Bugün 12 Aralık

A -
A +

Elbette belli belirsiz bir burukluk yaşanacak. Açılmasını beklediğimiz kapı, hâlâ kapalı. Hazmı kolay değil. Müzakere tarihi alamıyoruz. Veya vermiyorlar. Acaba hangisi? Vermediler, vermiyorlar mı, yoksa alamadık mı? Hani bazı öğrencilerin mazeret formülü açıktır. İyi not alınca "aldım" der, kötü olunca hoca kastedilerek "verdi" denir. Şunu fark ve kabul etmemiz lazım. 3 Kasıma kadar Türkiye'de kendi içinde anlaşamayan zayıf bir iktidar vardı. Bir ortak, her ne pahasına olursa olsun yeter ki AB'ye girelim derken diğeri bunu ihanet sayar gibi bir havadaydı.. Öyle bir koalisyon, AB üyeleri üzerinde beklediğimiz etkiyi uyandıramazdı. Geçmiş dönemlerdeki samimiyet bir tarafa. Son devre için bakarsak Türkiye'nin AB'ye giriş arzusunun netlik kazanması 4 Kasımdan itibarendir. Ne kadar ilginç değil mi? Avrupalının zihni karıştı. Kendine en uzak sandığı bir kadro AB için en kararlı adımları attı ve atıyor. Buna rağmen masaya oturmak için dahi bir tarih verilmesi çok görüldü. Böyle bir sonuç muhakkak ki Avrupa'nın ayıbıdır. Tartışmasız çifte satndarttır. Parlamento eskisi ve yenisiyle AB için uyum yasalarını çıkarttı ve çıkartmaya devam ediyor. "Uygulamayı görelim" itirazı ise işledikleri ayıba eklenen bir başka rencide edici tutum. Bilinmesi gereken şudur. AB, Türkiye için her şey değil. Önemli fakat her şey değildir. Bulunduğumuz coğrafyayı göz önüne alırsanız ne demek istediğimizi anlatmış oluruz. Onun için hissi davranışlardan kaçınmalı. Yeniden domatese saldıran kalabalıklar görmek istemiyoruz. Öcalan'ın İtalya'dan Türkiye'ye iadesi konusunda köpüren kitleler bu ülkeye ihraç için bekleyen domatesleri yollara döküp çiğniyorlardı. Halbuki bugün İtalya ile dostuz. Benzer ve daha gergin bir durum bir zamanlar Bulgaristan'la da olmuştu. O'nunla üstelik savaşın eşiğine gelmiştik. Bugün Bulgaristan ilişkilerimiz mükemmel düzeyde. İtalya da Bulgaristan da AB'ye dahil olmamızı en fazla isteyen ülkeler arasında. Yarın bizi istemeyen hükümetler, devlet başkanları değişir. Almanya ve Fransa ile de yakınlaşabiliriz. Peki bu iki devlet neden muhalefet ediyor? Nereden bakarsanız bakınız Fransa ve Bilhassa Almanya tek kutuplu bir dünyadan rahatsızlar. Üstelik Almanya'nın II. Dünya savaşından dolayı Amerika'ya karşı bir de kuyruk acısı var. Amerika, o savaşta Almanları fena hırpaladı. Bunların Türkiye ile alakası ne? Türkiye'yi AB'ye bir Amerikan sızması gibi telakki etmekteler. Demek ki yapacağımız işlerden biri de bizim taşeron devlet olarak değil kendi menfaatlerimiz icabı AB'ye girmek istediğimizi muhataplarımıza inandırmaktır. AB üyelerine anlatacağımız çok şey var. Bin türlü alanda iç içe geçmişiz. Daha dün AB sitesine Türkçe de eklendi. Kıbrıs'ın AB'ye kabulünden dolayı Türkçe, AB'nin resmi dilleri arasına girdi. Rum kesimi, istese de istemese de Türkçe'ye hizmet etti. Manzarayı başka nasıl izah etmeli? Sabırla koruk helva olur. Kızarak, köpürerek değil, akıllı ve mantıklı davranarak bu işi takibe devam edelim. 2003'te 2004 Bahar ayları için müzakere tarihi alabiliriz. Bu defa AB'nin karşısında kuvvetli ve kararlı bir siyasi irade var. Onun için hissi taşkınlıklardan sakınmalı. Bir de ABD üzerinden AB'ye girme arzusundaymışız gibi bir intibadan uzak durmalıyız. Kararlı, şahsiyetli ve ne dediğini bilen kadrolarla AB kapısı açılabilir. Avrupalı da biliyor ki 40 yıl daha bekleyemeyiz. Hak verilmez alınır. AB'ye girmek hakkımız olduğuna göre bazı Avrupalıların direnişi boşuna. Gün geçer, devran döner ve en temiz vakitte layık olduğumuz yere geliriz. Yeter ki yılmayalım, kızmayalım ve çalışalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.