Kim öldürdü?

A -
A +

İnşallah bu defa da faili meçhul bir cinayetle karşı karşıya değiliz. Görünür hiç bir sebep yokken bir doçent öldürüldü. Üstelik ustalıkla.. İki kurşun sıkılıyor, ilkinde hedef ıskalansa da ikincisiyle maktül sol gözünden vuruluyor. O kurşun, 48 yıllık bir ömre konan son noktadır. Doçent Dr. Necip Hablemitoğlu'nun biyografisine baktığımızda kısacık bir malumat. Doğum tarihi, bitirdiği yer. Master ve doktorasını yaptığı okul. İki satırla da çalışmaları. Buna rağmen bazı gazeteler, söz birliği etmişcesine suikast haberini "derin cinayet" diye verdiler. Bir de bir cümle ön plana çıkartılıyordu. "Çok şey bilen". İmalarda, dil altında, satır aralarında saklanan sır nedir?. Halil Abdülhamitoğlu gibi bir ismin bozulmasından türediğini düşünebileceğimiz ilginç soyadlı Necip Hablemitoğlu, belli ki hususi yetiştirilmiş bir insan. Vatanına, milletine bağlı bir milliyetçi. Kendine imkânlar tanınmış. Kapılar açılmış. Böylece de çok şey bilen olmuş. "Bir bilen" diye bir kavramdan haberdardık ama "çok şey bilen" ilk defa işitildi. Zaten merhum bu cinayetle tanındı. İsmini çok fazla kimsenin bildiği iddia edilemez. Şimdi kafalardaki soru şu? -Kim öldürdü. O, belli ki yazdıkları, yaptıkları ve faaliyetleriyle bir yerleri rahatsız etmiş. O bir yerler ya yabancı devletler veya yabancı ajan kuruluşları. İçerden birilerinin olma ihtimali hemen hemen mümkün değil. O zaman iki husus üzerinde durmak gerekir. Birincisi yabancı ajanlar yurdumuzda bu kadar başı boş mu? Devletin menfaatlerini korumak için hedef olmuş bir akademisyeni kararlaştırdıkları gün, saat ve şekilde öldürebiliyorlar mı? Bu gibi durumlarda ilgili kişi çeşitli sebeplerle koruma istemeyebilir. Fakat haberi olmadan korunamaz mı? Onu ortadan kaldırmak isteyenlere suçüstü yapılamaz mı? Devlet olmak bu demek değil midir? İkinci husus... Daha kimin öldürdüğü meçhulken. Hiç bir ipucu da bulunmamışken ismi bazı skandallara karışmış bir savcının sorumsuz beyanatı. O beyanat, tamamen hissidir. Zor zamanında merhumun kendine sahip çıkmasından dolayı vefa göstermek istiyor. Halbuki hiç farkında olmadan suikastçilerin ekmeğine yağ sürmekte. Bu cinayeti kim işlemiş olursa olsun. Maksatları tek. Kurşunu Türkiye'nin huzur ve istikrarına sıktılar. Nuh Mete Yüksel'in bunu düşünmeden kesin kaydıyla hüküm vermesi tedbirsizliktir. İnşallah ve inşallah böylesi cinayetlerin devamı gelmez. Ne zaman biraz huzur bulsak bu cinayetlerle karşılaştık. Karanlık merkezler, katiller eliyle halkı birbirine düşürmek istemekte. O bakımdan konuşanların onlara dolaylı destekten zinhar kaçınmaları lazım. Slogan suçlamalar hedef şaşırtır. Sıkılan, ister altından mamul olsun isterse kurşundan. Tetiği bir parmak çekmiş, bir insan ölmüş ve kaygılar başlamıştır. Onun için katiller tez zamanda yakalanmalı. Ama, katiller yakalanmalı. Figuranlar, konu mankenleri değil. Bu meselenin akıbeti de bu serinin son misali Üzeyir Garih cinayetine dönmesin. Bir de bu gibi hallerde arkada kalanlar unutulmasın...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.