1969'u unutmayın

A -
A +

AK Parti'nin tek başına iktidarı, Türkiye adına yeni yüzyılda yakalanmış önemli bir fırsattır. Bu fırsatın hakkıyla kullanılarak hizmete dönüşmesi şart. Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki gün parti grubunda yaptığı konuşmanın özü de buydu. Partili milletvekilleri başta olmak üzere bütün teşkilatın tam bir dayanışma ve birlik bütünlük içinde olması ve bunu sürdürmeleri lazım. Olmazlarsa onlardan çok ülke zarar görür. Bunun en yakın misali 1969'dur. 1969'da Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi içinde "41'ler Hareketi" denen bir olay yaşandı. 1965'te tek başına iktidar olan ve çok güzel de hizmetler veren bu parti, 4 yıl sonra içten içe büyüyen bir grubun aleyhte faaliyetleri sonucu 41 kişilik bir kütlenin partiden kopuşunu önleyemedi. O kopuş, bir partinin bölünmesinden öteydi. 27 Mayıs darbesinin arkada bıraktıklarını temizleyerek yol alan ve kalkınma hızını yüzde 6'ya çıkartan Türkiye, bu hareketten sonra zayıf iktidarlar dönemine girdi, sosyal patlamalar ve gençlik hareketleri başladı. Netice 1971 muhtırasıyla noktalandı. Tâ 1983'e kadar da bir daha tek başına iktidar şansı yakalanamadı. Şimdi de 1983'ten bu yana yine ilk defa bir parti tek başına iktidar oluyor. Uzun zamandır hasret duyulan istikrar bulundu. Güven unsuru tam. Moraller yüksek. İç ve dış gelişmelerin seyri güzel. Yüzler gülüyor. Yoksullar ümitli. Düne kadar muhalif olan kalemler bile Tayip Erdoğan'ın bir ân evvel meclise girip hükümetin başına geçmesi için anayasa değişikliği teklif etmekteler. Cumhurbaşkanı, "kişiye özel anayasa değişikliği olmaz" dese, AK Parti de bunu gündemden düşürse de ülkemiz için çok sevindirici temas ve kabulleri gördükçe onlar bile bugün, böylesi teklifleri yapmaktan geri kalmıyorlar. Ak Parti'nin işi çok. Bunun farkındalar. Adalet ve Kalkınma Partisi de Adalet Partisi gibi bir darbe sonrasının iktidarı. Onun da kürümesi gereken çok kar var. Bütün bunların yapılabilmesi için dayanışma şart. Birlik beraberlik, fedakârlık elzem. Herkesin bakan olması, herkesin grup başkanı olması, herkesin parti sözcüsü, komisyon başkanı, meclis başkanı, genel başkan yardımcısı olması mümkün değil. Ancak; herkes, yeri-zamanı geldiğinde kabiliyet ve maharetiyle değerlendirilir. Sayın Erdoğan bunu gerçekleştirebilir. Dikkat edilsin. Ümitlerin kararmaya başladığı bir vakitte şafak söktü. Herkes memnun. Yeter ki nefsler kudurmasın. "Neden ben değil de o?" habaseti depreşmesin. Öyle olursa, fitne çıkarsa bir partiye değil önümüzdeki yıllara, Türkiye'ye yazık olur. 1969'u unutmayınız. Orada kırılma olunca iki sene sonra sokaklar kan gölüne döndü, gençler darağaçlarında can verdi. Demirel'in siyaset yolundaki en büyük hatalarından biri 1969'u önleyememesidir. 1969 Kopuşu olmasaydı belki de 12 Eylül, 28 Şubat yaşanmayacaktı. Mecelledeki kaide malum. "Def'i mazarrat, celbi menafiden evladır". "Zararları önlemek, yeni kazançlar elde etmekten iyidir". Aman tarih tekerrür etmesin. Edoğan'ın dediği gibi, "sakın ha!!!"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.