali ve Suriye İşgali takip etti. Bu arada bir haklılık mazereti olarak kullanılmak üzere ısmarlama DEAŞ örgütü tesis edildi. Amerika, güdümüne aldığı terör örgütü PKK’nın Suriye’deki devamı PYD/YPG’ye alan kazandırarak bir “Teröristan” kurmak için örgüte silah ve eğitim gibi her türlü desteği verdi, vermekte ve onu stratejik ortak saymaktadır.

 

Bugün coğrafyamız şu manzaradadır:

 

-Karadeniz’in kuzeyinde Rusya-Ukrayna ile çarpışıyor.

 

-Akdeniz’in doğusunda, İsrail, Haçlı İttifakı desteğinde olarak Gazze’de korkunç bir soykırım yapıyor.

 

-Kıyas kabul etmez silah üstünlüğüne, Gazze’yi enkaza çevirmesine rağmen tünellere girip Mücahidlerin elinde olan vatandaşlarını kurtaramadığı için dünya önünde rezil olan İsrail yönetimi, çarpışmaları genişleterek bölgeye yaymak için Lübnan’a taarruz hazırlığındadır. Savaşın bölgeye yayılması Siyonistlerin 2048 hayalinin eseridir. 2048, İsrail’in 100. Kuruluş yılıdır. “Nil’den Fırat’a Büyük İsrail” takvimidir. O, bu zulüm ve ahlâksızlıktayken ABD’de Başkan adayı Trump, mevcut Başkan Biden’ı İsrail’e tam destek vermemek, Filistinli gibi davranmakla itham etmektedir. Aslında "Müslüman gibi davranıyorsun!" diyor. Biden destekli Siyonist soykırımı bile zayıf bulan köhnemiş bir insaf karşısındayız!

 

Diğer yanda Ukrayna’da yalnız kalan Rusya, Çin ve Kuzey Kore ile ittifaka gitmiş bulunuyor Vladimir Putin, Ukrayna’nın NATO’ya girmesi hâlinde Moskova’nın bile güvenliğinin kalmayacağı inancındadır. Rusya-Çin İttifakı bu devrin dikkate değer gelişmesidir…

 

Toparlarsak:

 

Rusya, Ukrayna üzerinden Haçlı Koalisyonu dünya ile çekişme hâlindedir. Bunun ne çapa ereceği, nereye varacağı kestirilemez. İsrail, Haçlı İttifakı desteğiyle Filistin’de soykırım zulmüne devam ettiği gibi Lübnan’ı da taciz ediyor. İsrail, ateşi bölgeye yayarsa buna Türkiye kayıtsız kalamaz. Belki Rusya da kayıtsız kalmayacaktır. Bunun üzerine Amerika ve Haçlı İttifakı, Türkiye’ye Suriye’de ‘Teröristan’ ilânı ve onu tanımakla gözdağı vermek isteyeceklerdir…

 

Başını almış giden hayat pahalılığı, maaşların yetmezliği, yüksek enflasyon, emeklinin perişanlığı… ortadayken bir de sıcak savaşa girersek bu, çok şeylere sebep olabilir. Bölgede ve dünyada da çok şeyler değişir. Hayli zor günlerdeyiz. I. Dünya Harbine giriş gafletini akıldan çıkaramayız. II. Abdülhamid Han’ın diplomasi dehâsı ve itidali devam edebilseydi Osmanlı Türkiye’si, Harb-i Umumi’ye girmeyecek ve kayıplar silsilesi öyle bir felâketi yaşamayacaktık.

 

Millî Savunma Bakanlığı, "bütün ihtimallere hazırlıklıyız!" derken Namık Kemal’i hatırlattı. Bu, iyi haber ama olay çok ciddi:

 

II. Dünya Harbinde ölenlerin, I. Dünya Harbinde ölenlerin 10 katını bularak 80 milyon olduğunu unutamayız. III. Dünya Harbinde ölenlerse 80 milyonu birkaç defa katlayabilir. O zaman dünya altüst olur. Böyle bir felaketi önleyecek güçlü liderler, Avrupa ve Amerika’da yok. Amerikan mevcut ve müstakbel Başkanları, felaketi önleyici değil, körükleyici yapıdalar. Düşünemiyorlar ki III. Felaket de ABD’nin dağılmasına yol açabilir.

 

Ankara, her ân ve her şekilde teyakkuzda olmalı.

 

Sonuna kadar diplomasi!

 

Dosta güven, düşmana korku!

 

Tam kararlılık!

 

Tam birlik!

 

Ziya Paşa’nın nasihati bellidir:

 

-Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir

 

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!

 

Namık Kemal’in dediği de dilimizde vecizedir:

 

-Hazır ol cenge, ister isen sulh ü salah!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe29 Haziran 2024 22:34

Madem savaşa hazır olmalı, onun için bedelli askerlik kaldırılmalıdır. Her Türk asker doğuyorsa, her Türk askerliğini de bedelsiz gidip yapmalıdır. Kabine, bedelliyi kaldırmalı, Türk burjuvazisi de askere gönüllü gitmeli, askerden kaçmamalıdır...