Çağrı

A -
A +

Mustafa Akad'ı önce NTV'de, sonra da Kanal 7'de büyük bir dikkat ve zevkle takip ettik. Ünlü yönetmen Çağrı Filmi hakkında ilk defa konuşuyor. Yahut Türk seyircisi buna ilk kez şahit olmakta. The Message... Çağrı, bir efsane film. Dünya sinema tarihinde 25 yıla dayanan film sayısının fazla olduğu söylenemez. Belki de hiç yok. Arşivde olup da arada bir göstermek başka 25 yıl boyunca sürekli gösterimde olmak başka. İslamcılık yapanlar. Eline silah alanlar. Radikalleşenlerin bu filmden çok dersler çıkartmaları lazım. Çağrı Filmi, dolayısıyla Mustafa Akad, hiç kimseyi incitmeden söyleyeceğini sonuna kadar söyledi. Üstelik bir başka dinden oyunculardan faydalandı. Mesajı bütün dünyanın beyaz perdelerine taşıdı. Böylece dinimize üniversal çapta hizmet verdi. Kaç nesil, o filmin meydana getirdiği uhrevi havayla büyüdü. Kim bilir kaç bin insan, seyrettiğinin tesirinde kalarak Müslüman oldu. Böylesine bereketli bir başka çalışmayı bulmak bir hayli zor. Ne yazık ki bu sinema klasiği aşılamadı. Yine Mustafa Akad onun yanına Ömer Muhtar filmini ekledi. Buradan hareketle şöyle bir özeleştiri yapsak haddi aşar mıyız, haksızlık olur mu? Sinemanın keşfinden itibaren dünya Müslümanları, o sanatın bütün hünerlerini kullanarak bütün insanlığa hitap eder tarzda sadece iki eser verebildiler. Tabii ki çok değerli çalışmalar olup da sesini duyuramamış olanlar vardır ama biz duyduklarımız ve gördüklerimiz hakkında konuşabiliriz. Çağrı Filminin çıkış hikâyesi de çok hoş. Mustafa Akad, memleketi Suriye'den kalkıp gelerek Amerika'ya yerleşmiştir. O ara çocukları olur. Onlar, kendini bilmeye başlayınca bir ihtiyaç doğar. İslamiyeti öğretmek. İşte bu ihtiyaç, bir filmin yapılma sebebi olmuştur. Demek ki bir insanın ihtiyacını milyonlar hatta milyarlar duyabiliyor. Önemli olan bunu yakalamak. Yönetmen, filmin başarısını anlatım tekniğinde buluyor. Bir büyük başarı daha var. Baş kahraman gösterilmeden film yapmak. Hazreti Muhammed -aleyhisselam- filmde baştan sona hissedildiği halde resmedilmez. Bu gerçek karşısında Mustafa Akad'ın cevabı çok asildir. "Sadece O değil. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali de yok. Zaten onlar olmadığı için Hazreti Hamza var. Ben böylesi büyüklerin filmlerde gösterilmesine taraftar değilim. Hatta Hazreti İsa'nın, Hazreti Musa'nın gösterilmesine de razı değilim. Onların gösterilmesi büyüklüklerine gölge düşürmek olur". Mustafa Akad şimdi Türkiye'de. Fatih Sultan Mehmet veya Selahaddini Eyyubi filmleri çekmek istiyor. Çekebilecek mi? Para bulmasına bağlı. Diğer iki yüz akı eseri para temin edebildiğinden çekmeye muvaffak oldu. Peki bu defa? Bu sorunun akıbeti Müslümanlar cömert mi sorusuna bağlı? O halde soralım. Dört minareli camiler için, israf ve gösteriş vesilesi düğünler için, övünme vesilesi fabrikalar....partiler için çuvallar dolusu para harcayanlar cömert mi? Bilmiyoruz. En azından eski insanlar kadar cömert değiller. Onlar -esefle belirtelim ki- bir film yapılarak bu yolla hizmet sunma fikrine çok yabancılar. Oysa bir adam, memleketinden kalkmış Musevi zihniyetinin hegemonyasındaki Hollywood'lara kadar gitmiş, oralara girmiş, çalışmış çabalamış, dünyayı hayran bırakan eserler vermiş. Eğer hakkıyla şuurlu zenginlerimiz olsaydı o adama yalvara yalvara film yaptırırlardı. Bu iki filmi birden veya birini çektirmemek ortak kusurdur. Olur veya olmaz. Yönetmen açısından gam değil. O vazifesini yaptı. Çağrı Filmi O'na yeter. Halbuki bir kısım ultra zenginler aralarında fon oluşturabilirler. Diğer taraftan devletin de meseleye bigâne kalmaması lazım. Mustafa Akad'ın çekeceği bir Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul'un Fethi Filmi kadar Türkiye'yi ne tanıtabilir? Bu değerli sinema adamına yardımcı olmak Çağrı'nın yanına 3. ve 4. eserleri ilave etmesini temin etmek büyük şereftir. Bakalım bu şeref kime nasip olacak? O da bir kısmet.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.