Turgut Özal, Köşk'e çıktıktan sonra Mesut Yılmaz'la anlaşamamaktan dolayı ANAP'la münasebetlerini kopardı. Ölümünden önceki projesi Köşk'ten inip yeni bir parti kurmak ve tekrar siyasete girmekti. Süleyman Demirel de hemen hemen aynı psikolojiyi yaşadı. Merhum Özal'ın Yılmaz'ı seçtirmek için var gücüyle çalışması gibi sayın Demirel de Tansu Çiller'i seçtirdi. Fakat ikisi de ihtilafa düştü. İkisi de kırıldılar. Halbuki Özal, Yılmaz'a "oğlum" demese de Demirel, Çiller'e "kızım" demişti. Doğru Yol Partisi'ni 12 Eylül 1980 darbesiyle nezaret altına alınan Demirel, sürgün şartlarında ve kapısında nöbetçi bulunan dört duvar arasında kurdu. Herhalde "sıratı müstakim" kelimesinden mülhem olarak bu ismi verdirdi. Önce Hüsamettin Cindoruk'un emanetçiliğinde götürdü. Yasaklar kalkınca da partinin başına geçti. Özal'ın Hakkın rahmetine kavuşması üzerine o da Köşk'ün rüzgârına kapıldı. Bazıları için Özal gibi Demirel'in de hükümeti, partisini bırakıp Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması hata olmuştur. Belki öyle. Ancak orası da bir faninin varabileceği son nokta... 14 Aralık tarihi yaklaşıyor. DYP Büyük Kongresi var. Partisini barajın altına düşmekten kurtaramayan Tansu Çiller, o makamdan çekildiğini beyan etti. Siyaseti bırakıp bırakmadığı belli değil. Hatta Mehmet Ağar'ın suçlamalarına bakılırsa elini partiden tamamen çekmemiştir. Emanetçi bir başkan seçilmesinden yanadır. Şayet bu itham yerindeyse o takdirde Çiller, ileride tekrar partinin başına geçmek gibi bir fikri kafasında taşıyor olabilir. Külliyen yanlış. Üstelik bu konuda Mesut Yılmaz'ın tavrı daha net. Eski genel başkan bıraktıysa bunu arkasına bakmamak kaydıyla bırakmalı ve adaylara da eşit mesafede olmalıdır. Yoksa... dolaylı bir Demirel-Çiller mücadelesine mi şahit olacağız? Demirel 3 Kasım'da, eski kırgınlıkları bir kenara bırakarak Çiller'i işaret ettiğine göre bu ihtimal uzak. Adaylara gelince... Sayıları çok fazla. Hemen kendine güvenen herkes ortaya çıktı. Mahzurlu mu ? Değil. Fakat şansı olmayanın aday olması isabetli bir seçim için zararlı olabilir. Adaylar esas itibariyle iki isim. Mehmet Ağar ve İlhan Kesici. Diğer adayların iki isimden kendilerine yakın olan lehine feragatta bulunmaları isabet olur. . Aydın Menderes'e gelince. Menderes'in partinin ortak aklı olması gerekir. Lider kim olursa olsun mutlaka Aydın Beyin engin bilgi birikiminden istifade etmelidir. Bunun gibi seçilemeyen de seçilene canu gönülden tabi olmalı. Sayın Ağar bunu deklare etti. Aynı beyanı sayın Kesici de yapmalı. 3 Kasım 2002 Seçimlerinde Meclis'e iki kuvvetli parti girmiştir. Bu durumda DYP o kadar önemli mi ki üzerinde duruyoruz? Meclis'te iki parti var. Fakat bir de temsil edilemeyen büyük bir kitle mevcut. Böyle bir eksiklikten bizzat AK Parti de hoşnut değil. Gerçi TBMM aritmetiğinin oynaması bir dahaki seçime kadar mümkün değil ama muhalefet için illa ceylan derili koltuklarda oturmak şart değil. Hele hele belediye seçimlerinden sonra muhalefet daha da güçlenebilir. Tabii o günkü DYP'nin bir varlık göstermesi kaydıyla. DYP diyoruz zira ANAP'ın bu partiye katılması kaçınılmaz görünüyor. O zaman ne olacak? O zaman merkezde iki parti birden yarışacak. AK Parti ve DYP. Adalet ve Kalkınma Partisi, herkes kabul etmeli ki artık bir merkez partisidir. Renkli, güçlü ve milletiyle bütünleşmiş bir parti. CHP'nin içerden DYP'nin dışardan denetlemesiyle iktidarın hata payı düşer. Bundan da Türkiye kazanır.