İnsanın kendisiyle barışık olması, ailesiyle, çevresiyle arkadaşlarıyla birlikte arkadaşlarıyla barışık olması... milletlerin komşularıyla ve diğer milletlerle barışık olmaları. Devletlerin yakın-uzak öteki devletlerle barışık olmaları... güzel olanı, makbulü, tercihe şâyânı budur. Bizim de mensubu olduğumuz İslam kavimleri esas itibariyle barıştan yanadır. Bunun temel sebebi İslamiyet. İslamiyet, hep barışı salık verir. Ayeti kerime, "bir insanı öldürenin bütün insanlığı öldürmüş" gibi olacağını haber vermekte. Sevgili Peygamberimiz'in şu mübarek hadisleri ise adaletin temel köşe taşlarından biridir. "El sulhü, seyyid'ül ahkâm". 'Sulh, bütün hükümlerden üstündür'. Hükmü, en nihayet yine insan vermektedir. Mesleği, hakimlik de olsa beşerin vereceği hiçbir karar, mutlak isabet kaydedemez. Bir tarafın diğer tarafta hakkı kalma ihtimali çok yüksektir. İhtilaflar, insanların, ailelerin, komşuların hayatında ne kadar çekilmezse harpler, savaşlar da milletlerin hayatı için o denli çekilmez. İsmi ne olursa olsun... Muharebe, harp, çarpışma, çatışma savaş... O bir felakettir. Kandır, gözyaşıdır, acı ve ıstıraptır. Sonuçları 3-5 nesil sürer. Savaşın, felaket olması yalnızca kaybeden taraf için değil. Kazanan taraf fert olarak tek tek ele alındığında onların da bunalımda, çıkmazda, psikolojik çöküntüde olduğu görülmekte. Onun için "el sulhü seyyid'ül ahkâm". İnsanın olduğu her yerde niza, geçimsizlik, haksızlık ve çekişme vardır. Bunlar varsa ilk hatırlanan silah olmakta. O silahlar, ister taş atan sapanlar olsun, isterse ağır bombardıman uçakları... silah kullanılması öfkenin akla galip gelmesi demektir. Öfkenin akla galip geldiği her zaman ve mekânda insanlar kaybeder. Kadınlar, çocuklar, cephedeki gençler... çarşı-pazar. İnsan kaybetmekte. Bir kişinin ölmesiyle bütün insanlar ölmüş gibi ölüyor. Nerede bir kişi? '91 Körfez Savaşında 150 bin Iraklının can verdiği bugün daha yeni açıklanmakta. Bu yüzden savaşa hayır. Savaşla insanlar, kaybediyor ve kahroluyor. Eğer... Kaybetmesi ve kahrolması gereken bir şey varsa o da savaştır. Savaş kahrolsun.... Sözünü ettiğimiz savaş çok uzaklarda değil. Topraklarımızın hava deniz ve kara limanlarımızın da dahil olduğu bir bölgede geçecek. Peki, savaş, gümbür gümbür gelir, bölgemizi, huzurumuzu, ekonomi, ticaret ve maliyemizi, gençliğimizi hatta ülke bütünlüğümüzü tehdit ederken bu ülkenin insanları nerelerdeler? Aydını, esnafı, işçisi,emeklisi, gençliği nerede? "Savaşa Hayır!" Demek bir avuç insanın fantezisi mi? Barış arzusu, savaş aleyhtarlığı sizi bir spor kulübünün galibiyeti kadar alakadar etmiyorsa sokağa çıkmak, 1 km yürümek külfet oluyorsa savaş gelir. Fakat unutmayınız ki savaşlar her zaman zafer değildir. Barışsa daima zaferdir. El sulhü, seyyid'ül ahkâm. Pankartla, ayak sesinizle, maille, faksla ve bütün medeni yollarla savaş aleyhtarı olunuz. Bu yolda üstün gayretler harcayan hükümetinize destek veriniz. Hangi fikir ve partiden olursanız olunuz ama bunu yapınız. Hatta diğer milletlerin benzer faaliyetler içinde olan kuruluşlarıyla ortaklıklar kurunuz. Savaşa Hayır!..