13 Kasım 2002 tarihinde kaleme aldığımız "Kıbrıs" isimli köşe yazımızda şunları diyorduk:-Şundan endişe ediyoruz. KKTC'de ajanların halkı kışkırtarak ayaklandırmaları. 25 bin kişi meydanlara toplanıp "ya AB ya ölüm" derlerse pirincin taşını kim ayıklayabilir? Böyle bir şey olabilir mi? İki taraf arasındaki ekonomik uçurumu unutmayınız. O itibarla Kofi Annan'ın "kitabı" peşin bir hükme kapılmadan soğukkanlılıkla okunmalı. Ne yazık ki bu yazıdaki tahminler gerçek oldu. Bir hususta yanıldığımızı söyleyenler de çıkabilir. AB için toplananlar bir rivayete göre 25 binden de fazla. Bu neden böyle oldu? Bilmiyoruz. Kimse de bilmiyor... "Çözümsüzlük çözümdür" gibi ipe un serme politikası neden revaç buldu anlamak zor. Tıpkı KKTC ismi gibi. Tıpkı KKTC'nin tanınmaması gibi. Tıpkı Kıbrıs meselemizi 1959'dan öteye taşımamak gibi. Bütün bu menfilikler kendinden emin olmamaktan ileri geliyor olmalı. Herhalde imparatorluğu kaybetmenin şuuraltı şokunun devam etmesinden. Neticede ne olmuştur? Ciddi bir Kıbrıslı nüfus "isyan" noktasına sürüklenmiştir. Bu nüfus, hem Ankara'ya ve hem de sayın Rauf Denktaş'a karşıdır. İçlerinde ajanlar, belki satılmışlar olabilir ama hepsi mi öyle? Hayır. Onları da dinlemek gerekir? Dünyanın kendilerini yok saymasından şikâyetçiler. Haksızlar mı? Türkiye, gayret ederek hiç olmazsa 10 devletin tanımasını sağlayamaz mıydı? Üstüne üstlük bir de güney-kuzey gelir uçurumu. Ve güneyin AB'ye girmesi. Kuzeyinse belirsizlik içinde sallanıp durması. Bunlar isyan ettirmiştir. Kıbrıs politikamızın oluşan yeni şartlar muvacehesinde tekrar gözden geçirilmesi lazım. Sloganlara takılıp kalmak yanlış. Sadece Kıbrıslılara değil. Denktaş'a da yazık. Rauf Denktaş, Adnan Menderes, Sadık Ahmet, Mustafa Cemiloğlu, İsa Yusuf Alptekin, Cahar Dudayev, Ziya'ül Hak gibi Türk-İslâm âleminin son yarım asırda yetiştirdiği müstesna dâva adamlarından biridir. Talihsizliğe bakınız ki böyle bir lider halkıyla karşı karşıya kalmıştır. Kıbrıs bir Yeşilçam filmi Denktaş da kötü rol oyuncusu değil. Onun için müzakerenin hiç birinden kaçmamıza gerek yok. Biz niye kaçalım? Karşımızdakiler kaçsın. Nüzhet Kandemir'in tesbitine dikkat etmeli. Meşhur hariciyeci "Annan planını İngilizler hazırladı" diyor. Bu hayati ehemmiyette bir haber. Zaten biz de Kıbrıs ismindeki yazıda zamanlama meselesi üzerinde durmuştuk. Seçimler henüz yapılmış, hükümet yeni kurulmuş fakat güvenoyu almamış, Denktaş New York'ta hasta yatağında iken bay Annan masamıza koskoca bir dosya koyuyor ve bir hafta içinde cevap istiyor. İstesin. Planda sadece bizden değil Rumlardan da bir takım tavizler koparılmaya çalışılmakta. Velev ki olmasa. Kabul edelim ki Karpaz misalindeki gibi a'dan z'ye aleyhimize. Buna rağmen masaya oturup planın İngiliz ürünü olduğunu, kasıtlar taşıdığını vs isbat etmeli ve mukabil tekliflerimizi sıralamalıyız. Müzakere böyle olur. Böyle olmazsa ne olur? Suçlamalar başlar. Hiçbir itham kimsenin cebini doldurmaz. Gelir uçurumu problemini de ortadan kaldırmaz. Eğer alâkasız kalınırsa bir başka yazımızda ifade ettiğimiz gibi bu defa Yeşil Hatta saldırı başlar. Denktaş ya Kıbrıs'a sokulmaz veya Kıbrıs'tan çıkartılmaya uğraşılır. Bir lidere yapılacak en büyük kötülük böyle bir vefasızlıktır. Kıbrıs'ta kördüğümden drama doğru gidilmekte. Dinamizm, cesaret ve yeni siyaset bekliyoruz.