Aslında Osmanlı Devleti yetkilileri, para kazanmak için Amerika'ya gitmek isteyenlere karşı değildir ve herhangi bir vukuata karışmadan geri gelenlere de imkân tanımıştır. Fakat gidenlerin çoğu tâbiiyet değiştirerek dönüşte Osmanlı Devleti'nin başına gaileler açmıştır. Geri dönenler tekrar eski topraklarına ayrıcalıklı olarak gelip yerleşiyorlardı. Sadece Harput'un merkezinde Amerikan vatandaşlığına geçmiş 260 Ermeni bulunuyordu. Osmanlı Devleti'nden ABD'ye giderek bu tür imtiyazlardan faydalananların sayısı 70.000'e ulaştığı düşünülürse, bunun sakıncaları ve doğuracağı sonuçlar daha iyi anlaşılabilir kanaatindeyim. Gidenlerin büyük bir kısmı da askerlik bedeli ödememek için gidiyorlardı. Bunlar bekâr olarak gittikten sonra ailelerini de yanlarına almaya çalışıyorlardı. Ayrıca Harput Amerikan Konsolosu'nun yazdığına göre, 1900 yıllarında Harput'tan her yıl, daha önceden Amerika'ya giden bekârlar için evlenmek üzere 100 Ermeni kızı Amerika'ya gönderiliyordu. Misyonerler sadece Ermeniler'i göç ettirmediler. Hemen hemen her bölgeden, her cemaatten insanı Amerika yollarına taşıdılar. Özellikle Anadolu'da Harput ve çevresinden Müslüman ahaliden ve Amerika'ya göç edenler olmuştur. Harput'tan Amerika'ya Müslümanların da göç ettiği haber alınması üzerine yöneticiler, "Bunların Memalik-i Şehaneden hurçlarının suret-i katide men edilmesi şeklinde bir irade çıkararak engel olmaya çalışmışlardır. Aslında Ermeniler gibi Müslümanlar da oraya iş bulup çalışmak için giderler. Fakat Amerikalı misyonerlerin gayesi başkadır. Amerika'da yerleşmiş olan Tophaneliyan adlı bir Ermeni'nin yazdığı mektubundan; "Amerikalı misyonerlerin, Anadolu'daki bazı Müslümanlar'ı iş bulmak vaadiyle göç ettirip Hıristiyan yapmak istediklerini" öğrenmekteyiz. Osmanlı Devleti'nin Washington Büyükelçisi Mavrayani Bey'in raporundaki "... Halen ABD'de Müslümanlardan takriben iki yüz göçmenin bulunduğu, bunların fakir basit işçiler olduğu, servet edinmek gayesiyle geldiklerini, ileride din değiştirirler düşüncesiyle misyonerler tarafından bu yola itildikleri" şeklindeki ifadeler de, bu bilgileri destekler mahiyettedir. Amerika'ya, Harput'tan göç eden ilk Müslümanların 1880'lerden sonraki yıllarda Ebu Tahir Köyü'nden Poto Mahmut, Ekmekçi Mustafa Ağa, Ekmekçi Lokko Yusuf olup, bunları takip eden bir grup Harputlu da 1893 yılında Amerika'ya göç eder. Bu ikinci grupta bulunanların bazıları şunlardır: Harput'tan Tatarcıoğlu Dabak Necip Ağa, Meydan Mahallesi'nden İbrahim oğlu Hüseyin ve Sağır Müftüzade Hüseyin Efendiler. Bu ilk giden kafilelerin ardından onların da teşvik ve yardımıyla Harput ve çevresinden Amerika'ya büyük bir akım başlamıştır. Gidenlerin büyük bir kısmı misyonerlerce beklenenin aksine, vatanına, dinine bağlı kalarak hayatlarını idame ettirmişler ve adlarına çeşme, cami yaptırarak orada bir Türk kolonisi oluşturmuşlardır. Anavatanda tehlike çanı çaldığı zamanda Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay temsilcilerine ceplerindeki son kuruşuna kadar vererek milyonlarca dolarlık yardımlarda bulunmuşlardır. Eli silâh tutanların ekserisi savaşa katılmak üzere anavatanlarına gelerek İstiklâl Savaşı'nda çarpışmış ve bir kısmı da şehit olmuştur. Daha sonraki yıllarda Amerika'daki Harputlular'ın bir kısmı geri dönerken, bir kısmı da Amerika'da evlenerek oraya yerleşmişlerdir. Oraya yerleşmelerine rağmen Harput'u da unutmamış, ellerinden gelen her türlü yardımı yapmaya devam etmişlerdir. Bunun güzel bir örneği de, Elâzığ Verem Savaş Derneği için ihtiyaç duyulan röntgen makinesi.. Elâzığ'daki teberrularla almak imkânsızlaşınca, Amerika'daki Harputlularla temas kurulmuş, oradaki Harputlular da kendi aralarında şehir şehir dolaşarak (özellikle Newyork, Detroit, Bravidins, Vercesner, Pipodi, Şikago gibi şehirler olmak üzere), 14.000 dolar gibi o zamanki şartlarda çok büyük bir miktar olan parayı toplayarak bir röntgen makinesi alarak göndermişlerdir. Bu yardımı toplamada emeği geçenlerin duygularını dile getiren mektuplardan bir pasaj vermeden geçmek, onların bu duygularına haksızlık olur kanaatindeyim. "Bu işleriniz olup bittikten sonra da başkaca lâzım olan işler için de yazınız, elimizden geldiği kadar vatana yardım etmeye hazırız. Vatan borcumuzdur. Buradaki Türk kardeşlerimiz cümleten selâm ederler. Allah cümleten razı olsun. Anavatana hepimiz kurbanız. Vatan olmazsa ayaklar altında kalırız. Çok şükür vatanımız da var. Adil hükûmetimiz de var. Milletimiz de var. Yaşasın, yaşasın Türkler! Baki hürmetle hepinizin ellerinden sıkar, mektubuma nihayet veririz kardeşlerim" şeklindeki ifadelerden de anlaşıldığı gibi, ne memleketlerini unuttular, ne de milletini, ne de vefa borçlarını.. Ayrıca bu yardımsever insanlara bir vefa borcu olarak tebliğimin arkasına birkaç resimle, bu parayı topladıkları hemşehrilerimizin isim listesini vererek onları bu vesileyle yâd etmek istedim. Sonuç olarak Harput şehri, bütün Osmanlı topraklarından Amerika'ya göç meselesinde en fazla rol alan bir şehrimiz olmuştu. Bu husus, hem gayrimüslimler için, hem de Müslümanlar için geçerli olmuştur. Ayrıca bu göç olayında Amerikalı misyoner, konsolos vb. yetkililerin oldukça büyük rolü olmuştur. Göç eden Ermeniler'in büyük bir kısmı, özellikle Amerika'da bir Türk düşmanlığı ve aleyhte bir kamuoyu oluşmasında büyük bir rol üstlenmişlerdir. Örneklerden de görüleceği üzere onların gidişi; baskıdan, zulümden değil, Amerika'da zengin olmak, tahsil yapmak vb. sebepler içindir. Fakat bu göç olayı sonrasında artan kin vs. sebeplerle kargaşalık daha artmış ve bölgede birçok insanın hayatını etkilemiştir. Bu konuda en büyük sorumluluğun Amerikalılar'da olduğu da bilinmektedir.