FİLİSTİN, YÜREĞİNDEN BİR KERE DAHA VURULDU!..

A -
A +

Aşağıda okunacak olan makalemiz, 21.11.2019 tarihinde Türkiye gazetesinde yine bu sütunda yayınlanmıştı. Okunduğunda görülecektir ki aradan 5 yıl geçtiği hâlde Osmanlı Türkiye’sinde [Orta Doğu’da]; bölgemizde hiçbir şey değişmemiştir. Çünkü üzerinden 50 yıl geçen, asır geçen haksızlıklar da değişmiş ve düzelmiş değil.

 

Bugün TUSAŞ Şehidleri için içimiz yanıyor. Şu var ki Filistin’i sevmeden, sarmadan ve bilmeden; Filistin topraklarında işgalci olan İsrail ile O’na destek veren, O’na râm olmuş bulunan merkezlerin niyet ve maksatlarını okuyamadan coğrafyamızda olup-bitenler layıkıyla kavranamaz.
Bundan dolayıdır ki arada bir hâfıza tazelemek istiyoruz.
Evet;

 

TUSAŞ Şühedası da yüreğimizi dağladı. Kendilerine rahmetler, yaralılarımıza şifalar diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.

 

Tesellimiz odur ki biz, Bedr Harbi’nden şu âna dek şehîdler veregeldik ve şehîdler vermekteyiz. Kubbe ve minarelerimiz gibi şehîd ve gazilerimiz de azîz vatan varlığımızın teminatıdır.
Onların yakınlarını tebrik ederiz. Şimdi o evler, şehîd vermiş farklı mekânlardır.

 

Şehîd veremediğimiz gün, alınacak bu elîm haber, bittiğimizi duyurmuş olur. Allah, öyle bir zilleti, milletimize yaşatmasın. Bu anlamda mektep, câmi, aile ve basına çok iş düşmektedir.
Ecdadına layık nesiller yetiştirmek her birimizin aslî vazifesidir…

         *

 

Tam da öyle; Filistin, yüreğinin tam ortasından bir kere daha vuruldu.

 

Amerikan başkanları, İsrail dostudur. Ancak; gelmiş-geçmiş en sâdık İsrail dostu Donald Trump’tır. İsrail, dostluğu ve Yahudi muhabbeti konusunda öncekilerin hiçbiri Trump’ın eline su dökemez. Belki sonrakiler de O’nu geçemeyeceklerdir. Trump’ın ne denli bir İsrail sevdalısı olduğuna kızının kocasının Yahudi olması bir delildir. Lakin; O’nun İsrail sevdası ve Yahudi tutkusu, sadece sıhriyet bağından ibaret değildir.

 

İsrail sevdası ve Yahudi tutkusu, Donald Trump’ın hayat tarzıdır. Geçen sene 14 Mayıs’ta Amerikan sefaretini Kudüs’e taşıdı. Dünya devletlerinin karşı çıkmaları hiçbir netice vermedi. Washington, yanına 10-15 bin nüfuslu 7-8 devletçiği alarak kararını tatbik etti. Bilindiği gibi dünya, İsrail’e rağmen buranın başkentini Kudüs değil Tel Aviv olarak tanımaktadır. Bu, bugün de böyledir. ABD için de öyleydi. Ama Trump İsrail’in kuruluşunun 70. yılında elçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyarak ona bir yaş günü hediyesi sunmuş oldu.

 

Fakat; Trump, bununla kalmadı. Bu jestten altı ay sonra da Golan Tepeleri’nin artık İsrail’in işgal ettiği topraklar değil, meşru bir mülkü olduğunu kabul ve ilân etti. İsrail, daha sonra adına “Altı Gün Savaşları” denecek olan Arap-İsrail Harbinde aynı zamanda bir Selçuklu yurdu olan Golan Tepeleri’ni gasp ve işgal etmiş ve bir daha çıkmamıştı. Trump, aldığı kararla o işgali, meşrulaştırıyor, gayrı kanuniliğe hukukilik tanıyordu. Ancak orada da kalınmadı. Geçtiğimiz gün; 18 Kasım 2019’da Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Trump Hükûmeti adına durduk yerde bir açıklama yaptı. Buna göre “Yahudi yerleşim yerleri” artık gayrı kanuni değil hukukiydi, Yahudiler, İsrail topraklarında oturmaktadırlar. İsrail, 1967 Harbinden galip çıkınca Filistin’in diğer parçası Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e Yahudi nüfus kaydırmıştı. İlk getirilen nüfus, 66 bin 500 kişiydi. Bugün 640 bindir. Bu sayının 220 bini Doğu Kudüs’te ve 420 bini de Batı Şeria’dadır. Filistin’in diğer parçası Gazze ise Akdeniz kıyısında bir şerittir ve dünyanın en büyük açık hava hapishanesidir.

 

Varılan noktada vaziyet şudur:

 

Trump Amerika’sı, emrivaki bir biçimde İsrail’in başkent değişikliğini tanımıştır. Belki bundan daha ağır olanıysa diğer iki tasarruftur. BM’nin işgal saymasına rağmen aynı idare, hem Golan Tepeleri’nin ve hem de Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki Yahudi Yerleşim Yerleri’nin bundan böyle işgal altında olmadığını ve İsrail’in meşru, hukuki mülkü olduğunu ilân etmiştir. Bir devlet sırf kuvvetine dayanarak böyle bir karar alabilir mi? Alamaz. Zira bu hükmü ancak yargı verebilir. Ne devlet başkanı ve ne de onun bakan veya bakanları buna yetkili ve mezun değildir.

 

Bu karara da Filistin Devleti, isyan etti. Türkiye, en sert açıklamaları yaptı. BM, işgalin devam ettiğini beyan etti. İsrail, Başbakanı Netanyahu ise Trump’a bir kere daha minnettarlığını sundu. Daha evvel Kudüs ve Golan için de minnettar olmuştu. Buna karşılık Barış Pınarı için laf eden Arap Birliği ve pek bir varlık gösteremeyen İİT/İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan çıt çıkmadı.

 

Diğer yandan şunu da gözden kaçırmamalı. Trump, bu tasarrufları sırf Yahudi muhabbeti, İsrail sevdasıyla yapmıyor. İlk ikisinde başka hesapları olmuş olabilir. Bu son tasarrufta, kendini hâkim veya BM yerine koyarak Filistin topraklarına kurulmuş olan 262 “Yahudi Meskûn Mahalli”nin artık işgalci değil mülk sahibi olduğunu açıklarken mutlaka şu iki hesabı da yapıyordu. Zorlu bir azil muamelesi yaşamaktadır. Bu sürpriz kararla gündemi değiştirme peşindedir. Ayrıca hem azil meselesi ve hem de 2020 Başkanlık seçimleri için Amerika’daki Yahudi lobi, medya ve sermayesinin desteğini çekmek için bu hukuka aykırı tasarrufu icra etmiştir.

 

Netice olarak Filistin, bir kere daha kaybetmiştir.

 

Filistin, bir kere daha yüreğinin tam da ortasından vurulmuştur.

 

Suudi Arabistan, Mısır gibi Batı güdümlü bazı Arap ülkeleri, Filistin’i artık bir yük olarak görmekteler. Bu sebeple Yahudi tasarımıyla yeni bir sözde “Filistin Devleti” kurma tezgâhının başındalar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.