Gece yarısı ve son dakikada bir şeylerin dönmesi.. Bu alışkanlık, devam mı edecek? Bir mesele, kendi zemininde hakkıyla görüşüldükten sonra gereği yapılamaz mı? Önceki gece, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda mali miladı kaldıran kanun tasarısı görüşülmekte. Bu esnada AK Partililer, tasarıya bir madde daha ekliyorlar. Bu sürpriz ve işgüzar eklenti, topluma yabancı değil. Zararı yaşanmış ve iki yıl önce ortadan kaldırılmıştı. İsmi Hayat Standardı Kanunu. Sanki 40'lı yıllar... Hedefi de serbest meslek mensupları. Muhasebeci, tabip, avukat, manifaturacı, marangoz, bakkal, tornacı vs. İki milyona yakın insan. Orta direk denen gerçeğin tâ kendisi. Hayat Standardı Kanunu denen o kâbus yüzünden çok kimse mesleği bıraktı. Tam bir Deli Dumrul uygulamasıydı. Kazansan da kazanmasan da var sayılan gelir üzerinden vergi vereceksin. Vermezsen haciz kapıda. Bu adalet değildir. Öyle olmadığı için de nice canlar yandıktan sonra uygulamaya son verildi. Eğer önceki gece TBMM'de hazırlanan tasarı, parlamentoda hüsnü kabul görürse artık "Nereden Buldun?" denmeyecek ama "biz anlamayız sen şu kadar kazandın!.." denecek. Ne fark etti? Yanlış yapılıyor. Anti demokratik bir mantık. Kanunlar, hükümetin değil, TBMM'nin eseridir. Öyle olsa bile vatandaş, bu kanunu hükümete mal edecektir. Muhatabı icra uzvudur. Onun için hükümet, kendi kalesine gol atmış olur. Çoğunluk iktidar partisinde. Ay bir gol bir. Halbuki cep telefonundan hisse senedine kadar onlarca kalemde de iyileştirmeler yapılmakta. Hiç önemli değil, görülmeyecek. Hayat Standardı Kanunu bir tehdittir. Vatandaşa inanmamanın adı. Her şehirdeki, her semtteki her meslek mensubu aynı parayı kazanamaz. Eskiye dönülecekse yeninin kıymeti kalmaz. Erdoğan ve Gül, gole mani olmalılar. Esnafta, serbest meslek mensubunda vergi verecek mecal mi kaldı? Bir de canı isteyenin canı istediği gibi konuşmasına ve başına buyruk harekete mani olunsun. Orkestradan tek ses yükselir.