8 Ocak 2003 tarihinde Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün Ankara'da bir Basın Kokteyli oldu. Gazi Orduevi'nin sade şartları içinde gerçekleştirilen kokteyle dair tahliller, Diyarbakır ve Malatya'da meydana gelen çok elim iki uçak kazası yüzünden gölgede kaldı. En önce şunu ifade edelim. Davetliler, böylesine önemli bir kurumun bir gecesine katılırken ne 40 kapıdan geçirildiler ve ne de kemerlerine kadar arandılar. Sadece son derecede kibar birkaç memur misafirleri arabadan indirmeden isim yoklaması yaptı. Hatta dışarıdaki askeri inzibatlar haricinde ortalıkta bir tane bile üniformalı yoktu. Onun için genelkurmay başkanının kürsüye geçtiği bile fark edilmedi. Her şey sivil manzaradaydı. Paşa, kürsüye yürürken etrafında bir alay koruma yoktu. Alkışçılar devrede değildi. Bir de fark ettik ki halim-selim bir insan sakin adımlarla kürsüye çıkmakta. Paşanın bizde bıraktığı intiba şu: Mütevazı, nazik ve yumuşak bir kimse. İsimlerin insanlar üzerindeki tesirleri de bilimin konuları arasındadır. Bunun doğruluğu, sayın Hilmi Özkök'ün şahsında da teyit edilmekte. Hilm, yumuşaklık sahibi. Halbuki sivil dünyada asker dediniz mi sert tavırlar akla gelir. Oysa sertlikle başarı barışmıyor. Basın Kokteyli, yeni sene münasebetiyle veriliyordu ama maksat neydi? İşte en yüksek rütbeli kumandanın ağzından ana hatlarıyla maksat... -Bu kokteylin amacı, basın mensuplarıyla tanışmak, yeni yıl vesilesiyle TSK adına iyi dileklerimizi sunmak, TSK-Basın ilişkilerini değerlendirerek bu ilişkileri daha verimli bir zemine oturtmanın yöntemlerini tartışmak ve belli konulardaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak. Genelkurmay Başkanının konuşma metni tam 8 sayfa. Metnin 4 sayfadan fazlası medyaya ayrılmış durumda. Ordu, doğru anlamak ve doğru anlaşılmak isteğinde. Geçmişte milletle onun ordusu arasına bazı menfaatçiler girmiştir. Bakınız Paşa, bu mevzuda ne diyor: -Ne yazık ki ülkemizde işlerini yürütmek, kendine önem atfedilmesini sağlamak ya da kurumumuzu yıpratmak için birçok kişi Türk Silahlı kuvvetlerinin adını kullanmak çabasındadır. Esas itibariyle bir basın kokteyli. Paşa, kuruluşu adına basından ricalarda bulundu. İzahatlar yaptı: -Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerine bakışta müşterek payda sahibi olmak kaydıyla, hangi görüşte olursa olsunlar, bütün basın-yayın kuruluşlarına ve mensuplarına eşit mesafede bulunmak en çok dikkat ettiğimiz prensiplerden biridir. Bizim için lehimize ve aleyhimize olan basın-yayın birimi veya mensubu yoktur. İyi niyetle yapılmış her türlü destekleyici veya uyarıcı tenkitlerden sadece ders ve fayda çıkarırız. Hilmi Özkök Paşa'nın şahsiyetiyle alakalı ana çizgiler üzerinde yukarıda kısaca durduk. Paşa, kurumunda lazım gelen değişimi hiçbir sarsıntı ve rahatsızlığa meydan vermeden yumuşak bir üslupla gerçekleştirerek çağın gerisine düşme gibi bir ihtimali uzaklaştırmak istiyor. Bunu yapabilir mi? Yapar. İşte O'na dair 25 yıl öncesinden bir hatıra. O tarihlerde kara sınıfından hava sınıfına nakiller olmaktadır. Bazı karacı subaylar, havacılığı tercih ederken o günlerde herhalde üsteğmen veya yüzbaşı olan Himi Özkök'e sen de geç derler. Verdiği cevap enteresandır. "Hava sınıfından genel kurmay başkanı çıktığını görmedim". Bunun tercümesi şudur. "Ben sınıfımda kalmak ve genelkurmay başkanı olmak istiyorum". Bu sözler, Paşa'nın vizyonunu ortaya koymaktadır. Basınla ilişkileri dürüst ve seviyeli kaidelere oturtmak gayesinde olduğu belli. Yakın mazide asker, her nasılsa eline kalem geçmiş birtakım şahsiyetsiz postal yalayıcı hokkabazlar tarafından çok fena pazarlanmıştır. Bu kokteyl, o zararların tekrarını önlemek, o yüzden meydana gelmiş yanlış anlama ve kanaatleri düzeltmek için atılmış bir adım... Buna rağmen bazı medya kuruluşları, kokteyl haberini yaparken ikazları, hiç üstüne almadan başka adreslere göndermeler yaptı... Hilmi Özkök Paşa'nın dedikleriyle o bakış arasında ne alaka var? -Bu sıkıntılı dönemde TSK'nın medya tarafından değil yıpratılması, bilakis desteklenmesi, büyük önem taşımaktadır. TSK'nın gücünün en büyük düşmanı, onun siyasete bulaştırılmasıdır. Bunun tehlikesinin en büyük örneği, Balkan Harbi'nde görülmüştür. Bu bakımdan TSK-Basın ilişkileri konusunda sizden isteğim, bu konudaki duyarlığınızın kalitesini daha da arttırmanızdır. Basın, her kurumun kendi görev ve fonksiyonunun yerine getirilmesini teşvik etmelidir. Bir bakıma bir çarpıtma daha yaşadık. "Duyarlık kalitesi"ne bir kere daha riayet edilmemişti..