Kır çiçekleri olur da kar çiçekleri olmaz mı? Kar tanecikleri, kâh usulcacık, kâh hızlı hızlı düşmekte. Kâh tipi olarak, kâh lapa yağmakta. Bu ülkenin insanları şu ara kârla kar arasında sıkışmış vaziyette. Kârı açıklamalarından kimse fazlaca bir şey anlamasa da en iyi ekonomistler anlatır. Alt yapı-üst yapı, reel faiz, bileşik endeks, makro ekonomi, IMF, döviz, kur ve bir sürü sihirli cümle. Şunun için sihirli diyoruz. Ekonomistler sanki bu devrin sihirbazları. Onlara inanarak kanıyoruz. Diğer kandıranlarsa şairler. Kârı ekonomistler yorumlar. Karı şairler duygu imbiklerinden geçirerek kalbinize nakşeder. Ekonomistler, paranıza düşmansa şairler de duygularınıza. Boşa denmemiş "şair sözüdür inanma!" diye. Bunun yanına "ekonomist sözüdür inanma" cümlesi de yakışır artık. Buna rağmen onları sevmemek ne mümkün!.. İkisi de beyni zonklatan meslekten insanlar. Kâr muktedirleri kuru fikrin temsilcileridir. Şairlerse salt duygunun. Peki bunlar barışamaz mı? Akılla kalb ne kadar barışırsa o kadar barışırlar. Hadi o orada kalsın, ya şu şair tembelliğine veya daha açıkçası yokluğuna ne demeli? Kar yağıyor fakat kar şiirleri, yani kar çiçekleri açmıyor? Halbuki kardelenler ne kadar vazifeşinas. Eğer bütün dünyayı para, iktisat ve kapital zaviyesinden görürseniz şiirden nasiplenemezsiniz. Marifet iltifata tabidir, şair yetişmez. O zaman da elde Cenab Şehabeddin ve Ahmet Muhip Dıranas'ın şiirleri dışında pek öyle dişe dokunur entellektüel bir sermayeniz olmaz. Zaten onları da bugün edebiyat tarihçileri dışında bilen yok. Cemiyet şiirden edebiyattan, sanattan öylesine uzaklaştı ki... Bunda dünya gailelerinin rolü büyük. Ama tek sebep o mu? Değil elbette. Belki de göçler yerine oturmadığı için şair de yetişemedi. Bir gün şehirleşme hakkıyle gerçekleşince kar çiçekleri de açar. Karın dondurduğu doğrudur. Evsiz barksız, garibanları vurduğu da doğrudur. Daha bir çok doğrular da vardır. Lakin kar, hislerle fikirlere tam aksi tesir yapmakta. İnsana kendini hatırlatmakta. Hemcinslerini düşündürtmekte. Ellerini üşütmekteyse de yüreğini yumuşatmakta. Karlar altında kalmış bir mezarlığı hatırlayınız? Hele orada anneniz, babanız, bir sevdiğiniz yatıyorsa. İşte o ân bir tercümana ihtiyacınız olur. Onun adı şairdir. Daha evvelden sizin adınıza denmesi gerekeni demiştir. Mısralarını biliyorsanız dudaklarınız kıpırdamadan onları mırıldanırsınız. Şair, gönlünüzün tercümanıdır. Kar yağıyor. Çevre beyaz bir sessizlikte. Dallar beyaz bir olgunlukta. Kabristan üstüne kocaman bir kefen çekmiş. Uzaktaki köy beyaz uykuda. Dalda serçe, köprü altında bir çocuk üşüyor. Ekonomistler, ekranda, lüks otel salonlarında havanın dibini deldiler. Şairse dışarı çıkamıyor. Papucu aklına gelmekte.