AHISKA

A -
A +

Zannedilmesin ki soykırım, ilk defa günümüzde Gazze’de yaşanmaktadır. Ne yazık ki hem Türk ve hem de Müslüman geçmişimizde daha başka birçok soykırım mağduriyetimiz mevcut.

 

1492’de Katolik İspanya’nın Endülüs’te başlattığı vahşi soykırım, 125 yıl sürdü. Soykırımcılar, Müslümanları, 850 yıldır yaşadıkları ve muhteşem bir medeniyet inşâ ettikleri vatanlarından âdeta kazıyıp sürdüler. İnanılmaz güzellikteki eserleri yakıp-yıktılar.

 

İngiltere, Fransa ve Rusya’nın himâye ve kışkırtmasıyla 1821’de Mora yarımadasında başlayan Rum isyanında on binlerce Osmanlı Türkü ve Müslüman, soykırıma mâruz kaldı. Hâlbuki o topraklar, bizim Fatih’ten beri 5 yüz yıldır yaşadığımız vatan topraklarıydı. Haçlı desteği alan isyan, 10 yılda Yunanistan’ın istiklaline dönüştü ve bir asır sonra İngiliz taşımasıyla Rumlara Batı Anadolu işgal ettirildi. Mora isyanındaki vahşeti de tıpkı Endülüs’te olduğu gibi okumaya yürek dayanmaz. Mora isyanının vardığı nihâî nokta şudur. Orada başlayan katliam, vahşet ve soykırım, bütün Balkanlar’a sıçradı ve biz, 5 asır sonra ecdad yurdu Rumeli’ne vedâ etmek zorunda kalarak bir avuç Trakya ile teselli bulmaya çalıştık.

 

SSCB döneminde o devrin Netanyahu’su Stalin’in talimatıyla Kırım Tatar Türkleri, 18-20 Mayıs 1944’te komünist baskına uğradılar. Bir-iki gece içinde Endülüs ve Mora’da olduğu gibi Kırım’dan âdeta kazınarak en az 5 asırdır yaşadıkları vatanlarından sürülüp çıkarıldılar. Onlara da tıpkı Ahıska Türklerine yapılacağı gibi hayvana bile reva görülmeyecek aşağılık muameleler yapılarak Sibirya’ya varıncaya dek Orta Asya’nın değişik ülkelerine sürüldüler.

 

Aynı zalimler zalimi Gürcü Stalin’in talimatıyla 14-15 Kasım 1944 tarihlerinde bu defa Ahıska Türkleri de Kırım Türkleri gibi bugünkü Gürcistan’ın Meşhedî bölgesinden kazınıp çıkarılarak hayvan vagonlarıyla, gayrı insanî şartlarda Batı lügatinde “Orta Asya” denilen Türkistan’ın muhtelif bölgelerine sürüldüler. Komünist diktatör Stalin, etnik temizlik yapıyordu. O vagonlardaki yolculuk korkunç ve gayrı insânidir. O vagonlarda ölenler oldu, doğum yapmak zorunda olan kadınlar oldu. Onları burada anlatmak mümkün değil, yürekler dayanmaz. Ama, Ahıska Türkleri de Kırım dramını romanlaştıran, “Onlar da İnsandı” diyecek bir Ahıskalı romancı ve tabiî ki yönetmen çıkarmalıdır.

 

Türkiye, Ahıska Türklerinin varlığından, ne yazık ki 1989’da Özbekistan’daki bir ihtilafla Başbakan Turgut Özal’ın Moskova ziyaretinde Ahıskalıların “Osmanlı Türkleri” diye seslerini duyurma maksadıyla pankart açmaları üzerine haberdar oldu. Hâlbuki Endülüs’te, Mora’da daha sonra Kırım’da olduğu gibi Ahıska Türkleri de bu mecburî göçte çok büyük insan kaybına uğramıştı. Benzer kayıplar, Çin işgalindeki Şarkî Türkistan’da yaşandığı gibi daha sonra Bosna-Hersek’te, Srebrenitsa’da ve Azerbaycan Karabağ’da da yaşandı.

 

Maalesef 19 ve 20. Asırlar, bizim kayıp yüzyıllarımızdır. Endülüs’te akmaya başlayan kanımız, Mora’dan Kırım’a, Kıbrıs’a, Karabağ’a, Kerkük’e, Urumçi’ye ve bugün Gazze’ye kadar devam etti ve ediyor.

 

Bunda yirminci asır boyunca sulh dileyen avuntu deve kuşu politikaların payı büyüktür. Vaktiyle Boraltan Köprüsü faciasına sebep olanlar önceki faciaları da sonraki faciaları da göremediler veya görseler de umursamadılar. Cesaret gösteremediler.

 

Sultan Mehmed İstanbul’u fethettikten bir zaman sonra Kırım’ı almıştı. İstanbul’un emniyeti Belgrad’dan geçtiği gibi Anadolu’nun emniyeti, Kırım’dan geçiyordu. Bugün de Ankara’nın güvenliği Gazze’den Kerkük’ten ve elbette Ahıska’dan geçmektedir.

 

Ahıskalılar, saf, temiz Müslüman Türk numuneleridir. Çok dağınık vaziyetteler. Vatanlarına dönmeleri haklarıdır. Gürcistan diplomatik münasebetlerle ikna edilebilir diye düşünüyoruz.

 

Türkiye’de ve Amerika’da tanıdığım Ahıskalılar hep terbiyeli ve güzel insanlardı. Kırımlı, Kerküklü, Doğu Türkistanlı, Filistinli, Srebrenitsalı kardeşlerimiz gibi Ahıskalı kardeşlerimizin de acıları büyüktür. Onların acısı muhakkak ki hepimizindir.

 

1492’de Endülüs’te başlayan ıstırabımız bugün olmuş Urumçi’de, Gazze’de, Kırım’da, Kerkük’te devam ediyorsa 2071 Cihan Devleti Türkiye, olmazsa olmaz Kızılelma hedefimizdir…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe14 Kasım 2024 15:27

İzmir Selçuk'ta babaları hapiste annelerinin çöp toplayarak rızkını aradığı elektrik sobasından çıkan yangında barakadan çıkamayan beş çocuk yanarak hayatını kaybetti.

Suat Yavuz14 Kasım 2024 11:39

Sayın Hocam,tarihten gelen hastalığımız var.Orta Asyanın toplumları kitaptan uzak kalınca seslerini duyuracak feraseti de gösteremediler.Kitap derken eğitim-kültürel gelişmeyi kastettim.Anadolu Selçuklularınn dili bile resmi alanda farsça-Arapça idi.Yerleşik hayatta da bunu tam yapamadılar.Ne yazık.