Dava

A -
A +

MDP/Milliyetçi Demokrasi Partisi, kurdurulmuş bir partiydi. Bugün ismi kolay hatırlanmıyor. 1983 Seçimlerinde Kenan Evren, ekrana çıkarak Turgut Özal'a karşı açıktan açığa tavır koydu. İddiasına göre ANAP genel başkanı Özal, her şeyi kendisinin bildiğini iddia ediyordu. Onun için oyların ANAP'a değil, MDP'ye verilmesi gerekiyordu. Referandumda yüzde 90'ların üzerinde kabulle devlet başkanlığı tescil edilen başkanın bu konuşması halkı çok kızdırdı. Ona oy vermeyecekler bile merhum Turgut Özal'ın partisine teveccüh gösterdiler. ANAP ezici bir çoğunlukla iktidar oldu. İyi ki de öyle oldu. Çünkü Türkiye'de yeni devir, böylece açıldı. Son parti kapatma davası, çok kimseye bu vak'ayı hatırlattı. Böyle bir dava açılmalı mıydı? Soru teknik olarak yanlıştır. Savcılar dava açarlar. Bu onların takdirleridir. Davanın açılması mahkemenin davayı kabul ettiği manasına gelmez. Mahkemeler tarafsız olmak zorundayken savcı tam aksine taraftır. Onlar, hukuk teknisyenidir. Evet, seçimlere 10 gün kalmıştır, AB'yle müzakereler için iki ay vardır. Buna rağmen anketlerde birinci çıkan, meydanları hınca hınç dolduran AKP aleyhine dava açılmıştır. Ok yaydan çıktı. Bu netice bir vakıa. Dava sürpriz oldu mu? Bazıları için sürpriz olabilir ama bazıları için olmayabilir de. Savcı Sabih Kanadoğlu'na göre Recep Tayyip Erdoğan'ın kurucu üyelikten ayrılıp genel başkanlığı bırakmaması hukuku dolandırmaktır. Yarın yargılama sonunda Anayasa Mahkemesi savcının iddiasını reddedebilir. Mahkeme iddianameyi haklı bulursa davalı parti, kaybeder. Sorgulanması gereken, Recep Tayyip Erdoğan, işi şansa bırakmamak partisinin geleceğini tehlikeye atmamak için kurucu üyelikten çıkmakla kalmayıp aynı zamanda genel başkanlığı da bırakmalı mıydı? Sorusudur. Herhalde öyle. İşte Necmettin Erbakan örneği. Erbakan, SP'nin kurucu üyesi de genel başkanı da değil. Buna rağmen omuz verdiği partinin yelkenlerini rüzgârla dolduruyor. Erdoğan, her iki isteğe de uysa fakat mitinglerine devam etseydi bir şey değişmezdi. Elbette, sayın Erdoğan'dan beklenen kolay bir fedakârlık değil. Bir insan, dişiyle tırnağıyla bir parti kuracak, onu iktidara en yakın yere taşıyacak sonra da bunları sineye çekecek. Ne yaparsınız ki konjonktür ortada. Onun için sonuna kadar fedakârlık prensibini hatırlamaktan başka çare yok. Erdoğan, arkada boşluk bırakmamalıydı. Nasılsa meclise giremiyor. Nihayet bir zaman sonra alevler yatışır, şartlar değişir ve her şey olabilirdi. Hukuk teknisyenleri statükocudur. Onlar şekle fazlaca değer verirler. Şimdi dikkatler, Anayasa Mahkemesinin oluşturacağı içtihatta. Doğru, dava çabuk bitmez, lakin iktidar olsa dahi AK Parti, uzunca bir süre vaki davanın sancısıyla yaşayacaktır. Peki bundan sonra ne olur, bu dava sandığa nasıl yansır? AK Partililer, Sabih Kanadoğlu'na teşekkür etmeliler. Halkın bu gibi hallerde hangi psikolojik reaksiyona girdiğini MDP ve Evren örneğiyle açıkladık.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.