Eskiden, çok eskiden 3 aylar toplumda varlığını çok daha kuvvetle hissettirirmiş. Recep, Şaban, Ramazan aylarının varlıklarını kuvvetle hissettirmeleri toplumu reorganizasyona tabi tutmak demek. Maddeten ve mânen. Şimdilerde o etkinin eskisi kadar olduğu söylenemez. Yobaz, gerici, çember sakallı gibi... dindarlara dönük aşağılayıcı karalamalara son devirlerde dinci diye bir yenisi eklendi. İç içe birkaç Türkiye'de birden yaşıyoruz. Bunlar, yer yer Atlas Okyanusu ile Akdeniz'in suları gibi buluşuyor fakat karışmıyorlar. Böyle bir keyfiyet millet olma gerçeğiyle çatışmakta. Millet, ortak değerlerde buluşan insanlar manzumesi. Toplum türlü kamplara ayrıldı. Biri diğerinden koptu. Son kamplar laik olanlar ve olmayanlar. Bu insanlar diğer tarafı tanımadığı için ister istemez bir öteki kavramı geliştiriyor. Biri diğerini dinsiz diğeri öbürünü laiklik düşmanı olarak görmekte. İkisi de yanlış. Ne o ne o. Hata, sahiplenmeden doğmakta. Ne laiklik kimsenin tekelinde, ne din. Tekelleşme beraberinde sömürüyü de getiriyor. Din adına veya dini en iyi anladığı iddiasıyla din tüccarlığı yapanlar olduğu gibi bunu laiklik namına irtikâp edenler de var. Neticede kaybeden ülke, ülkenin insanları ve gençlerin geleceği. Muhakkak ortak tarafların ön plan çıkartılması lazım. Selamın geçmediği veya günaydın denemeyen zeminler mevcut olduğu sürece konsensüse varılamaz. Selam vermek veya almak yobazlık telakki edilir veya günaydın demek veya gravat takmak hatta manto giymek dışlanma sebebi sayılırsa orada doğruları ve dostlukları yakalamak zor olur.