15 TEMMUZ RUHU

A -
A +

15 Temmuz 2016 akşamı darbe ve işgal teşebbüsüne kalkışıldığında FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ, yarım asırdan fazla bir geçmişe sahipti. O tarihten bu yana 8 yıl geçti. Bu zaman zarfında sürekli mücadele edildi ve ediliyor. Hemen hiçbir gün yok ki örgütün poliste, eğitimde, TSK’da, bir Bakanlık teşkilatında veya sivil hayattaki bir yerde yuvalanmış bir hücresi yakalanmasın. İhanete kalkıştığı dönemde taşeron örgüt, devletin neredeyse bütün kurum ve kuruluşlarını ele geçirmişti. Kuvvet üstünlüğü, âdeta onlardaydı. Bundan dolayıdır ki sonu gelmez talepleri, karşılanmadıktan başka kendisine insan kaynaklığı yapan dershaneler de kapatılınca çıldıran örgüt merkezi, 15 Temmuz 2016 gecesi saat 0.3 için darbe kararı aldı. Devrin MİT Başkanı Hakan Fidan’ın bazı olağanüstülükler üzerine saat 17.00 gibi kalkıp Genelkurmay Başkanlığına gitmesi, şebekeyi rahatsız etti. Şifrenin çözüldüğü korkusuna kapıldılar ve bu korkuyla saldırıyı 0.3’ten akşam 20.30’a aldılar.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’ten Yeşilköy’e hareket etmeden evvel milleti meydanlara çağırması, mücadelenin yönünü değiştirdi. Eğer Sn. Erdoğan bu cesareti göstermese uçağım düşürülür gibi kaygılara kapılsaydı, Sn. Devlet Bahçeli ilk saniyeden itibaren seçilmiş Hükûmetin yanında olduklarını beyan etmeseydi iş bitmişti. Çünkü kendine “Yurtta Sulh Konseyi” ünvanını veren FETÖ Örgütü, o saatlerde TRT’yi ele geçirmişti. Bu noktada özel TV’lerin varlığının önemini hatırlamak gerekir. Eski darbelerde TRT’ye girilince her şey bitiyordu.

 

Örgüt TRT ekranında bildiri okuturken adı daha sonra “Şehidler Köprüsü” olacak olan Boğaziçi Köprüsü’nde, askerî alanlarda emniyet birimlerinde çarpışmalar yaşanıyor, TBMM bombalanıyordu. Milletimizin o ânki algılamasıyla Ulü’l Emr’in çağrısı üzerine hemen her görüş ve yaştan vatandaş meydanlara, sokaklara döküldü. Her yandan insan selleri akıyordu. Bu halk, Tanzimat sonrasında ilk kanlı darbe olan Sultan Abdülaziz darbesiyle, Sultan Abdülhamid’e karşı icra edilen 31 Mart ayaklanmasında ve sonraki gelişmelerde, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve devamında hep seyirci kalma ayıbını yaşamış ve acısını içine gömmüştü.

 

Bu defa; 15 Temmuz akşamından ertesi günün akşamına kadar can verme pahasına da olsa gözünü budaktan, göğsünü kurşundan sakınmadı. Nitekim 252 şehid verdik ve 1.500 civarında gazimiz oldu.

 

İncirlik Hava Üssü’nün bu kanlı olaydaki yeri belki bugün yazılamıyor fakat ileride yazılır. FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ elebaşı Fetullah Gülen’i daha ilk gençliğinden itibaren hep bir “üst akıl” yönetti. İhanet şebekesi böylece dünyada 160 kadar ülkeye yerleşti.

 

60 küsur yıldır taşeron faaliyeti gösteren ve devâsa bütçelere, geniş insan unsuruna sahip ve arkasında sözde müttefikimiz devletlerin olduğu böyle bir yapı, 8 yılda sıfırlanamazdı. Hâlihazırda çok büyük darbe almış, fakat yok olmamıştır. Dikkat edilmesi gereken şu ki bu vahim gerçek, ne Sn. Erdoğan’ın şahsî mes’elesi ve ne de AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın mes’elesidir. Bu mes’ele, Türk devlet ve milletinin beka ve istiklâl mes’elesidir.

 

Ne yazık ki Erken Cumhuriyet’teki geçiş döneminde İslâmiyet’i hedef alan ve Tek Parti Zihniyetinde uygulanan malûm büyük hatalarla vatandaşta Müslümanlığa dair doğan boşluğun doldurulma şemâsı, 27 Mayıs 1960 sonrası projelendirilerek FETÖ örgütüne teslim edildi. Örgüt, yola Kur’ân kursuyla değil, “Kur’ân azizdir” diye takiye taklaları atarak kolejlerle, dershanelerle başlayıp polise, askere, MİT’e, adliyeye, eğitime sızıp kökleşti. Büyük ihaneti ise milletimizin imânını çalma teşebbüsü oldu. “Dinler arası diyalog” göz boyamasıyla Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselâm- ve Kur’ân-ı kerimin gelmesiyle bir hükmü kalmamış eski dinleri, İslâmiyet’le eşitlemeye kalkıştı. Her şeyi inceden inceye ördüklerini düşünüyorlardı. Humeyni’nin Paris’ten Tahran’a gelmesi gibi darbe ve işgal teşebbüsü gecesinde diyalogcuların lideri teröristbaşı da uçakla Ankara’ya inecekti.

 

15 Temmuz işgal ve darbe teşebbüsü gerçekleşse şunlar olacaktı:

 

Bölgemizde harita değişecek, KKTC ve Filistin yok olacak, güneyimizde ‘teröristan’ kurulacaktı, Türkiye ve Türk devletleri, terör örgütü eliyle vesayet idaresi altına girecek İslamiyet, diyalog adıyla içten tahribe kalkışılacaktı. Ayrıca bugün Savunma Sanayiinde elde ettiğimiz gelişmeler olmayacaktı. Böylece on yıllardır emek verilen FETÖ terör örgütü vazifesini yapmış olacaktı. Ukrayna ve Gazze, bugün bu plânın süren çalışmalarıdır.

 

O ihanet gecesinde yüce Allah, yüzümüze baktı, şanlı bir zafer kazandık. Şehidler verdik, gazileri oldu. Buna rağmen hiçbir şekilde rehavete kapılmamalı, tehlike henüz geçmemiştir. Örgütü besleyen emperyal güçler var. Asla taviz vermeden kuzgunlarla mücadeleye devam etmeli. Unutmamalı ki örgüt, Türkiye’yi var olduğu devletlerden biri olarak görüyor. Bu şu demektir. Teşkilat, bu ihanet örgütü her neredeyse orada olmalı ve çökertmeye devam etmelidir. 

 

15 Temmuz akşamında meydanlara akarken yaşanan ruh hiç solmamalı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Özcan13 Temmuz 2024 11:55

Fetullah hainini ve şürekasını lânetliyoruz.Darbe teşebbüsüne en ufak katkısı olan veya hâlâ fethullah hainine güzelleme düzenler en ağır şekilde cezalandırılmalı. Ancak sizler aynı zamanda hukukçusunuz bu konuda yapılan yanlışlar düzeltilmeli. Adaletin beraat la neticelendirdiği veya takipsizlik verdiği kişiler iade edilmeli.